Her ne kadar kitabın dilinden dolayı gene popülarist bir kitap okuyorum herhalde diye kendimi sorgulasam da anlattıklarının gerçekliği beni içine çekti.
İlk başta sosyal medyanın hayatlara girmesiyle yaptığı işleri minimalize eden babaanne, her ne kadar sonradan işin arka yüzünü öğrensek de gerçekçi geldi bana.
Okurken bu kadar basit bir dille bu kadar sahici karakterler yazmak, helal olsun dedirtti bana.Sayfaların arasına saklanmış günlük hayattan gözden kaçırdıklarımıza ya da göremediklerimize atıflar çok güzel yerleşmiş.
Dublör kahraman hemşire, bilime katkı yapmaya çalışan (!) müdür, yalan ve kurgu, tezgahı devrilen KHK'lı eski kaymakam, geçmişi olmayan bir ameliyat hemşiresi, başına gelmeyen kalmamış anne ..
Kabak tadı vermeden tüm hayatlardan kalplere dokunulmuş. Sadece ana karakterler değil yardımcı tüm karakterler çok şey anlatıyor.
Ancak sonunu sevemedim. Madem işleri bir sonuca bağlayacaktık, Bilge'nin amacından başlayabilirdik. Anlattığı yalan dünyayla kalakaldım :)
Üç yıl sonra birini hayallerine kavuşturup diğerini sebepsiz deli ilan etmek de fazla hızlı yazılmış bir son gibi geldi bana.
Korkudan mı aklını kaybetti yoksa eski eşi mi bir şeyler yaptı ?
Kitap bittikten sonra fark ettiğim ayrıntı : Bölüm başında .... 'nın anlattığı diye başlaması. Herkesin kendini anlattığı başta belirtilmiş.
Son olarak almak isteyenler için mutlaka okunması gereken kitaplar arasına yer vermem belki ama kitaplığımda olmasını isteyeceğim bir kitap.
Bir şeyler hissetmek için kitabın kapağına melûl melûl bakıp iç geçirmek mümkün çünkü :')