Gönderi

[1159] Böylece öğreniyorsun ki Resûlullah’ın (s.a.) takip ettiği yollar, akıllı kimselerin takip ettikleri yollar değildir. Bunlar, Allah’ın resûlü, nebîsi ve O’nun vahyine güvenen birisi olmadıkça, hiç kimsenin aklına gelebilecek, cesaret edebileceği, güvenebileceği ve umut bağlayacağı yollar değildir. Âlimlerin elde ettikleri ve okudukları bilgilere göre, dünya var olduğundan beri hiçbir peygamberde böyle bir şey görülmemiştir. Onun zayıf, fakir, ücretle çalışan, yalnız, muhtaç ve işin başında olan biri olduğu haberi âlimlere ulaşmıştı. Bu halde iken o, Arap, Fars, Rûm krallarına, hatta Horasan, şirk ve Türk krallarına, onların krallıklarına sahip olacağını ve ele geçireceğini söylüyordu. O, bu halde iken tek tek bütün krallara, efendilere, kabîlere ve beldelere hatırlatmada bulunan mektuplar yazıyordu. Ashâbına, Mısır’ı fethedeceklerini söyleyerek Kıptî olan Mâriye’den dolayı Kıptîlere saygı duymalarını tavsiye etti. Resûlullah şöyle diyordu: “İki gelin Gazze ve Askalân’ın fethine müjdeler olsun!” Dımaşk ve Beytu’l-Makdis’in fethedileceğini söyledi. Hıristiyan Araplar, bütün bunları işitiyorlar, Rûm krallarına ve başkalarına iletiyorlardı. Onlar da bu duruma çok kızıyorlardı. Kureyş de bunları Farslılara iletiyordu. [1160] Müslümanların elçileri Şâm’a girip hıristiyan krallarla karşılaştıkları zaman, onlardan birinin merdivenle çıkılan yüksek bir tahtta oturduğunu ve siyah bir elbise giydiğini gördüler. Müslümanların elçileri arasında bulunan Ubâde b. Sâmit el-Ensârî ona şöyle dedi: “Bu, üzerine giymiş olduğun siyah cübbe nedir?” Kral şöyle dedi: “Onu bir adak olarak giydim. Sizi Şâm topraklarından çıkarıncaya kadar onu üzerimden çıkarmayacağım. Ben dediğimi yaparım.” Bunun üzerine müslüman elçiler ona şöyle dediler: “Seni, bu meclisinden menedeceğiz. Vallahi, onu senden alacağız ve en büyük kralın mülkünü de alacağız.” Sonra onun yanından ayrılarak Rûm krallarının en büyüğüne gittiler ve ona da bu mesajı ilettiler. Kral, onları çok güzel ağırladı ve uzun müddet yanında tuttu. Onlarla baş başa kaldı, tartıştı, imtihan etti ve Resûlullah’ın (s.a.) ve İslâm’ın durumu hakkında her şeyi gece-gündüz tek tek sordu. Onlarla kral arasında bilinen konuşmalar geçti. Sonunda müslümanlar krala şöyle dediler: “Senin bu topraklarını alacağız ve sana galip geleceğiz. Nebîmiz bize böyle haber verdi.” Bu sözden mahzun olan kral şöyle dedi: “O, ne söylediyse doğrudur. Vallahi, mülkümü terk etmeyi nefsime yedirebilseydim, onun yanında olur, hizmetinde bulunur ve mülkünü sağlamlaştırırdım. Fakat nefsim buna razı olmuyor.”
·
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.