Gönderi

349 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Zengin bilgilerle ve hikmetlerle dolu bir Cemil Meriç eserini daha okuduğum için mutlu olduğumu öncelikle belirtmek isterim. Toplamda beş ana bölümden oluşan kitap tam anlamıyla bilgi deryası. İlk kısımda Kadim Yunan'ın hak etmediği halde ne kadar yüceltildiğinden ve bizim aydınlarımızın da beslediği büyük hayranlıktan söz etmiş yazar. Bu durumu eleştirirken Yunan gerçeğini daha açık bir biçimde gözler önüne sermek adına Voltaire'in bir diyaloğundan dem vurmuş. "II. Katerina'nın, sahiden her şeyi Yunanlılara mı borçluyuz? sorusuna Voltaire; 'Hayır efendim, Yunanlılar hiçbir şey keşfetmemiş, pek az şeyi ıslah etmişler, hem de çok geç' şeklinde cevap verdiğini belirtmektedir yazar. Ardından Atilla İlhan'ın batılılaşma ve çağdaşlaşmaya yönelik yazısını irdeleyerek, artıları ve eksileri okuyucuya sunmuş. Âli Paşa'nın önemli bilgiler muhteva eden vasiyetnâmesinden kısımlara yer vererek, bu denli kıymetli bir yazının okunup ibret alınması gereken yerde gizlenmesinin garipliğinden bahsetmiş. Yine bu bölümde Tunuslu Hayreddin Paşa'dan ve onun kıymetli eseri Akvem'ül Mesalik'ten söz etmesinin yanı sıra Said Halim Paşa'nın Buhran-ı Fikrimiz isimli risalesinde bulunan batılılaşmaya dair olgulara yer vermiş. Bu bilgileri okuyucuya aktarırken sadece tasvir etmekle kalmamış eleştirel bir bakış açısı da sunmuştur. Ayrıca Cemaleddin Efgani ile Renan arasında geçen yazılı bir diyalogdan söz ederek, Efgani'nin sırf Renan'a yaranmak adına İslamiyet ile putperestliği denk tuttuğuna değinmiştir. Bu kısım da okuyucunun dikkatini cezbeden, fikri açıdan okuyucu tatmin eden bir kısım bana kalırsa. İkinci bölumde ise bizi medeniyet olgusu karşılıyor. Cemil Meriç bu olguyu açıklarken Abdullah Cevdet Paşa'nın fikirlerinden yararlanmasının yanında; Spengler, Toynbee, Danilevsky gibi isimlerin de düşüncelerine yer vermiştir. Medeniyet kavramının kendi içerisinde pek çok tanımı bulunduğunu kaynaklar noktasında temellendirerek ortaya koymuş. Hitler, Mussolini,Faşizm ve Nasyonal sosyalizme dair geniş bilgilere yer vererek aradaki farkı bariz bir şekilde açıklamış. Bu bölüm bir okuyucu olarak konuya dair farklı bakış açılarını görmek açısından istifade ettiğim kısımlardan biri oldu. Üçüncü bölüm ise İbn Haldun gibi büyük bir değer ile çıkıyor karşımıza. Ünlü eseri Mukaddime için Cemil Meriç; 'Bu bir kütüphane adamının aylak tecessüsü değil, aksine bir kavga adamının kendi çağıyla ve bütün çağlarla hesaplaşması' diyerek eserin zengin niteliğınden söz etmiştir. Bu kısımda mutlakiyetin en önemli temsilcileri olan Machiavelli (Hükümdar), Bodin (Devlet), Hobbes (Leviathan), Locke (Sivil Hükümet Üzerine Deneme) ve Bossuet'in (Kitab-ı Mukaddes'ten Çıkarılmış Politika) eserlerini eleştirel bir gözle değerlendirerek, farklı fikirlerle kıyaslamış ve okuyucunun analizine sunmuştur. Dördüncü bölümde birbirinden farklı filozofların ideoloji kelimesine yönelik fikirlerine yer verirken, son bölümde daha hazin bir durumu paylaşmıştır okuyucuyla. Son kısım tam anlamıyla hatalı tercümeler silsilesinden ibarettir. Bu silsileye Namık Kemal'in Osmanlı Tarihi eseriyle başlıyor yazar. Yapılan tercümenin niteliksizliğini "Okuyucuya Osmanlı Tarihi diye tımarhane zabıtlarından daha perişan bir karalama tomarı sunmaktan utanmıyor muyuz? diyerek en açık şekilde belirtmektedir. Devamında Cevdet Paşa, Proudhon ve Bouthoul'un eserlerinin tercümesindeki aksaklıklara yer veriyor. Bu eserleri tercüme eden kişılerin yaptıkları hataların vehametini gözler önüne sermek adına tercüme edilen bazı kısımlara, metnin orjinaline ve aslında doğru tercümenin ne şekilde olması gerektiğine değinmiş yazar. Hatta Bouthoul'un eserini tercüme eden Cemal Süreya'nın da tercümeyi fazlaca abarttığını; bazı cümleler karanlık ve esrarlı iken bazılarının da şuh bir yosma kadar sadakatsiz olduğundan bahsetmiştir. Bütün bu çeviri metinlerin niteliksizlğine kıyasla Umrandan Uygarlığa kitabının yazılış sebebi olarak gördüğü Victor Hugo'nun "Asırların Efendisi" isimli destanının ilk parçasını bizzat kendisi tercüme ederek eserini sonlandırmıştır. Kitabı okurken Batı'dan Doğu'ya uzanan kıymetli bir köprü üzerinde yürüyormuş gibi hissettim kendimi. Birbirinden kıymetli filozoflar ve fikirlerle bezeli bir köprü. Sadece ismini duyduğum bazi filozofların hayatlarina da tanıklık etme imkânım oldu. Cemil Meriç'in diğer eserlerini de okumuş biri olarak, var olan titiz çalışma tarzını bu kitabında da bir kez daha görmek beni sevindirdi. Bazı kavramlara dair verilen dipnotlar da okuyucuyu çıkmaza düşmekten kurtarıyor. Dopdolu, hazine niteliğinde kıymetli bir eser. İstifade etmek isteyenlere şiddetle tavsiyedir.
Umrandan Uygarlığa
Umrandan UygarlığaCemil Meriç · İletişim Yayınları · 20111,740 okunma
··
1 artı 1'leme
·
276 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.