Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

183 syf.
·
Puan vermedi
Ah Zeze, canım Zeze... Romanı okurken içimi çeke çeke sürekli tekrarladığım cümlelerdi bunlar... 5 yaşındaki bir çocuğun tramvalarına tanıklıķ etmenin ağırlığındandı iç çekişlerim... Zezecik 5 yaşında, ucu bucağı olmayan hayal dünyasında, Edmund dayısının deyimiyle "akıl küpü" bir ufaklık... Zeze, büyük kardeşlerin küçüķleri yetiştirmenin gelenek olduğu, babasının işsiz olmasından dolayı acı çekmesinin farkında olan, dayanılmaz bel ağrılarına rağmen para kazanmak için şafak vakti evden çıkmak zorunda olan annesine çok üzülen, okula gitmesi gerekirken, üstelik derslerinde oldukça başarılı olan kız kardeşi Lala'nın fabrikada çalışmasını dert edinen, yaramazlıklarından dolayı babası ve kardeşlerinden sürekli dayak yemek suretiyle şiddet gören bir çocuk... Öylesine şiddet görür ki Zeze, bir gün dayanamaz ve annesine, "Anneciğim, keşke hiç doğmasaydım" diye kendisini suçlayacak kadar masum... Tüm bu şiddete rağmen, Zeze, hayatı keşfetmeyi seven, okumayı kendisi sökecek kadar meraklı, okulda oldukça başarılı olmasının yanında çok da duygusal: okulundaki öğretmenlerin masalarındaki bardaklarda her gün gördüğü çiçek neden benim öğretmenimin masasında yok diye dert edinecek kadar duygusal hem de. Öğretmenini mutlu etmek için, komşusunun bahçesinden çiçek koparıp öğretmenine götürecek kadar yürekli bir çocuk... Aslında kendi kendini büyütür Zeze... Çok fakir olduklarının bilincindedir. Her şeye çok çabuk sahip olamayacağının da. Ayakkabı boyacılığı yapar, günün modası olan şarkı sözü satar Ariovaldo efendiyle... Kardeşi Kral Luis'e iyi bir rehberdir. 5 yaşında olmasına rağmen onu kendi küçüklüğünün yerine koyar. Oyunlar öğretir. Gezdirir. Tüm sorularına sabırla cevap verir. O kadar koca bir yüreğe sahiptir. Yeni evlerinin bahçesindeki şeker portakalı ağacı en yakın dostu, sırdaşı olur Zeze'nin. Minguinho adını verdiği sırdaşıyla her şeyi konuşur, dertleşir, oyunlar oynar... Minguinho'nun dalı kimi zaman at olur Zeze'ye, gezmelere giderler uzak diyarlara... Bir de vaktinde dayak yediği bir adam vardır Zeze'nin. Portekizli. Zamanla çok iyi dostu olan Manuel Valadares: Zeze'nin Portuga'sı... öylesine şefkatli, sevgi dolu, aklına hayrandır ki Zeze'nin, onunla vakit geçirmekten öylesine mutludur ki, adeta çocuğu gibi görür Zeze'yi. Elbette ki duyguları karşılıklıdır. Zeze evlat bile edinmesini ister kendisini Portuga'dan. Her şey o kadar büyülü bir hal almışken, her geçişini dört gözle beklediği, gözden kaybolana kadar el salladığı Mangaratibe treni alır canını Portuga'nın... Ve Zeze'nin hayatı alt üst olur. Çocuk yüreği kaldıramaz bu durumu, yataklara düşer, ölümü beklenir. Ta ki, onu tek anlayan ablası Gloria'nın, beyaz bir çiçeği Zeze'nin avcuna koyana kadar. Fideyken ağaca dönüşen Minguinho ilk çiçeğini vermiş, bu ilk çiçekle, dostu, sırdaşı Zeze'ye veda etmiş, Zeze'nin de gerçek dünyaya tekrar dönmesini sağlamıştır... Brezilya edebiyatının klasiklerinden olan Şeker Portakal'ı, siz de benim gibi gecikerek okumak istemeyenlerdenseniz vakit kaybetmeyin derim. Ülkemizde nice Zeze'lerin olduğunu varsayarak...
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022230,5bin okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.