Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Ülkemizdeki eğitim sisteminin, öğretmenlerin, ailelerin, arkadaşların sevgisizliğiyle ve anlayışsızlığıyla bir kez daha yüzleştiğim kitaptır. Kalabalık okullar, 'neden geç kaldın' sorusunu sormaktan bile aciz öğretmenler ve yöneticiler, ailelerin ilgisizliği, kültürün yozlaşması, ekonomik sıkıntılar ve daha niceleri... Beni en çok üzen de öğretmenlerin kendilerini geliştirmeye kapatması ve kötü bir rol benimsemeleri oldu. Okula okul kıyafetini giyemeden geldiği için derse almayan, geç kaldı diye azarlayan, küçük düşüren, arkadaşlarının bu durumdan istifade ederek öğrenciyle alay etmesine izin veren birisi nasıl öğretmen olabilir ki? Ve neden sorusunu neden sormaz, öğrenciyle konuşup velisini tanımayı neden istemez? Bunları okurken kendi okulumdaki öğretmenlerin de benzer tutumlar sergilediklerini hatırladım ve bu durum beni çok üzdü. Lisans eğitimini tamamlamış, çocuk psikolojisi dersleri almış, sevginin her şey demek olduğunu bilen bir öğretmen bunları yapamaz. O kadar büyük sorunlarımız var ki, işte bu yüzden ilk önce eğitim... Ne yazık ki belli bir kısım ve belli bir çağ eğitimden yoksun kalmış, kültürü yanlış yorumlamış, disiplin adı altında sevgisizliği ve kötülüğü öğrenmiş. Öğrenciler bu evlerde çok zorlanıyor, mutsuz ve umutsuz bir gençlik yetişiyor. O ilgiyi, şefkati, anlayışı öğretmenlerinden bekliyor, onları kendilerine rol model alıyorlar ancak yine bir hüsranla karşılaşıyorlar. Elbette ki istisnalar vardır fakat bu kötü tutumlar daha fazla ve öğrenciyi sandığımızdan daha fazla etkiliyor. Öğretmenlere ve velilere anlamlı bir mesaj vermesi, bir farkındalık oluşturması, gözümüzün önünde neler yaşandığını bize göstermesi açısından faydalı bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitabın eleştirilecek yönleri de var elbette. Kitabın yazarı bir öğretmen ve kendini psikoloji alanında geliştiren, araştırmalar yapan ve sevgi üzerine konferanslar veren bir eğitimci. Öncelikle belirtmek gerekir ki, mektupların sahiplerinden izin alınmış ve öğrencilerin isimleri değiştirilmiş, gizliliği ihlal eden bir durum yok yani. Ancak mektuplara verilen bazı cevaplarda, "şu öğrencimin de şu derdi var, ne kadar zor, bu öğrencim de böyle bir dertle boğuşuyor, anne babasını kaybetmiş bir öğrencim de çok üzgün en azından seninkiler sana kötü davransalar da hayattalar" güzellemeleri ile öğrenciye motivasyon verilmeye çalışılmış. Böyle bir yöntemin doğru olmadığını düşünüyorum, herkesin derdi kendine göre büyüktür ve sorunlar karşılaştırılamaz. Ayrıca böyle bir durumun da gizliliği ihlal edebileceği kanısındayım. Güvenip mektup yazdığım bir öğretmenimin benim dertlerimi başka bir öğrenciye karşı motivasyon aracı olarak kullanmasını istemezdim. Anne babaların sevgi göstermemeleri gerektiğini öğrenmiş olduğunu ve aslında çocuklarını içten içe çok sevdiğini de tüm öğrencilerine anlatmış, bu düşüncenin doğruluğunun her zaman ve her yerde geçerli olduğunu düşünmüyorum. Zannımca, yazarın sevgisizlik ve sorumsuzluğu karıştırdığı bir hipotezdir. İşte kazandığı az miktarda parayı kumara yatıran, çocuklarını bir kere bile kucağına almamış ve eşiyle şiddetli bir şekilde kavga eden babanın içten içe çocuklarını sevdiğini söylemek çocuklara 'siz de bardağın dolu tarafından bakın' demektir, çocuklara sorumluluk yüklemektir ve bu durum davranışın çocuklar tarafından tekrarlanmasına yol açar. Çocukların babalarının içten içe, gizli gizli kendilerini sevdiğini bilmesi babalarının sorumsuzluğunu örtemez ve de örtmemelidir. Yazarı biraz daha araştırdığımda 'siyah pantolon hikayesi' ile ünlenmiş olduğunu ve zor bir çocukluk geçirdiğini öğrendim. Kızını da yakın zamanda kanserden kaybetmiş olan yazarın sevgiye neden bu kadar önem verdiğini daha iyi anlıyorum. Yazarı tanıdıktan sonra eleştirdiğim kısımlara daha pozitif bir açıdan bakmış olsam da böyle etkilere yol açacağı göz ardı edilemez. Öğrencilerin ergenlik dönemlerinde kendilerine bile itiraf edemeyecekleri hatalar yapmaları, aileleriyle iletişimlerinin zayıf olması ve çok yalnızlık hissetmeleri onları yaptıkları hataların peşinden gitmeye sürükleyebilmektedir. Öğretmenleriyle konuşurken utandıkları için, arkadaşları ile de deşifre edilme ve alay edilme korkusu yaşadıkları için çoğu öğrenci sorunlarını paylaşamamaktadır ve içine atmaktadır. Oysaki bu yaşta çocukların iyi bir rehbere ihtiyacı vardır. Böyle bir durum öğrencinin başta ruh sağlığını sonra akademik hayatını ve sonrasında da tüm geleceğini etkileyen büyük bir problemdir. Alişan hocamın bunu fark etmesi ve öğrencilerin dertlerini paylaşmasını sağlamasının ve bu hususta çaba sarf etmesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. İntihar, tecavüz gibi vakalarda öğretmeni de zan altında bırakacak bazı riskleri olsa da kendisini bu riski aldığı için tebrik ediyorum.. Özellikle okul psikolojik danışmanlarının öğrencilerin utangaçlıgını göz önünde bulundurarak 'mektuplaşma' yönteminin bazı yerlerde kullanması gerektiği görüşündeyim. Sevgiyle kalın, sevgiyi yayın...
Bunları Kimseye Anlatamamıştım
Bunları Kimseye AnlatamamıştımAlişan Kapaklıkaya · Yediveren Yayınları · 20131,350 okunma
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.