Gönderi

Tanrı devleti
Bu kuramda Egemenlik yalnızca Tanrıya aittir. Devletin meşruiyeti onun Tanrının iradesinin yeryüzünde gerçekleştirilmesinin aracı olmasında yatar. Devletin yasalarının Tanrının iradesi sonucu olduğu ve Tanrı'nın temsilcileri olan peygamberleri aracılığı ile kutsal kitaplarda insanlara bildirilen yasalar, yani ilahi yasalar, şeriatlerdir. Bu kuramda egemen varlık, otoritesini, yönettiği bireylerin kendilerinden almaz ve onlara karşı sorumlu değildir. Çünkü onun kaynağı topluma ve bireylere aşkın bir ilkede, Tanrı'nın iradesinde bulunur. Öte yandan bu kuramda, devlete karşı itaatsizliğin aynı zamanda Tanrı'ya karşı bir küfür anlamına geleceği açıktır. Bu kuramın 2 versiyonu vardır: 1-) Egemen eski Mısır, Mezopotamya devletlerinde, imparatorluk dönemi Romasında olduğu gibi bizzat Tanrı'nın kendisidir.(Mısır'da Firavunlar kendilerini Tanrı Horus'un dünyevi kişileşmesi olarak görürlerdi. Eski Mezopotamya devletlerinde ve imparatorluk dönemi Romasında da krallar, aynı zamanda Tanrılar olarak kabul edilirlerdi) 2-) Tanrının yeryüzündeki temsilcisi, vekilidir.(Bu da eski Avrupa'nın Hristiyan kralları ve imparatorları ile bazı İslam dünyasında halifelerin zamanla Peygamberlerin vekilleri, halifeleri olmaktan çok Tanrı'nın bizzat kendisinin halifeleri, O'nun yeryüzündeki gölgesi olarak görülmeyi tercih ettiklerini biliyoruz) Teokratik devlet anlayışına çeşitli eleştiriler yöneltilebilir: 1-) Bu tür bir kuramda Tanrı'nın varlığını kabul etmeyenlerin durumunun ne olacağı eleştirisidir. Bu insanlar, Tanrı'nın varlığını kabul etmedikleri için, doğal olarak tanrısalı, egemeni ve tanrısal oldukları iddia edilen yasaları da kabul etmeyeceklerdir. Bu insanları, kaynağına inanmadıkları yasalara uymaya zorlamak, zorbalık olacağı gibi bu davranış, öte yandan toplumda ciddi problemlere yol açacaktır. Eğer bu insanlara bu egemenlik ve yasaların doğru bir egemenlik ve iyi yasalar olduklarını, insani tecrübeler ve akıl planında kanıtlanmaya çalışılırsa, o zaman hem bu kuramın temeli ortadan kalkacaktır hem de sözü edilen insanlar, aynı plandan yani akıl ve tecrübeden hareket ederek bu egemenlik ve yasaların doğru bir egemenlik ve iyi yasalar olmadığını kanıtlamaya teşebbüs edebileceklerdir. 2-) Batı toplumlarında insanlar, uzun bir zamandan beri ilahi kaynaklı olmadığı bilinen egemenlikler altında ve yine ilahi kaynaklı olmayan, insanların kendi iradeleriyle ürettikleri yasalar tarafından yönetilmektedirler. Bu durumdan şikayetçi olduklarını gösteren ciddi bir emare olmadığı gibi, onların daha önce ve şimdi, ilahi egemenlik ve yasalar düzeni içinde yaşadıkları bilinen insanların hayatına göre daha tatmin edici bir siyasal rejim ve yasalar düzeni içinde yaşadıklarını gösteren çok sayıda işaretler vardır. Şimdi bu laik-hümanist egemenlikler ve yasa düzenleri altında yaşayan insanların kendileri farkında olmasalar da aslında hayatlarından hiç memnun olmadıklarını iddia etmek ne ölçüde işe yarar? Sonra teokratik egemenlik ile ilahi yasalar birbirlerine ne ölçüde benzemektedirler? Yahudi şeriatı ile İslam şeriatı aynı mıdır? İkisinde kendisini gösteren tanrısal irade aynı şeyleri mi söylemekte, aynı yasaları mı vaz etmektedirler? Onların bazı yasalarda birleştikleri ancak bazılarında da ayrıldıkları bilinmektedir. Peki hangi yasa ilahi yasa, gerçekten ilahi yasadır? Her ilahi din mensubunun kendi Tanrısının ve kutsal kitabının yasalarını gerçekten doğru yasalar olarak adlandıracağı açıktır. O zaman bir siyasal topluluk, sadece bir ve aynı dine mensup insanlardan mı oluşacaktır? Veya bir aynı siyasal topluluk içinde farklı egemenlik türleri ve farklı yasa düzenleri mi olacaktır? Nihayet siyasi bir cemiyetle, dinsel cemaat bir ve aynı şey midir?
Sayfa 175Kitabı okudu
·
13 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.