Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

280 syf.
·
Puan vermedi
"Hiçbir şeyi unutmak istememiştim ben. Hep hatırlamak, hep hatırlamak! Bellek, o ne güzel, ne müthiş sözcük. Ama bellek, beden yazısı, bedenime kayıtlı ve sınırlı, ne yazık ki, evrenin ve insanın tüm tarihini kapsayamayacak kadar sınırlı!" Işık Ergüden'in, "Hiçbir Şeyi Unutmak İstememiştim Ben" diye başlayan, kitapta da bulunan mektubundan bir alıntıyla başlamak istedim. Bir şeyleri unutmak amacıyla bir araya toplanmış insanların buluştuğu yer Unutma Bahçesi. İmkânı sunan kişi Şeref. Şeref kim mi? Eskiden nükleer santralde mühendis olarak çalışan, varlıklı bir ailenin çocuğu. Unutma çiftliği kurmaya karar verir. Mimari projesini arkadaşı Sadık çizecektir. Amacı: insanların unutma biçimleri üzerine kafa yorması, yeni fikirlerin ortaya çıkması. Zamanla da Unutma Enstitüsü kurarak, dünyanın unutma merkezi olması. Şerif, bu bahçede yaşayacak kişilerin toprağı işleyip nasıl para kazanacağına da kafa yorduğundan, ilk yıllarda adına Unutma Çiftliği demiş. Burada mülkiyet hakkı olmadığını da belirtmeliyim. Sadece yaşam hakkı var. Şeref için bile geçerli olan.❤ Bahçe, karayla bağı kopmamış bir adada. Buraya gelenler, web sitesinden paylaşılan bilgiler doğrultusunda geliyorlar: "Sahibi tarafından yasal düzenlemeler yapılarak, başka insanların kullanımına açılmış bir toprak parçası" olduğu, toplumsal oyunları reddetmiş insanlar oldukları, burada yaşamak isteyenlerin kimliklerinden sıyrılması gerektiği, sözü olup dillendirememiş, eserini yaratıp ortaya çıkaramamış... vs. kişilerin, "toplum içinde kendilerine bir yer edinme çabasına son vermeleri koşuluyla burada var olabilecekleri" belirtiliyor. Yapılmaya çalışılan şey aslında sonuna kadar unutmak ya da unutturmak değil. Başvuruda bulunan kişiler bu bahçeye, geçmişlerine ait "bir şeyleri" unutmaya geliyorlar. Geldikleri gibi geri gidenler ya da 1 hafta geçmeden yalnızlıkla baş edemeyip dönenler de oluyor elbette. Şeref, Neslihan, Tebessüm'ün daimi yaşadığı bahçeye, sonrasında Giray ve Olgun da dahil olur. Kolektif bir yaşamın var olduğu bahçe zaman içerisinde gelen misafir ve çalışanlarla zenginleşir. Sanırım bu kadar ayrıntı kâfi Latife Tekin kolay bir yazar değil, kabul etmek lazım. Bazı cümleleri ve satırları birkaç kez okumak gerekebiliyor. Ama müthiş bir tat bırakıyor damakta. Sevgili Arsız Ölüm'ünü çok severek okumuştum. Unutma Bahçesi'ni, beklentiyi büyütmeden okuyunca keyif alabileceğiniz kitap olma özelliği yaratabilir belleğinizde. Yanıltmak istemem, kitabın bir şeyleri unutturmak gibi bir niyeti yok zaten. Kitabı bitirince, belki de birçok şeyi "hatırlayacaksınız" yeniden. 2004 yılında Sedat Simavi Ödülü'ne değer görülen eseri Ahmet Filmer'e ithaf etmiş Tekin. Kitap bitip de, Yeşiller Partisi'nin ilk aktivistlerinden Ahmet Filmer'i araştırınca görüyorsunuz ki, aslında Unutma Bahçesi Gümüşlük'teki kurucusu olduğu Gümüşlük Akademisi'nin bir benzer modeli. Hatta kitabı okumak isteyen arkadaşlara, pekişmesi anlamında, Milliyet Sanat'ta yayımlanmış Gümüşlük Akademisi başlıklı yazıya da göz atmalarını tavsiye ederim. Latife Tekin'in kitaba giriş yaptığı satırlarla bitireyim ben de: "Bomboş unutabilsek... Unutmadan yanayım ben... Ama unuttukça insanların anıları çoğalıyor..." Keyifli okumalar❤
Unutma Bahçesi
Unutma BahçesiLatife Tekin · Can Yayınları · 2019627 okunma
·
341 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.