Gönderi

Takvanın en önemli ve temel işlevi insana doğru bir şekilde kendini inceleme ve doğruyu yanlıştan ayırdedebilme kabiliyet ve gücünü vermesidir. Bir şahıs bu şekilde kendi kendisinin röntgenini çekmek (self x-raying) kudretine erişebildiği ölçüde hatadan/günahtan ve onun "ben"i tahrib eden (self destructive ) neticelerinden "korunma" imkanına kavuşur. Fakat, şu da ifade edilmelidir ki, takva kavramıyla ima edilen bu "kendini inceleme (nefis muhasebesi) " hiçbir zaman kendini herşeyden masum görme anlamına gelmez. Tam aksine; takvanın anlamının ayrılmaz bir unsuru şudur: Bir insan davranışlarını düzenlemek için kendini mümkün olduğu kadar nesnel şekilde nefis muhasebesine çekse de, hiçbir zaman doğruyu seçtiği hususunda garanti yoktur. Eğer bu nefis muhasebesi tek başına yeterli olsaydı, hümanizm mükemmelen işler ve böylece "aşkın"a ihtiyaç kalmazdı. Fakat, insanların vicdanlarının ne kadar subjektif olabildiğini biliyoruz. İşte takva bizzat bu aşkınlığa işaret eder; zira onun ima ettiği şey, her ne kadar seçim bizim, çaba/fiil de bizimse de; bizim yapıp etmelerimiz hakkındaki nihai ve gerçekten nesnel değerlendirme bizim değil "Allah'ın yetkisindedir ". Kurana göre insanın en büyük düşmanı, yani en büyük şeytan, onun kendi kendini kandırması ya da kendi nefsini aldatmasıdır (self deception). Heva (çoğulu ahva:insanda derinden kökleşmiş ve teşhisi zor arzular) ve umniye (çoğulu emanin: insanın emniyet içinde olduğu vehmi/kuruntusu) terimleri Kuranda son derece sıklıkla geçer. Muhtelif defalar, Peygambere dahi, vahyin onun arzularını hesaba katamayacağı söylenmektedir.
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.