Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

224 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
"Ah Franz kafka! Benim hüzünlü kekim.."
1883 senesi yazında, sıcağın kasıp kavurduğu bir yaz gününde buz gibi biri olarak doğuyorsunuz. Prag'da Almanca konuşan bir Yahudi ailenin, 6 çocuğundan en büyüğüsünüz. İki küçük kardeşiniz bebeklik döneminde ölüyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan birkaç yıl önce hayatınızı kaybediyorsunuz. Ardından üç küçük kız kardeşi toplama kamplarında ölüyor. Sürekli hikayeye ilgi duyuyorsunuz ve en sevdiğiniz yazar Fransız romancı Gustave Flaubert. Tıpkı Tolstoy ve Dostoyevski'de olduğu gibi, tip itibariyle çelimsiz ve çirkin birisiniz, bir Maksim Gorki değilsiniz mesela. Babanızla ilişkiniz oldukça karışık. Mutsuz ev yaşantısına rağmen 31 yaşına kadar ebeveynlerinizle yaşamaya devam ediyorsunuz. 36 yaşınızdayken ilişkinize ilişkin duygularınızı açıklığa kavuşturmaya ve kişiliğinizi ileri sürmeye çalışan babanıza 100'den fazla sayfalık uzun bir mektup yazıyorsunuz. Romantik hayatınız ünlü olmasına rağmen, güvensizlikleriniz, nevrozlarınız, ve samimiyet korkunuz insanlarla ilişkilerinizi üstlenmesini zorlaştırıyor. Hiç evlenmediniz fakat hayatınızda üç farklı kadın (Felice, Dora, Milena) oldu. Hatta birisiyle (Felice) 2 kez nişanlandınız ama olmadı. Ardından evli bir kadına aşık oldunuz. (Milena) İki yıl mektuplaştınız ardınan Polonyalı birisiyle nişanlandınız.(Dora) Onunla ciddisiniz. Hatta Filistin'de bir restoran açıp oranın başgarsonu olmayı, nişanlınızın da aşçı olmasını planlıyorsunuz lakin hastalığınız buna izin vermiyor. Yaşadığınız dönemde araf'ta kalmış birisiniz. Almanca konuştuğunuz için Çekler; Yahudi olduğunuz için Almanlar sizden pek haz etmiyor. Haliyle yaşadığınız dönemde yalnızlığa mahkum olmanızın temelinde bu da etkili oluyor. Tüberküloza yakalanıp ölümünüzün yaklaştığı sırada arkadaşınızı (Max Brod) yayınlanmamış tüm edebi eserlerini yakmaya çağırıyorsunuz: "Sevgili arkadaşım (Max) son isteğim: Arkamdan bıraktığım her şeyin, tüm yazılar, mektuplar (benim yazdıklarım ve aldığım cevaplar), çizimlerin okunmadan yanmasıdır." diyerek 1924'te vasiyetinizi yazıyorsunuz. Arkadaşınız ise her şeyi yakmıyor. Sizin birçok kitabınızı ölümünüzden sonra yayınlıyor. Kafka'dan bahsediyorum. Kendinizi onun yerine koymanızı istiyorum. Bu kadar karmaşık hayata sahip Kafka bile kendisini tam manasıyla anlayamamışken  bizim de tam manasıyla anlayamamamız sürpriz olmasa gerek. Kafka'yı anlayabilmek istiyorsak bilmemiz gereken ilk şey Kafkaesk kavramıdır. Kafkaesk sözlük bilgisi olarak tehdit edici ya da korkutucu anlamlarına gelir. Geniş anlamda baktığımızda ise Kafka ile bütünleşmiş olan bütün kavramları bu tanımın içine alabiliriz. Umutsuzluk, yalnızlık, çaresizlik, korku, kuşku, suç, şüphe... Fakat hepsinden önce Kafkaesk bir ''belki''dir, ''olabilir''dir. Ucu görünmeyen bir yolun karanlığıdır. Yürüdükçe çıkışa yaklaştığını düşündürten bir çıkmaz sokaktır. Epey düşünülmüş cümlelerin, sabahlanan gecelerin, beyazlaşan saçların ve öne eğik omuzların sonucunda çaresiz bir dürtüyle bildiklerini kelimelerle oynayarak akseden Kafka, okuyucusunu kimsenin olmadığı bir odaya kitler. Orada öylece cümleleriyle baş başa bırakır. Çok uzattım farkındayım lakin Kafka'yı anlatmadan direkt kitaptan bahsedecek olursam anlatacaklarım bir bakıma lafügüzah olur. Zaten incelemeyi baştan sona kadar okuyan taş çatlasa 15-20 kişi var biliyorum lakin kaptanı bilmeden bir yolculuğa çıkılır mı? Gel gelelim Kafka'nın o dillere destan Dava'sına. Bu Dava, sadece Kafka'nın Dava'sını mı yoksa herkesin davası mı? Okuduğumda aklına takılan ilk soru buydu benim. Kafka'nın anlattığı dünya her ne kadar distopik olsa da yaşananlar o kadar gerçek ki.. Sitemini ve eleştirisi net şekilde anlıyorsunuz. O zamanlar da adaletin sadece sözde olduğunu, çarkın bozuk olduğunu, bu bozuk çarktaki insanların yaşayışı ve psikolojik durumların anlatıldığı bir kitaptır Dava. Dolayısıyla bu Dava sadece Kafka'nın Dava'sı değildir. Kafka, Ceza Sömürgesi isimli eserinde işkence aletinin nasıl olduğunu okuyucuya bıraktığı gibi burda da  davayı okura bırakmıştır bu yüzden. Kitaptaki ana karakterimiz Josef K.'dır. K., Kafka mıdır yoksa başka birisi midir bilinmez, bunu da biz okuyuculara bırakmıştır. Memur olan Josef K. hukukla da ilgilenmektedir. Tıpkı gerçekte Kafka'nın olduğu gibi. Dönüşüm kitabının girişine benzer bir girişle başlayan kitap Josef K.'ın bir gün uyanmasıyla kendisine dava açıldığını öğrenmesiyle başlar. Birtakım adamlar odasının ortasında kendisine dava açıldığını söyler. Josef K. ne bu adamların kim olduğunu ne de davanın ne olduğu öğrenemez. 6. sayfada da bu durumu o arşa çıkan sözüyle belirtir. "Aslında kendilerinin de hiç anlamadıkları şeylerden konuşuyorlar. Kendilerine bu kadar çok güvenmeleri aptallıklarından." Josef K. hukuka olan ilgisinden dolayı davayı çok önemser ve rutin hayatına devam eder. Aslında kendisi dürüst bir insandır, kendisine neden dava açıldığını bilmez ve bulmaya çalışır. Bizler gibi o da kendini hukuk devletinde yaşadığını düşünür. (Kusura bakmayın ama tutamadım kendimi bu cümleyi yazarken dkdksmfmsksmzmdksmmakd) Bundan dolayı bunun ciddi bir sorun olduğunu düşünür. Yaptığı araştırmalar sonucunda adaletin sadece süslü bir kelime olduğu sonucuna varır. Adaletin üzerinden primlerin kasıldığının, oyunlarının oynandığının farkına varır. 138. sayfada bunun çözümünü bizlere sunar, her ne kadar bunun olmayacağını kendisi bilse de. "Adalet rahat olmalı, yoksa terazi sallanır ve adil bir hüküm verilemez." Kitabın devamı hakkında bir şeyler anlatmak istemiyorum. Özet geçmek pek adetim değil, bilirsiniz. 1984'teki Winston'un sonuna benzer kahramanımız Josef K.'nın sonu. O kısmı okurken hissettiğim duyguları 1984'ün sisteme ve hayata karşı hep sitemle yaklaşan Winston için hissetmiştim. Bu iki kahraman da sisteme karşı mücadele eden kişiler olmuştu. İkisi de yalnızdı. Yalnız Josef K.'nın bıçak darbeleri alırken karşı binada bir el görür. Onun kendini kurtaracağına ümitlenmesi Kafka'nın son mesajıydı aslında. Orda kurtulacağını ümit ettiği kişi yarattığı Josef K.'nın canı değil, sistemdi abiler sistem. Adaletti. Hayattı. Doğrudur, günümüzde Adalet, kimilerine sadece bir kadın ismidir. Kimilerine göre bir sarayın ismi. Biz edebiyatsevelere göre de güzide bir yazarımızın ismi. Lâkin bu sadece bu döneme has bir şey değil maalesef. İnsanın olduğu her yerde hükmetme problemi olmuştur ve bu her zaman adaletsizliği beslemiştir. İki gün  önce Nâzım'ın kitabını instagram sayfamda paylaşırken babamla amcalarım gelmişti odama, eşlerinden kaçıp sigara içmek için. Her Türk erkeğinin grup halinde oturduğu yerde siyaset konuşulur, bunun anayasada yeri yoktur ama bir hakikattir. Ben de işte öyle bu kitabı okumanın verdiği dolulukla adaletle ilgili birtakım sitemlerden  bahsettiğimde babam bana birkaç cümle kullandı. Çok üzücüydü ama acı gerçekti. "Bizim gençliğimizde var mıydı bahsettiğin o adalet, ya da içerdeki dedenin gençliğinde? Sen otur önündeki Nâzım Hikmet'i rahat rahat okuduğuna şükret." Haklıydı. 2009'a kadar Nâzım'ın hali ortadaydı. Şahıslar değişiyordu. Lakin adaletsizlik ve boş sitemkarlık değişmiyordu. Dejavu üstüne dejavu. Kafka da Orwell da daha onlar gibi daha birçok usta kalemler olanları ve olacakları yazsa da hiçbir şey değişmemişti. Dava, hepimizin davasıydı fakat bu dava; insanlığın, özgürlüğün, düşüncelerin infazıyla sonuçlandı.. Esen kalın.
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153,1bin okunma
··2 alıntı·
5 artı 1'leme
·
21,8bin görüntüleme
Fırat Aktaş okurunun profil resmi
Mükemmel bir inceleme olmuş, elinize sağlık.
Kadir Tribbiani okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, sağ olun.
Bertha Mason okurunun profil resmi
Terim aşığı Aziz şahsiyet, kaleminiz sonuna kadar hürmeti hak ediyor. Kitap listemi yerle bir ettiniz, KYK borcunuza zeval gelmesin. Amin.
Kadir Tribbiani okurunun profil resmi
KYK borcum yok öncelikle, Aziz Devletimiz bana geri ödemesiz burs vermeyi uygun görmüş. Diğer konuya gelecek olursak, bugün, yani iğrenç pazar günü bayağı mutlu oldum. Teşekkür ederim. Pazarları alışkın değilim böyle şeylere. Beğenebildiyseniz ne mutlu bana.. En önemli mevzuya gelecek olursak, bir şey eksik değil mi? Bu konuşma böyle sonlamaz, sonlanmamalı. Terim aşığıyım, evet. YAŞASIN TERİMİZM!
3 sonraki yanıtı göster
Ayfer okurunun profil resmi
Söz verdiğim üzre incelemeyi geç de olsa okudum. 🤭🤗 Nasıl bitti anlamadım. Her kesimden, her anlayıştan biraz biraz enstantanelerle akıcı ve sabrı sınamayan, bildiğim noktaları keyifle, bilmediğim bilgileri merakla okudum. Kaleminize sağlık...
Kadir Tribbiani okurunun profil resmi
Öyleyse ne mutlu bana :) Teşekkür ederim
Sevil Güldalı okurunun profil resmi
Çok güzel yazmışsınız,analiziniz çok yerinde ve çok akıcı olmuş.bende 2.kez okuyorum kitabı.
Kadir Tribbiani okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, keyifli okumalar dilerim
Bu yorum görüntülenemiyor
tnur okurunun profil resmi
Bu saatte sonuna kadar okudum.. daha doğrusu yazı kendini sonuna kadar okuttu. Emeğinize sağlık..!
Merve Terzi okurunun profil resmi
Bu zamana kadar okuduğum en iyi kitap incelemesi olabilir gerçekten 👏👏 elinize sağlık..
Kadir Tribbiani okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim, teşekkür ederim :)
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.