Yalanla birleşmiş hayatlarımız. Toplumsal düzeyde sokak dili ve jargon geçişlerinde bile "ünlem cümlesi" boyutunda bütünleşmiştir yalan.
Doğru olan, önemli olan bir konu anlatımının peşine bile: "Yalaaaan!.. Vallahi mi?" diye, olmaması gerektiği diyalog içine bile sokarız. Doğrunun ve gerçeklerin uygulaması, anlatımı, uğraşı zorumuza geliyor ki, karşılıklı yalan paslașmaları yapıyoruz, ta ki kimin mumu yanana kadar... Genelde yaşamsal boyutta, inançsal, ahlaki, hukuki ve sürdürülebilirlik üzerine tasnif etmediğimiz ve toplumun çoğunluğunca, yadırganan bir sistem çatışmamız vardır. Sistemin dışında kalacağız deriz. Haklıyız da, çünkü insanlıktan uzaklaştırıyor bu sistemsel çarklar. Fakat ne trajikomik ki, bir yandan da bilinçli ve karşılıklı yalan sistemi kurmuşuz ve yalanı yalanla besliyoruz. Çünkü kimse yalanın neden söylendiğine bakma cesaretini göstermiyor. Sadece yalan söylenmiş ve söylenen kişi kandırılmış ya da zarar görmüş olmanın neticesi ile ilgileniyor. Bir de bazılarına "beyaz yalan" demişiz. Bir şeyler zarar görmesin, üstü böyle kapansın, bundan bir zarar olmaz deriz, hatta kötü bir şeyleri engelleriz. Tahammül ve anlayış olsa eğer, ne yalanları renklendirmeye ne de türevsel yalanlar oluşturmaya devam ederiz...