Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

3148 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
‘Ne var ki, bazen her şeyin bitmiş gibi göründüğü bir anda, bizi kurtarabilecek bir uyarı gelir; hiçbir yere açılmayan bütün kapıları çalmışken, yüz yıl boyunca nafile aradığımız, istediğimiz yere açılan yegane kapıya bilmeden çarparız ve kapı açılır.’ Kitabın Yakalanan Zaman bölümünde, Proust’un zamanı yakalayışına dair ilk satırlardır bunlar. Aslında Proust’un kayıp zamanı yakaladığı benlik, zamanın dışında ortaya çıkan bir benliktir. Şimdiki zamanla geçmiş arasında özdeşlik kurabilen, nesnelerin özünü tadabilen -ki Proust için insanlar da özü kavranan nesnelerdir- bir benliktir. İzlenimlerinin hem geçmişteki bir günde, hem de şimdiki zamanda sahip olduğu ortak özelliklerinden beslenen bir benliktir. Proust’un bahsettiğimiz benliği, mevzubahis zaman dışı anı keşfedişi, aslında bizim dejavu olarak adlandırdığımız durum ile gerçekleşir. Yaşadığı dejavu, onun izlenimini hem geçmişe yansıtarak hayal gücünün hizmetine sunmuş, hem de şimdiki zamana yansıtıp duyularının gerçeklik ile sarsılmasını sağlamış ve böylece hayal gücünü, genellikle yoksun olduğu varoluş fikri ile birleştirmiştir. Bu hile sayesinde yazarın benliği, o ana kadar kavrayamadığı şeyi, işlenmemiş, saf haldeki küçük bir zaman dilimini yakalamış ve onunla zamanın dışına çıkmıştır. Zira, şimdiki zamanı gözlerken duyuları ona nesnelerin özünü sunamadığından, geçmişi düşünürken zihni bu geçmişi kuruttuğundan ve geleceği beklerken de şimdiki zamanın ve geçmişin kırıntılarıyla o geleceği oluşturan irade, onlara yüklediği tam da insana özgü faydacı amaca uygun olmayan her şeyi dışlayarak geçmişin ve şimdiki zamanın gerçekliğini yok ettiğinden, benlik durgunlaşır. Ama eskiden işitilmiş bir ses veya eskiden solunmuş bir koku, bir kez daha, hem şimdiki anda hem de geçmişte işitildiği veya koklandığı an, yani dejavu yaşandığı an, fiili olmadığı halde gerçek, soyut olmadığı halde zihinsel olan bu algılar sayesinde nesnelerin kalıcı ve genelde gizli olan özü açığa çıkar ve bazen çok uzun müddet boyunca ölmüş gibi görünen, ama aslında yaşayan gerçek benlik, kendisine sunulan bu ilahi besinle, bu zamanın dışına çıkma fırsatı ile uyanır ve canlanır. Zamanın kurallarından sıyrılmış olan bir dakika, kendisini hissetsin diye, zamanın kurallarından sıyrılmış insanı içimizde tekrar ortaya çıkarır. Zamanın kurallarından sıyrılmış bir insan, niçin bu kadar değerlidir? Zira zamanın kurallarından sıyrılmak, zamanın kurgusal düzleminde kalmaktan ziyade insanın özüne yönelmek için ideal sterilizasyonu sağlar. Proust’un yaptığı da insanların özüne ilişkin düşüncelere kendini adamak ve bu düşünceleri sabitleştirmektir. Nitekim izlenimleri tanımanın, daha fazla tadabilmenin başat yolu, onları bulundukları yerde incelemektir. Zaten Proust da kendi benliğinde bu yolu adımlamış ve kayıp zamandaki Marcel’in elinden tutturmuştur bizi. İzlenimlerin ikili yapısı mukabilince de hem izlenim edindiğimiz nüvelerin içini, hem de izlenimin benliğimizdeki uzantısını tattırmıştır bize. Burada önemli olan nokta, aslında sürekli dönüşüm içerisinde olan benliğimizin yine aynı zamanda dönüşüm içerisinde olan izlenimlerini idrak edebilmek, içinde bulunulan zamanın, -buna geçmişin bir tahayyülü de dahil- usulca, farklı bir zamandaki izlenimleri örtmesinden kaçınmaktır. Nasıl ki bir geometri bilgini nesneleri algılanabilir niteliklerinden arındırıp sadece doğrusal altkatmanı görürse, ‘ne’ sorusunun cevabından ziyade ‘nasıl’ sorusunun cevabı gözlemlenerek, nasıl’ın ortaya koyduğu karakteristik ve zamanın dışında kalan özellikleri görmektir önemli olan. Proust’un, özel bir haz aldığı için araştırmalarının özel hedefi olan da işte bu zaman dışı ve kümülatif özelliklerdir. Elbette, gerçek hayatı yeniden yaratmak, izlenimleri eski tazeliğine kavuşturmak çok cazip bir iştir yazar için. Lakin bu iş, duygusal cesaret de dahil, her türden cesareti gerektirmektedir. İşte bendeniz Proust’un bu özelliğine gerçekten aşık oldum. Mezkur cesareti satırlarında okumak mümkün. Değer verdiği hayallerde ve kendi oluşturduğu kuramların nesnelliğinde içsel çatışmalar mevcut. Bu çatışmalar kitabın farklı bölümlerindeki benzer durumların irdelenişinde de, yazarın salt aktarımında da göze çarpıyor. Bütün bunlar, hem kendisine dahi itiraf edemediği şeylerin ifade edilişi, yani aynanın karşısında soyunması, hem de kendisini yeniden keşfedişidir insanın. Edebi eserin bütün malzemesi, yaşanmışlıklardır. Nasıl ki ressamın bir tek gün batımını resmedebilmek için birçok gün batımını görmesi gerekirse, yazarın da hacim ve yoğunluk kazanmak, genelliğe ve edebi gerçekliğe ulaşmak amacıyla bir tek duyguyu tasvir edebilmek için birçok insana ihtiyacı vardır. Bu kitaptaki bireyler de -insanlar ve nesneler- çok sayıda izlenimden oluşmuştur. Aslında yazar genel kuralların peşindeyken ayrıntı meraklısı bir hüviyete bürünmüştür. Kitabını titizlikle, birliklerini sürekli yeniden gruplandırarak tıpkı bir saldırı gibi hazırlamış, bir yorgunluk gibi kitabına tahammül etmiş, bir kural gibi kabullenmiş, bir bina gibi inşa etmiş, bir perhiz gibi ona uymuş, bir engel gibi onu aşmış, bir dostluk gibi fethetmiş, bir çocuk gibi aşırı beslemiş, bir alem gibi yaratmıştır. Yarattığı bu alemde de insanı, yer değiştirdiğinde bedeninin değil, yaşadığı yılların uzunluğunu taşımak zorunda olan ve giderek ağırlaşan bu yükün altında nihayet ezilen bir varlık olarak tasvir etmiştir. İnsanın, Zaman’ın içinde sürekli artan bir yer kapladığına dair evrensel gerçekliği gün yüzüne çıkarmış, aslında herkesin sezdiği gerçekliği açıklığa kavuşturmuştur. Proust’un, bütünleşmiş zaman kavramını, kendimizden ayıramayacağımız geçmiş yıllar kavramını iyice vurgulamasının sebebi, ne kadar uzak bir geçmişte yer alsalar da geçmişin seslerinin bizzat kendilerini işitmesidir. Yaşadığı ömrün, o uzun zamanın hiç kesintisiz kendisi tarafından yaşanmış, düşünülmüş, yaratılmış olmakla, hayatının, benliğinin ta kendisi olmakla kalmayıp, ayrıca o ömrü her dakika yanında tutmak zorunda olduğunu, baş döndürücü zirvesine tünemişken kendisine o ömrün destek olduğunu, o ömrü yerinden oynatmadan hareket edemeyeceğini hissetmesidir. Siz de kayıp zamanın izinde olmak isterseniz, şiddetle tavsiye ederim efendim.
Kayıp Zamanın İzinde
Kayıp Zamanın İzindeMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 2021563 okunma
··
1.320 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.