Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İbrahim Kaypakkaya
"Kafası kesilmiş, kasıkları parçalanmış, vücudunda delikler olan oğlunun cesedini bir torbaya koyar, tabuta yerleştirir. 5 Liraya bir hamal tutar. Cenazeyi ve tabutu taşır, içine koyarlar. Hamal babaya döner; “Ne oldu, bu nedir?” der. “Oğlumdur” der baba, “Solcuydu, burada, işkencede öldürdüler, onun cenazesidir” diye karşılık verir. Bir babaya, bir de cenazeye bakar, Diyarbakırlıdır hamal, ağlamaya başlar; “Ben almayayım o 5 Lirayı, helal olsun” der, hıçkıra hıçkıra ağlar, yürür, gider... Adı İbrahim’di. İnandığı bir davası vardı, yılgınlık nedir bilmedi... Biliyordu, her ömür sonluydu bu dünyada, para pul peşinde koşmadı. Ülkem dedi, halkım dedi, halklar dedi. Kendisi için hiçbir şey istemedi. Yıllarca vatan uğruna paşalık yapıp, emekliliğinde anlı şanlı şirketlerin yönetim kurulunda görev alarak ihale takipçiliği yapmadı. Dolarların, Euroların, gemilerin ve yatların dünyası ona göre değildi. Çocukları olacak kadar uzun bir ömür sürmedi. Askeri cuntanın karanlık dehlizlerindeki işkencelerinde, bir zalimin kirli ellerinde can verirken, bir an olsun pişmanlık göstermedi. Çocukları olacak kadar uzun yaşasaydı eğer onlara dürüst, erdemli bir babanın onur dolu anısını miras olarak bırakacaktı. Çünkü kısa süren hayatı boyunca hep erdemli, dürüst insanları sevdi. Köyünün zihinsel engelli, ahlaklı, sıradan dürüst insanları onun için en değerli olanlarıydı. Ne yaptıysa ülkesi ve halkı için yaptı. Yol arkadaşları, sıkı dostları, sevdikleri oldu, asla hiç birini satmadı, inandığı dava için başını verdi, sırrını vermedi. Adaletsizliğe, savaşlara, sömürüye karşı dünyayı saran 1968’in başkaldırı yıllarında, kedi ülkesinin topraklarında gelecek nesillere karşı sorumluluk hisseden onurlu bir kuşağın öncülerindendi. Diğerleri gibi o da, döneminin en parlak öğrencilerindendi. Apansız yakalandığı o zulüm fırtınası olmasaydı eğer, belki vicdanlı bir hakimdi şimdi; ya da mağdurun yanında bir avukat, akademide bilimin peşinde bir hoca… Olmadı… Toplumun vicdanında çoktan mahkûm olmuş, 12 Mart gibi faşist bir darbenin kasıp kavurduğu 68 kuşağının diğer gençleri gibi o da halkının kalbine gömüldü. Ötekilerin tarihinde ser verip sır vermeyen yiğit olarak kaldı adı. Öldürüldüğünde öğrenciydi; işçiydi, emekçiydi; sapına kadar köylüydü! Yürekli bir devrimciydi. Adı İbrahim’di. Mahir bir delikanlıydı. Deniz’di, Hüseyin’di, Ulaş’tı. En çok da İbrahim’di adı..."
··
66 görüntüleme
Furkan okurunun profil resmi
Anlattığın hadisenin ardından yalnızca profilimde paylaşabildim, iletiyi beğenemedim. Çünkü bahsettiğin elem verici vakanın sonrasında İbrahim'e, yoldaşıma dair ne kadar güzel sözler duyarsım duyayım ruhum titredi. İbrahim Kaypakkaya'yı daha yakından tanımak isteyenler için Nihat Behram'ın,
Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit
Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit
kitabını öneririm.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.