Gönderi

Sedat Pekmez ...
SUSURLUK ÜZERİ AZ 28 ŞUBAT!.. Bana da bu “Sedat Peker ne diyor, ne yapıyor, nedir bu olay hocam?” diye soranlar var. Ben olayların kralını 17- 18 yaşlarında fiilen yaşadığım için “olayın kendisini” önemseme konusunda biraz tutumluyumdur. Bir meslek alışkanlığı olarak da “nedenlere ve sonuçlara” bakarım. Peki hadi bakalım o zaman... Sedat Peker Neden Şimdi Konuşuyor? Arada bir makul sebep bindirmesi yapıp; “Gayretullah’a dokundunuz” diyor ama öyle olsaydı böyle bir “arslan”ı varken Allah’ın intikamı bu kadar geç kalmazdı. Demek ki bu ahlâkî konular, yazının "kenar süsleri"dir!.. Sonra dürüstçe, “ben kurtarıcı değilim, Mehdi’lik iddiam yok; aklımı tatile çıkardım; kendim için konuşuyorum” diyerek “sadede” geliyor. İşte Peker’in Açığa Çıkan Konuşma Nedenleri 1- Düzeni bozulmuş, 2- Vefasızlık yapılmış, 3- Evinden, yurdundan olmuş, 4- Kandırılmış, 5- Adamları tutuklanmış, 6- Ailesine saygısızlık yapılmış, 7- Maddi-manevi zarara uğramış, Görüldüğü gibi, Sedat Peker kendisinin de ifadesiyle “bireysel sebeplerle” konuşuyor. Öyleyse buradan bir “temiz eller” manifestosu çıkarmak, olayda kutsî ve ahlâkî bir hikmet aramak mantıklı bir çaba değildir. Burada en masum görünen sebep, Sedat Peker’in bir aile babası olarak eşine ve özellikle çocuklarına karşı yüksek voltajlı bir iade-i itibar trafosu inşa etme ve "mahalleye" enerji verme çabasıdır. Kemal çağının etkisiyle, bir baba olduğunu da hatırlayarak, o meşhur, “kimin için yaşıyoruz kardeşim!..” sorusunu kendisine sormuş olabilir. Bunlar, olayı makul kılan görünür sebeplerdir. Bir de olayın, 2023 seçimlerine dönük operasyonel tarafı vardır. Bu durumda, böyle Sedat Peker’e ray değiştirtecek bir operasyonu kimin neden yaptığını sorgulamamız gerekiyor. Devlet memurları, benim çocuklarıma usulü zorlayarak uykusunda silah doğrultsaydı ben de hükümeti değil, bu “alaca karanlık”ta bunu kimin yaptırdığını sorgulardım. Varsayımlara ve evhamlara da fazla kulak asmazdım. Çünkü benim babalık anlayışım, itibar ikmali sağlayacak bol izleyicili gösteriler yapmak yerine hakikati aramayı emredecek kadar sağlamdır. Öyleyse Gelin Hakikati Arayalım Sedat Peker mafya mıdır? Hayır, konu o kadar basit değildir. “Ülkücü Baba” mıdır?.. Hayır, Ülkücü olmadığı gibi mafya babası da değildir. Ben Teşkilat hiyerarşisi dışında Ülkücülük yapılamayacağı iddiasının “savcısı”yım!.. Peki, Sedat Peker’i, Ağar ve diğer devlet ricali hakkında bilgi sahibi yapan ve medyanın ilgisine tavan yaptıran ilişkileri nereden kaynaklanmaktadır? Sedat Peker, illegal bir jandarma milisidir. Tarihte, İpsiz Recep gibi, Gizzik Duran gibi, Topal Osman gibi muhteşem örnekleri olan bu yerel kabadayı tipinin olağanüstü durumlarda millî âmale hizmet için kullanıldığı da bir hakikattır. Devletler, olağanüstü hallerde silaha yakın ve yatkın olan “suç ehli”ni, bazen tekil olarak bazen de icabı halinde toplu olarak hapishaneden salar ve kullanırlar. Suç ehlinin ahlâk ve kabiliyetine göre bu durumun çok çeşitli sonuçları ve kâr-zarar varyasyonları olabilir. Kurtuluş Savaşı’ndan önce, mütarekede, özellikle devlet otoritesinin kesintiye uğradığı, 1919 yılında böyle Topal Osman Ağa gibi, Çerkez Ethem gibi, sonu hüsranla biten millî âmale hizmet olayları yaşanmıştır. 90’larda OHAL sürecinde, terörle mücadele esnasında, Tansu Çiller-Doğan Güreş uyumu ve “böcek yiyen böcekler” konsepti içinde yapılan Jandarma İstihbaratı bağlantılı operasyonlarda Devletin bazı birimleri, farklı suç ehli grupları, geleneği biraz da zorlayarak kullanmıştır. Milliyetçi kabadayılardan PKK itirafçılarına, Gönüllü aşiret korucularından Hizbullah’a kadar kanlı terör örgütüne gayri nizamî silah doğrultabilecek ne kadar unsur varsa hepsi kullanılmıştır. Terörle mücadele istatistiklerindeki “ölü terörist eğrisi”nin faili meçhuller hariç olduğu halde 90’larda tavan yapmasının sebebi bu “canlılık”tır. Bu sürece % 4’le giren HDP’nin 2000’lerde % 14’e kadar çıkmış olmasının bu “Amerikan vatandaşı Tansu Çiller merkezli cevvaliyetin” sebepleri konusunda bir kafa karışıklığı yaratıp yaratmadığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, mücadelede Sedat Peker gibi unsurlardan da yararlanılmıştır. Türkiye, Jandarma İstihbaratı ve Polis Özel Harekat’ın meşru güç kaynağı olarak sürecin açık kahramanı olduğu bu dönemden 1996 sonlarında “Susurluk skandalı”yla çıkmıştır. Susurluk’ta, Korkut Eken, DYP'li Mehmet Ağar, Polis Özel Harekatçılar, DYP’li Bucak'lar ve Ülkücü Abdullah Çatlı, bugün Alaattin Çakıcı ve Engin Alan’ın da dahil olduğu fotoğraf karesindeki gibi yanyanaydı. Demek ki Susurluk’taki kaza görünümlü saldırı, Sol-Kemalist bir odaktan sağa doğru yapılmıştı. Doğu Perinçek tarafı ise Susurluk’un erken öten muhbiri konumundaydı. Ayrıca “aydınlık” için bir dakika karanlık eylemlerinin de başlatıcısıydı. Perinçek derken TSK içindeki 9 Mart 1971 artığı “Ulusal Demokratik Devrim”ci darbeci kliği kastediyorum. Yazının konusu olan Sedat Peker’in devletteki en istikrarlı destekçisi olan ve sorumlu olduğu Jandarma bölgesinde gerçekleşen faili meçhullerin soruşturulduğu Susurluk komisyonuna ifade vermeyi reddeden Veli Küçük’ün Giresun’da belediyeye rağmen Topal Osman Ağa’nın heykelini yapan vatansever bir Atatürkçü olduğundan kimsenin şüphesi yoktur. Ancak hikayeyi bilenlerin heykelden alacağı başka mesajlar da vardır. Topal Osman'ın Karadeniz'deki Rum çeteleriyle mücadele etmesinden gelen şöhreti, bir süre sonra "TBMM Başkanı Mustafa Kemal'in muhafız kıtası komutanı Yarbay Osman" unvanının gölgesinde kalmıştır. Topal Osman, iç siyasetin hafızasına ise muhalif Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'i vuran adam olarak kazınmıştır. Sonra da derin devlet hiyerarşisi içinde ortadan kaldırılmıştır. Müesses nizama geçildikçe Yarbay Deli Halit Bey Topal Osman'ı, Ali Çetinkaya da Halit Bey'i vurmuştur. Teşbihte hata olmaz demişler ama ben rahmetlilerden yine de özür diliyorum: Günümüzde Abdullah Çatlı veya Sedat Peker Topal Osman'sa Ali Çetinkaya'nın yeri, Veli Küçük makamıdır. Bu anakronik senfonide Mustafa Kemal eksik olduğu için sonuçlar genellikle doğru çıkmamakta, hesap tutmamaktadır. Paşa’nın siyasete meraklı olduğu ve 2002'den sonra Ümit Özdağ’ı MHP’nin başına geçirme planları yaptığı da biliniyordu. Nefret ettiği AKP’ye ve FETÖ'ye karşı sert muhalefet yaptığı halde sırf Devlet Bahçeli'yi sevmediği için MHP hakkında plan proje geliştiren bir kurmay subayın Cumhur ittifakı MHP’si karşısında nasıl bir pozisyon alacağı da sır değildir. Ergenekon savcılarının, paçal yaparak, bir günah manastırına tıkar gibi Silivri'ye attığı isimlerin bu ortak kaderin eğitici cilveleri tarafından ne kadar doktrine edildiğini bilmiyoruz. Ama bütün bu olan bitenlerden sonra ortada, Veli Küçük, Doğu Perinçek, Dursun Çiçek ve Sedat Peker’in aynı hedefe doğru ok atmalarına mani olacak bir sebep göremiyoruz. “Bunlar gitsin de nasıl giderse gitsin” anlayışıyla, intikam yemini etmiş bir kurmay kafasının: “Sedat sen sağdan git, günü gelince torbayı parlatırsın!.” “Dursun sen cepheden saldır, Alevileri toparla HDP’yi de CHP’nin yanına al...” “Doğu, sen ekibinle birlikte cephe gerisine iniyorsun. Tayyip’i çekebildiğin kadar FETÖ’nün, ABD'nin karşısına çek; bu yezitleri birbirine kırdıralım!..” Gibi emirler verdiğini duyabilmek için Fazıl Say’ın müzik kulağına sahip olmaya da gerek yoktur! Diyeceksiniz ki, Sedat Peker “Reisçi” değil miydi? Tayyip Erdoğan’ı ölümüne sevmez miydi?. Evet, olayı Reisçi- Pelikancı muhabbetine boğmak ve çekirdek çiterek, “Müslümanlar, Milliyetçiler, Sağcılar, faşistler, Sünniler veya mafyözlerle para yiyiciler arasındaki derin çatışmayı izlemek isteyen medya maskotları için sevginin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Ama burada adı geçen adamlar için “sevgi” sadece Ergenekon davasında tutuklu yargılanan bir bayanın adıdır! Şimdi Biraz da Sonuçlara Bakalım: Geçen gün “Bedava Darbe!” başlığıyla paylaştım, tekrar ediyorum... 27 Mayıs'ta başbakanı asılırken geviş getiren seçmenin "salak olduğuna" iyice kanaat getiren tarihî darbe ekibi yine iş başındadır!.. Kalede F. Gülen, Geri dörtlüde S. Demirtaş- D. Perinçek- K. Kılıçdaroğlu- Yılmaz Özdil, Orta sahada Temel Karamollaoğlu- Ahmet Davutoğlu... İlerde Dursun Çiçek- Ali Babacan- Meral Akşener- Sedat Peker'i aynı takımda oynatan teknik direktör, "Otuz üç sıfır bir"in ta kendisi olmadığına göre “06 Ankara”nın eski derinlikleridir. 15 Temmuz'da Gülen'e "Susurluk'taki Abdullah Çatlı" rolünü vererek Erdoğan'la cemaati bitiren seküler monarşi, şimdi de Sedat Peker'e itirafçı Ayhan Çarkın rolü vererek cemaatle Erdoğan'ı tüketmektedir. İşin garibi ne ara transferde gelen takım arkadaşları ne de Sedat Peker bu işin farkındadır. İzleyin görün, anlayın... “Kurban olduğum Allah...” verdikçe vermektedir!.. Bütün FETÖ'cüler, Peker'in ifşaat videolarına “Risale-i Nur” muamelesi yapmaktadır. Solculara göre bu mafya itirafları, kapitalizmi çürüten mufassal bir “Das Kapital”dır!.. HDP’ye göre Süleyman Soylu’yu öldüren Apo’cu bombalar!.. Perinçek için “Nutuk'tan alıntılar”dır! Yeni Post modern darbenin adı, “Susurluk üzeri az 28 Şubat”tır. Saygıyla... Şükrü Alnıaçık 16 Mayıs 2021
·
406 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.