Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ah Tamara
mızgin ve frok için ah! Tamara (bitmemiş bir şiirin ipuçları) yaşam ve ölüm iki hasım şimdi iki şüpheli şahıs her an birisindir her an ikisi Samanyolu uzanmış sere serpe hasat bitmiş erzak, kuruyarı istif geriye bir şairin hüznü kalmış biçilmedik boy vermiş, Başak uçları göbekte! incecik bileklerime batıyor ah, Tamara! büyüdükçe mi yitiriyoruz saflığımızı? Samanyolu çırılçıplak, gece yıldızlı dut yaprakları hışırdıyor, orda mısın? meyva dalları ağır, yorgun er sabah doğuracaklar yarın şimdi geceye karışıyorlar simsiyah yapraklarıyla kapımın yüzyıllık mavisi bir sağımlık çiyi çiçeklerimin -en çok şafakta tazedirler hep tükenmez bir umudun habersiz sebepleridir ağzımda dağılan Toran üzümü sapsarı tınazlarla sağılmayı bekleyen harman saçları tutuşan dağlar havaya akan kuru buhar! hep bu umudun dirilişidir Tamara! bundan tenim bu kadar esmer ve savrulup gidişim adı geri verilen diyarlara.. ııı tandırdan ahker eksilmez olmuş yapışmış hamuru yakıyor, bu koku oradan Batman Çayı, Malabadê’nin ayaklarını öpüyor ve tutsaklığının farkında bunca yıllık kalıbında böyle aktığı görülmemiştir bezgin, biteviye.. ve sesler eksiliyor geceden hasretlik bir Fa vurulmuş en son dört Mi yaralı Requiem’den Re teslim olmuş, pişmanmış diğerleri karanlıktan.. ama alev aydınlatır dumanı da saçılmış bir beyinden içeri kara burunlu kara postal işte her şey bu kadar açık, Tamara.. ıv adım, soyadım da söyleniyormuş gibi uzundu çok dövdüler beni, çok ağaçtan düştüm kafamda on dört kırık izi var, sıyrıkları saymadım katlayıp katlayıp boyuma uydururdu annem yine de çıplak ayaklarımı gizleyemezdi pantolon derken kırmızı bir kundura aldılar bir yaz Çermik’ten dönerken eskimesin diye hiç giymedim sonra ayağıma dar geldi.. yüzlerce bilye bulurdum düşlerimde uyanınca hiçbiri olmazdı hep ütüldüğüm günlerde görürdüm karığım büyüdü, düşler seyreldi.. bir sabah ayrı bir dünya, intizam! öğretmenin yazısı kadar yabancı.. paydosta kendi harfleriyle ağlayan annem hangisi bendim.. ben hangisiyim.. biraz Kafka okumak gibi bir şey galiba kapkara olmak belki belki ismin ne? hâli v - a ha! bu atlı Mıhlıso’dur ilerde itirafçı olacak! Nuro bir kolcu daha vurur bu kırkıncı! sıtma çaputuna birebir ellerinin şifası.. Edip vurulmuş. Edip vurulmuş.. Edip vurulmuş... hawaaar! jandarma. sıkıyönetim.. harekât... içtima. işkence.. terörist... sıtma. verem.. kolera... ölüm. yas.. taziye... vı dört parçalı göğsümü paletler çiğner her gün yürür giderler kirpiklerim boyunca önüme atılan kardeş başları taşırır yoksul gözlerimi de inadına ağlamam işte acım, yaşadığımca ağlasam bitecek değil! birilerinin kahır doluyor içi Tamara! birileri yakıyor kendini yunmak için acılardan yeter yeteeer y e e e t e e e e e e e e e r r r... vıı kaç çiçek kurusu kaç kelebek ölüsü kaç yüz buruşuğu yaşanamayan kaç aşk olası kaç heyecan kaç eksik ürperti hiç saramayacak kaç beden bir taş oynuyor yerinden bir adam güç bela öpebiliyor sevgilisini bir saz kırılıyor bir civan uçuruma salıyor ağırlığını bir köprü uçuyor bakmaktan ellerim yanıyor kâğıtta ellerime ağustos yağıyor durmadan en çok Baharları ağlıyorum bir yanardağın batısında vııı beklemek zamanı çoğaltır Tamara! belki bir deprem, hadi bir deprem taşırır yoksul denizleri ilk kurşun. ilk sağım.. ilk ağızsütü... dışarda fırtına var: bütün pencereleri açın! ve kederli bir yüze kapanır kapı tanrı kadar mağrur kadınlar bekler köylerde, şehirlerde acır yalnızlık başkasının ölümü: tek gerçek felaket! sapsarı bir endişeyle sokaklara çıkılır: Ağıt vurulmuş. Ağıt vurulmuş.. Ağıt vurulmuş... ah, heval! hiçbir romana sığmayacak hiçbir yüzyıla hasretimiz alnımdan kırgın sloganlarla bir şehir geçer her gün bültenler kelle başı söz eder öldüğümüz ülkeden ıx soğuk olur anneciğim.. soğuktur beklemek soğuktur kör umut biriktirmek sağır beyinlerde yeni yükünü yıkmaya benzemez ama en az senden eksilen kanlar kadar kutsal ve yardan, yarenden yoksun, öylece, birbaşına, sebepli bir intihar sebepli bir koyverip kendini, arkadan geleceklere.. yani anneciğim soğuk olur dizinden uzak her yer ölüler.. ölümler artar ömründe kaygıyla bültenleri izlersin.. soğuktur bahar gelmez soğuktur, ihanet artar.. soğuktur, iftira.. ve ben cüzamlı bir yolcuyumdur kimsenin konuk etmediği düşümde bir sevda bulurum, adı: Tamara! uzar, uzar sesim sessizlikte, bıkkınlığında sessizliğin derken yarına inanmaya başlar birileri düşlerinde umut bulur saçlarında bölünmüş bir şefkatin sımsıcak izi dudaklarında kaçak tütün tebessümü ve tokalaşmaları sertçedir, samimidir kendi renginde akar Kızılırmak Dicle kendi dilinde çalkanır ansızın hatırlanmış bir şey gibi x a a h, Tamara! niye mi tutuyorum ellerini niye mi dönüyorum köklerime sen ki birden çok, çoktan fazla ve kelimenin birkaç anlamıyla dişi ve ben tutuşmalıyım Tamara bir aşk da mutlu bitsin! xı Ayışığı Sonatı’nı çaldığımız akşam.. tabanlarım ağırıyor bıyıklarım gürültüyle uzuyor hışmımdan korkuyorum Tamara! bir namlu ucundaki darağacında tepinir, tepinir kesilmiş bir kuş gibi içim bıraksalar sulardım, dallarına çıkardım yeşilken şimdi savaşçılık oynar içimdeki çocuk artık hep ebe değil ve oyunlarına almıyor Beko’yu.. korkarak üşenerek büyüyen Feyzo’yu vurmuşlar! ensesine ölüm sıkılmış, iki el! Feyzo vuruldu. Feyzo vuruldu.. Feyzo vuruldu... a a h, heval! yaşam ve ölüm iki hasım şimdi iki şüpheli şahıs her an biriyim, Tamara her an ikisi..
Selîm Temo
Selîm Temo
·
184 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.