Gönderi

Sezgicilik ve Sezgicilik Üzerine Güçlü Bir Eleştiri
Bergson'a göre, içinde dilin rol oynadığı bilgi ile dilin rol oynamadığı bilgi arasında ayrım yapmak gerekir. Buna dayanarak da mutlak bilgi ile göreli bilgi arasında da kesin bir ayrıma yapmak doğru olur. İçinde dilin rol oynadığı bilgi, göreli bilgidir. Çünkü dil, kavramlar aracılığıyla bilinmek istenen nesneyi dondurur, parçalar. Onun verdiği bilgi bundan dolayı, Bergson'a göre, her zaman için simgeseldir,-çünkü dile dayanan bilgide biz doğrudan nesnelere değil, kavramlar aracılığı ile nesnelere yöneliriz; kavramlar ise bilen zihinle bilinen nesne arasında aracılık yapan simgelerdir, nesnelerin kendileri değildir-, parçasal - çünkü kavramlar nesnenin kendisinin bütünlüğünde değil, baktığımız bakış açısından parçalayarak tanımlamaya yararlar-, analitik-çünkü kavramlar bilginin nesnesini, her birini bir kavramın belirlediği parçalara ayrıştırırlar-, cansız -çünkü kavramlar, içlerinde canlılık ve hareket içermeyen statik, donuk şeylerdir- ve soyuttur. Buna karşılık nesne, örneğin bir insan veya hareket eden bir taş; somut, canlı - yani dinamik, hareketli-bireysel, bütünsel-yani çeşitli cepheleri bir bütünlük gösteren- bir varlıktır. O halde dile, kavramlara dayanan bir bilgiyle, yani duyusal-akılsal bir bilgiyle nesnelerin hakikatini kavramak imkansızdır. Bir nesneyi bütünlüğünde, somutluğunda, canlılığında, hareketliliğinde vb. bize kavratacak olan bir başka yeti vardır ki o sezgidir. Böyle bir yetiye dayanacak olan şey ise Kant'ın, kendisini ortadan kaldırmak için gösterdiği bütün çabalara haklı olarak direnen "metafizik"tir. "Metafizik, nihai ve dinamik anlamında gerçeğin bilgisidir." O, simgelerden vazgeçmek ve gerçeği doğrudan doğruya kavramak iddia ve gücüne sahip tek bilgidir. Bergson'un tanımladığı anlamda bir bilginin, normal bilimin bize verdiği bilgiden daha üstün olacağı kabul edilebilir. Ama sorun böyle bir kral yolunun olup olmadığıdır. Sezgiciler böyle bir bilginin var olduğunu, kendilerinin böyle bir bilgiye sahip olduklarını iddia etmektedirler. Ancak bu tür bir bilginin varlığını kanıtlamak istediklerinde ister istemez, eleştirdikleri ve yetersiz olduğunu iddia ettikleri dilin kendisini kullanmaktadırlar. Ancak bu dil, sözü edilen mahzurlarıyla, varlığını ifade ettikleri gerçekliği ifade etmeye yeterli olabilir mi ? Şüphesiz hayır! Bu durumda iyi bir sezgiciliğin önünde makul olan tek bir yol kalmaktadır: Varlığını iddia ettikleri o ilginç deneyi, aydınlanmayı yaşamakla kalmak, onu anlatmamak.
·
11 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.