Gönderi

398 syf.
·
Not rated
Cihan Pehlivanı Yaşar Doğu, Türk milletinin gururudur ama biz Samsunlular için apayrı bir övünç kaynağıdır. Vakti zamanında adının Spor Salonlarına, bazı mahalle, sokak ve dahi yüksek okullara verilmesi bu hafızanın taze tutulmasına da sebep olmuştur. Şimdi bilemiyorum, ben size kitabı mı anlatsam yoksa doğrudan Yaşar Doğu’yu mu? Önce kitaptan başlayayım. Ahmet Seven, bu kitapla başta Kavaklılar olmak üzere biz Samsunluların da memleket şerefini kurtarmıştır. Çünkü bu toprakların yetiştirdiği en büyük sporcu olan Yaşar Doğu ile ilgili bugüne kadar iki kapak arasına yerleştirilmiş elle tutulur bir kaynak yoktu. Maalesef bizde tarih yapılır ama tarih yazılmaz! İşte Seven tam da bu ciddi açığı gidermiş. Kitabın klasik tabirle bir ‘kopyala yapıştır’ olmadığını görmek de beni hayli sevindirdi. Edebiyatçı titizliği ile bölümlenmiş ve adeta bir belgesel hatta bazen roman tadında yazılmış. Bu nedenle hacimce fazla olmasına rağmen kendini okutabilen bir kitap. Şimdi gelelim Yaşar Doğu’ya. Kitabın bize anlattığı şeylerden yola çıkarak ondan söz edelim. Yaşar Doğu’nun ataları 93 Harbinde Kafkasya’dan hicret ediyorlar. Dindar bir ailenin ferdi. O doğmadan önce Balkan Harbi için giden babası Osman Çavuş, köye geri döndüğünde oğlu henüz 5-6 aylıktır. Bu sefer de Dünya Savaşı için çağırılır. Muhtemelen Sarıkamış Cephesinde şehit düşer ve geri dönemez. Küçük Yaşar bir şehit çocuğudur –ki yıllar sonra tabiri caizse hem atalarının hem de babasının öcünü Prag’daki final maçında şımarık bir Rus güreşçiden çok acı bir biçimde alacaktır. Çok sevdiği anası ile birlikte Karlı’dan Emirli’ye, baba evine giderler ve orada ilk hocası da olacak olan dedesinin himayesinde büyür. Herkes güreşçi olur ama herkes pehlivan olamaz düsturu vardır. Bu anlamda güçlü olmak, iyi güreş tutmak yeterli değildir. Nitekim yıllarca hile yapan, çayırda ya da minderde pislik yapan güreşçilerle de karşılaşır. Ancak o mükemmel bir sporcu olduğu kadar mütekamil bir insandır da. Temiz ahlak, iman, edep, haya, centilmenlik, mertlik, yiğitlik… Hepsi bu genç adamın üstünde mümeyyiz olmuştur. Ömrünün sonuna kadar da bu üstün vasıflarını koruyup, taşıyacaktır. Bütün maçlarına iki rekat nafile namaz kılıp çıkar ve Türk milletinin yüzünü güldürmek için dua eder. Şöyle söyleyeyim, eğer Yaşar Doğu kitabı bir senaryo olsa idi senarist bazı şeyleri yazmaya cesaret edemez, abartılı bulunacağından korkabilirdi. Ancak biz biliyoruz ki, bütün o müsabakalar, o maç öncesi yaşanan talihsizlikler, bazı kötü adamlar, fedakarlıklar, diyaloglar… Hepsi gerçektir. İşte tam da bu nedenle Batılıların Rocky misali uyduruk kahramanlar ürettiği bir dünyada bizim her şeyiyle gerçek kahramanlarımız var. Evet, sırtının yere gelmemesi de dahil pek çok konuda Yaşar Doğu adeta bir mitoloji kahramanı gibidir. Mesela aynı anda hem serbestte hem de greko romende şampiyon olmaktadır. Yine mesela Dünya güreş tarihinde eşi olmayan bir durum; Celal Atik, Gazanfer Bilge ve Yaşar Doğu, aynı anda üç minderde şampiyonluk mücadelesine çıkarlar. Bir yandan rakipleriyle güreşirken bir yandan da dostlarının maçını seyrederler! Art arda üçü de rakiplerini tuş ederek dünya şampiyonu olurlar. Şimdi bunu bir film sahnesi yapsanız eleştirmenler sizi yerden yere vurur. Ama bu gerçektir işte… Birkaç küçük notla bitirelim. Genç Yaşar Kavak köylerinde güreşlere gitmek için genelde sabah namazını kılıp evden çıkar. 4-5 saat yol gittiğinde güreşler başlamış olur. Kendisi yayan gittiği için yorgundur. Bu nedenle önce rakibinin altına yatar. 10-15 dakika dinlenir. Sonra da kalkıp, rakibini yener. Bu onun dinlenme taktiğidir. Boyu 1.68’dir. Irak’taki bir turnuvada Fransız bir doktor kendisinin muayene etmek ister. Doktora göre onun bu fiziki şartlarda ağır sıklette şampiyon olmayı bırakın, güreşmesi bile imkansızdır. Tetkik eder ve ‘buna tıbben imkan yok’ teşhisi koyar. Bizim Yaşar Pehlivan ise sadece tebessüm eder. Çünkü o İran, Mısır, Irak ve Pakistan’ın devasa pehlivanları da dahil rakibi genelde tuşla yenen bir efsanedir. Yaşar Doğu, fakirlik içinde büyümüş, idman yapmayı kireç ocağında ya da tarlada çalışmak olarak bilmiş biridir. Öyle ballı sütler falan yoktur. Çok iri yapılı da değildir. Ama onda halk arasında ‘acı kuvvet’ denilen Allah vergisi bir güç vardır. Talihsiz bir insandır çünkü hem minder güreşine geç başlamış hem de gençlik yılları II. Dünya Savaşına denk gelmiştir. Bu nedenle 2 Olimpiyat ve biri sürü uluslar arası turnuva yapılamamıştır. Türk güreşinin efsanevi 1948 Londra Olimpiyatlarında şampiyon olduğunda 35 yaşındadır. Gençlik yıllarında kaçan turnuvalar da olsa muazzam bir altın tablosu olurdu. Maalesef 48 yaş gibi çok genç bir yaşta kalp krizine yenilmiştir. Ömrünün son 8-9 yılını güreş antrenörü olarak tamamlamıştır. Türk milletine yaşattığı gururlar nedeniyle Cebeci Askeri Şehitliğine defnedilen tek sivildir.
Yaşar Doğu
Yaşar DoğuAhmet Seven · Korza Yayıncılık · 20165 okunma
··
19 views
Ahmet SEVEN okurunun profil resmi
Teşekkür ediyorum. Sağolun. Gurur ve Mutluluk duydum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.