Gönderi

Audrey Hepburn’ün Hayatı
Audrey, çocukluğunun bir bölümünü Brüksel’deki Van Heemstra-Ruston evinde geçirdi. Anneannesiyle dedesinin Hollanda, Arnhem’deki ve Arnhem’in dışındaki Velp’te bulunan evlerini sık sık ziyaret ediyordu. Ella, kocasının olmadığı zamanlarda Audrey’yi kuzenlerine de götürüyordu. Joseph çoğunlukla şirketinin Londra’daki ofisine gönderiliyor ya da evinde ailesiyle kalırken sık sık şehir merkezindeki politik toplantılara katılıyordu. Joseph evden ne kadar ayrı kalırsa kalsın, kızı onu hep neşe ve heyecanla karşılıyordu. Ama söylenenlere bakılırsa Joseph kızına karşı, Ian ve Alex’e olduğundan daha ilgili değildi. Ella, Audrey’ye okumayı, resim çizmeyi, çocuk klasiklerinden ve iyi müzikten zevk almayı öğretiyordu. Küçük Audrey de öğrendiklerini babasına sergilemeye can atıyordu. Ama Joseph ona hiç ilgi göstermiyor, Audrey de babasının soğukluğuna her çocuğun tipik tepkisini veriyor, onun sevgisi ve onayını kazanmak için iki kat çaba sarf ediyordu. Fakat ne yazık ki işe yaramıyordu. Audrey annesinin ilgisine, korumacılığına ve akıl hocalığına daima güvenebilirdi ama şefkat bakımından kadın da kocasından farksızdı. Artık gençliğinin neşe ve doğallığını yitirmiş, tepeden tırnağa bir Viktoryen baronesi olarak iyice ölçülü bir tavra bürünmüştü. Ella tüm kalbiyle kızının iyiliğini isteyen ciddi bir anneydi. Baştan savma bir iyi geceler öpücüğünü bile münasebetsiz ve taşkın bir sevgi gösterisi olarak değerlendiriyordu. Audrey daha sonraları, annesinin ilk evliliğinin başarısızlığı yüzünden çok incindiği ve ikincisinde de aradığını bulamadığı için duygusal bir çöküş yaşadığı sonucuna varacaktı.
Artemis YayınlarıKitabı okuyacak
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.