Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
“Şöyle demiş Filozof: ‘Günümüz gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bize, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmemişlerdi. Şimdiki gençler çok duyarsız ve beklemesini bilmiyorlar.’ Ruhuna ve üslûbuna âşinâ olduğumuz bu söz, M.Ö. 8. yüzyılda yaşayan Hesiodos’a aitmiş. Ne de olsa her çağın Z Kuşağı diye yaftalanan bir nesli var. İşte bunun için Z Kuşağı diye söze başlayarak her şeyi bir çırpıda söyleyip, gençleri anlamama yarışına girmemeliyiz. Gençler şu dünyada yapıp edegeldiğimiz yanlışlar silsilesinin günah keçisi değildir!” Gençlik… Duyguların (olumlu ya da olumsuz), ideâllerin, hayâllerin/hayâl kırıklarının, cesaretin ve de korkuların; en zirvede yaşandığı çağ olması sebebiyle, tarihteki tüm inkılapların enerjisi ile itici gücü, geleceğin umudu… Bunun yanı sıra -menfî mânâdâ- bir o kadar eleştirilen, kimi zaman ötekileştirilen, törpülenen, anlaşılmayan varlık. Tabii ki bu bir tenâkuz… Durum böyle iken, tüm iletişim’sizlik hâllerinin tek müsebbibi sayılan yine onlar. Eğitimciler iyi bilir ki, yaşayarak öğrenme en kalıcı öğrenme biçimidir. Onların düşünce ve davranışları üzerinden değerlendirmeler yaparken; bugünün gençlerini yetiştirenlerin, bugünün ebeveynleri olduğunu aklımıza getiriyor muyuz? Getirmiyorsak eğer, tespitlerimizin samimiyeti ve objektifliği sorgulanmalıdır. Kabul edilmesi gereken bir gerçek var ki; modern insanın genel olarak yaşadığı birçok handikabı sadece gençler değil, her yaş kesiminden insan tecrübe ediyor. Yetişkinler bu durumu göz ardı ederek, fiilleri açısından gençlere karşı bazen orantısız bir eleştiri kültürünü benimsiyor. Hangi konu olursa olsun; sonuca takılıp, nedenler üzerine kafa yormadığımızda sorunları aşamayız. Gençlerle ilgili kanıya vardığımız olumsuzlukların belli sebepleri var: çağın gereksinimleri, teknolojik gelişmeler, ebeveynlerin tutumları, eğitim sistemi gibi sayılabilecek çok neden. Pek âlâ “N’apsak Bu Gençleri?” Erol Erdoğan, “yetişkinler ve yaşlıların iletişim sorunu binlerce bölümlük cadı masalı gibidir. Her devirde “Ah şu gençler!” diye başlayan ve “N’apsak bu gençleri?” tarzında biten cümleler kurulur. Hepimizin gençlik tasavvurlarını sahihleştirmek için aynaya bakma zorunluluğu var” diyor ve kitabında ön kabullerimizi değişikliğe uğratıp, ezberlerimizi “birazcık” bozuyor. “Makul argümanlarla karşılaşırsam ezberlerimi bozarım” diyen gelsin… Kelimeler değerlidir. İnsanlar kelimelerle bir şeyleri kabul ya da redd eder. Onlar tüm kabullerimizin bel kemiğidir. Bu sebeple kavramlara yüklenilen anlamlar büyük önem arz ediyor. Düşünme eylemi zihnindeki anlam yansımaları ile gerçekleşir. Düşünceler davranışlarımızın menşei, davranışlarımız ise karakterimiz hâline geliyor. Yorulan, yıpratılan, içi boşaltılan ve sürekli olumsuzluk pompalayan kelimeleri bilincimize yüklemek, hayat okumalarımızı sağlıksız bir duruma sokuyor. Sonrasında hayatımızın birçok aşamasında iletişim sorunları ile muhatap oluyoruz ve analitik düşünme, -kendimize ve çevremize karşı- eleştirel bir bakış geliştirme noktasında sorun yaşıyoruz. “Anlam; kastımızdır, niyetimizdir, demeye çalıştığımızdır ve demek istediğimizdir” diyor yazarımız. Allah Rasulü’nün “çocuklarınıza güzel isimler koyunuz” buyurmasını da bu minvâlde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Gençlerimiz mânâsı güzel olan, zihinde latif tatlar bırakan kavramlarla zikredilmeye hiç mi lâyık değil? Üç bölümden oluşan “N’apsak Bu Gençleri?” kitabında, üzerinde önemle durulan nokta da tam olarak bu. Sîrettekini duyabilene kelimeler hamallık da, mülâhaza ve tahayyüllerimize elçilik edecek var mı kelimelerden başka? Erol Erdoğan bu kitap çalışmasını, gençlere yönelik yargılarımıza kelimelerimiz ve cümlelerimiz üzerinden ayna tutmak için yaptığını ifade ediyor.
N'apsak Bu Gençleri?
N'apsak Bu Gençleri?Erol Erdoğan · İz Yayıncılık · 202187 okunma
··
300 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.