Gönderi

Uzun ama herkes kesinlikle okumalı
[995] Devletler ve krallıklar, olmuş ve gerçekleşmiş olan olayların üzerini örtüp gizleyemezler. Akıllı bir kimse, ortaya çıkması zararlı, yayılması kötü olsa ve değerini düşürse de, böyle bir şeye heveslenmez. Görmez misin ki Resûlullah (s.a.), nübüvvet iddia ettiği, diğer ümmetleri tekfîr ettiği, onlarla cihadı farz kıldığı, kanlarını, mallarını ve haremlerini mubah kıldığı zaman, bu durum onlara kötülük ve zarar vermiş, değerlerini düşürmüş ve riyâsetlerini ortadan kaldırmıştır. Onlar, bunun olmamış olmasını arzu ettiler. Ama bunu gizlemediler, bunun gizlenmesi ve üzerinin örtülmesi hususunda harîs davranmadılar. Bilakis onlar bunu herkese söylediler, naklettiler, anlattılar ve duymayanlara ilettiler. Çünkü bunu iddia ettiği ve buna davet ettiği zaman Resûlullah’ın, bunu ebedîleştirecek, yazacak ve yayacak taraftarları yoktu. Bunu onun düşmanları yaptı. [996] Bunu Resûlullah’ı hicveden şiirler ve şâirler hakkında düşün! Onun dövülmesini, sövülmesini ve eziyet görmesini düşün! Amcalarından ve ashâbından öldürülenleri düşün! Resûlullah hayatta iken ve ondan sonra nübüvvet iddiasında bulunanları düşün! Kendilerine zarar ve kötülük verse de, bütün bunları müslümanlar naklettiler ve yazarak ebedîleştirdiler. Resûlullah’ı yalanlama, ona ve diğer nebî kardeşlerine ta‘n hususunda yazılan kitaplara bak! Bunlar, İslâm devletinin en güçlü ve en hâkim olduğu dönemde yazıldı. Bu kitapları el-Haddâd, el-Verrâk, İbnu’r-Râvendî, el-Husrî, el-Kindî, er-Râzî ve benzeri kimseler yazdılar. Bu kitaplarda rubûbiyyeti iptal ve peygamberleri yalanlama hususunda huccetler ve burhanlar ortaya koydular. Sen, bu kitapların bir harfi bile değiştirilmeksizin sıra sıra müslüman dükkânlarında açıkça sergilendiğini görüyorsun. Halbuki bütün müslümanlar bundan hoşlanmazlar, buna üzülürler ve böyle olmamasını arzu ederler. Onlar bu kitapları gizlilik ve korku içinde, iddiasını açıklamadan ve kimin yazdığını açıklamadan, bilakis ismini zikretmeden ve künye kullanarak tek tek ortaya koyuyorlardı. Bunları yandaşları vasıtasıyla birbirlerine ulaştırıyorlardı. Nitekim Ebû Îsâ kitaplarında böyle yapmıştır. Kitabının başlığı, Tasnîfu’l-Ğarîbi’l-Maşriqiyy [Bilinmeyen Bir Doğulunun Eseri] şeklindeydi. Bildiğin gibi artık bugün bu durum ortaya çıkmıştır. Hatta doğudan batıya ulaşmıştır. Düşmanlar bu kitapları kendilerine delil sağlaması için neşrediyorlar. Müslümanlar ise, onları eleştirmek ve cevap vermek için neşrediyorlar. Böylece devletler ve krallıkların, olmuş ve gerçekleşmiş olayları bilmede etkili olmadıklarını öğrenmiş oldun. Böylece öğrenmiş oldun ki Resûlullah’tan (s.a.) zelle, sürçme, yanlış, aldatma ve ayak kayması meydana gelmemiş ve onu hiçbir hasım mahçup etmemiştir. Muâviye ve benzerlerinin yaptıkları bu hususta sana daha fazla bilgi verecektir. Zira onlar, Emîru’l-mü’minîn’e [ Hz. Ali’ye] ve Hâşimoğullarına düşman oldular, onlara galip geldiler; sonra bütün dünyaya hâkim oldular ve kendilerini son derece üstün gördüler. Buna rağmen efendileri olan Muâviye’yi sahip olmadığı yüksek bir mertebeye koyamadılar. Onu Bedir’de savaşanlar, ağaç altında bîat edenler, şûrâ ehli, muhâcirler ve ensâr arasına koyamadılar. Halbuki onun bu özelliklerinden ve mertebelerden birine sahip olmasını çok arzu ediyorlardı. Onlar, Muâviye’yi tulekâ ve tulekâ oğlu olmaktan çıkarmaya imkân bulamadılar. Yine Emîru’l-mü’minîn’i [ Hz. Ali’yi] sahip olduğu sâbikûndan [İslâm’a ilk girenler], Bedir ehlinden, fukahâ, ulemâ ve zâhidlerden, aşere-i mübeşşereden, ağaç altında bîat edenlerden, şûrâ ehlinden, muhâcirler ve ensârın Hz. Osman’dan sonra imâmete seçtiği kimse olma mertebelerinden aşağıya indirme imkânı bulamadılar. Hz. Ali’nin, kendilerine karşı savaş ve cihadı gerekli ve farz görmesinin üstünü örtemediler. Bunun olmamasını arzu ederlerdi. Çünkü bundan çok zarar gördüler. Böylece devletler ve krallıkların, olmuş ve gerçekleşmiş olayları bilmede etkili olmadıklarını öğrenmiş oldun. [997] Muâviye’nin iktidara gelmek için hazırladığı plânları düşün! Amr b. el-Âs’a Mısır valiliğini vaat etti. Ziyâd’ın, babasının oğlu olduğunu iddia etti. Zu’l-Kelâ‘, Hâlid b. el- Mu‘ammer, Maskala b. Hubeyre ve benzeri dünya malına düşkün insanlara meyletti. Hiçbir kral böyle bir yol takip etmemiştir. [998] Abbâsoğullarına bak! Düşmanları olan Ümeyyeoğullarına galip geldikleri zaman, Emevîlerin sahip oldukları güzellikleri örtemediler. Abbâsoğullarının düşmanları da onların sahip oldukları hacc mevsimlerini ikâme etmek, kaleleri imar etmek gibi iyilikleri örtemediler. Sen, hâkimiyetleri ve güçleri devam etmesine rağmen kralların devletlerinde yaptıkları kötülükleri, haksızlık ve zulümleri, her türlü kusur ve rezilliklerini açıkça görürsün. Bütün bunlar onları telaşa sevk etse, değerlerini düşürse, şereflerini ve riyâsetlerini zedelese de, sen bunları tek tek araştırırsan açık ve ortada olduğunu görürsün. Halbuki onlar, bunun olmamasını arzu ederlerdi. Ömer b. Abdulaziz’den (r.a.) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Bir kavmin, dinleri hususunda cemaati bırakıp da bir tarafa yöneldiklerini gördüğün zaman, bil ki onlar, dalâlet tesis etmek üzeredirler.”
Tarihi galipler yazar düşüncesi hakkında
·
99 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.