Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

320 syf.
·
Puan vermedi
2016 Eylül ayıydı. Ülkemizin en güzide bilim yuvalarının içini boşaltmak adına yaratılmış "Proje Okulları Yönetmeliği"ne karşı geliştirdiğimiz mücadelenin ilk toplantısı yapılacaktı Kadıköy Moda Sahnesi'nde. Oğlumun okulu da bu kapsamda olduğundan, eşimle biraz erkence gitmiştik mekâna. Sonra yanımıza iki gözünün içi gülen bir adam yaklaştı. "Sanırım toplantı için geldiniz, veli misiniz?" diye sorunca, "Evet" dedik, "Siz de mi velisiniz?" diye biz de kendisine sorduk. "Gazeteciyim" dedi. Uzunca bir sohbetten sonra, "Projenin sonu nereye varır sizce?" deyince, "Mücadele büyürse proje geri çekilir" şeklindeki kararlı cevabıma, bir de bahar gülüşü eklendi hocamın sureti cemaline Tam ayrılırken yanımızdan "Pardon, adınız?" dedim usulca. "Atilla Özsever" cevabına, "Nasıl yani, Mahir'lerin cezaevinden kaçmasına yardım eden subay mısınız?" sorum eklendi şaşkınlıkla. Ardından da geliştirdiğimiz diyaloglarla yüreğimin en güzel yerine dost kimliğiyle taht kurdu hocam. Ve bugünlerde çok kıymetli kitabıyla buluşturdu bizi. 50.li yaşımda bana yakın tarihimi tekrar hatırlattı. Bilmediğimiz birçok ayrıntıya hocam sayesinde tanıklık ettim: kimi zaman gülerek, ama çoğunlukla burnumun direği sızlayarak, kimi yerde de gözyaşlarımı akıtarak. Erdal Atabek'in önsözüyle başlayan kitap, 3 bölümden oluşuyor. Anılarla, gazete kupürleriyle, fotoğraflarla, eklerle ve dizinle zenginleştirilmiş bir senfonik eser adeta. O bahar gülüşüne ne acılar, ne haksızlıklar, ne kırgınlıklar, ne umutlar biriktirmiş meğerse hocam Balat'ta, gayrimüslimlerin yoğunlukta olduğu, kardeşçesine yaşadığı bir semtte dünyaya gelir. 7 yaşındayken, 6-7 Eylül olaylarının yakın tanığıdır. Bu üzücü olayların ardından, akraba olarak gördüğü amcaları teyzeleri göçmek zorunda kalırlar ardında dost yürekleri bırakarak. Boşanmış anne babanın çocukları olarak, geçim sıkıntısı karşısında ilkokuldan sonra, kardeşi Olcay'la birer yıl arayla Selimiye Askeri Ortaokulu'na kayıtları yapılır. Kara Harp Okulu'ndan mezun olurlar, derken 70'li yıllarda her iki kardeş de devrimci düşüncelere sahip subaydır artık. Savaşsız, sömürüsüz dünya özlemini bulunduğu her alanda hayata geçirir. Mahir Çayan'ların cezaevinden kaçırılmasına yardımcı olur. 15-16 Haziran 1970 işçi eylemlerinde, üstteğmen olarak zor görevi vardır, işçiyle karşı karşıyadır, ancak bilinci vicdanına hükmeder. 12 Mart'ta emekliye sevk edilişinden gözaltına alınışına; Ziverbey Köşkü'ndeki gördüğü işkencelerden tutukluluk günlerine; Yılmaz Güney'le koğuş arkadaşlığından 256 sanıklı THKP-C davasındaki yargılanmasına kadar birçok olayda devrimci tutumunu sürdürür. 74 Affı'yla özgürlüğüne kavuşur. Gazete yaşamı başlar. İşçilerin-emekçilerin sesi olur. Türkiye'deki ve dünyadaki gelişmeler karşısındaki değişmez devrimci tavrı her daim sorun teşkil etmeye devam eder. Aldırmaz. Taviz vermez. O hep Nâzım'a kulak verir: "Mesele esir düşmekte değil, Teslim olmamakta bütün mesele!" der. Kitapta birçok önemli ismin adı geçiyor. Aziz Nesin'den Ömer Laçiner'e, Mustafa Alabora'dan Çetin Emeç'e, Bayram Meral'den Atilla Ayçin'e ve dahası. Kimi büyürken, kimi de inanın yerle yeksan oldu gözümde. Elbette anlatacak çok şey var, ama benden bu kadar. Yakın tarihimize hocamın akıcı kaleminden ışık tutun, aydınlanın benim gibi Ve son olarak değinmeden geçemeyeceğim: Atilla ve Olcay Özsever kardeşleri, mücadeleleri boyunca bir gün dahi yalnız bırakmayan, siyasi tutsakların "12 Mart'ın Annesi" diye hitap ettikleri Münevver anneye bin selam olsun. Işıklarda uyusun. Yattığı yer onu hiç ama hiç incitmesin❤
Mesele Teslim Olmamakta
Mesele Teslim OlmamaktaAtilla Özsever · Ayrıntı Yayınları · 20215 okunma
·
120 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.