KADER SENİ GÜLDÜRMÜYORSA ESPRİYİ ANLAYAMADIN DEMEKTİR. Bu kitabı daha önce nasıl duymamış olabilirim diyorum ve en çokta nasıl olurda herhangi bir kitapçıda gözüme ilişmemiş olabilir. Olabiliyormuş. Bir adam her şeyini geride bırakıyor ve tanımadığı, dilini bilmediği bir ülkenin en kalabalık ve metropolitan özelliklerdeki şehrine giriyor. Orada ilk hissettiği şey oralı gibi hissetmek. İlk tanıdığı kişi en değer verdiği ve kardeşi gibi sevdiği dostlarından biri oluyor. Prabaker. "Sizi ucuz bir otele, çok ucuz bir otele ya da çok fazla ucuz bir otele, hatta aklı başında olan kimsenin kalmayacağı kadar ucuz bir otele bile götürebilirim." "Pekala, yürü o zaman Prabaker, bir bakalım." Hikaye başlıyor. Prabaker Lindsay'a Lin adını koyuyor. Lin Bombay şehrini ve ilk gün gördüğü Karla'yı da seviyor, kalıyor, yaşıyor, kaçıyor. O bir suçlu, bağımlı ve yaralı. Aylar sonra Prabaker Lin'i köyüne davet ediyor ve uzun bir yolculuğa çıkıyorlar. Doğayla iç içe teknolojiden uzak bir yaşam alanında adete arınarak aylarca yaşıyorlar. Prabaker'in ailesi Lin'i çok seviyor. Ona Santaram diyorlar. Sonra dönüyorlar, hırsızlar Lin'in her şeyini çalıyor. Beş parasız kalıyor. Prabaker'in daveti üzerine Barakalarda yaşamaya başlıyor Lin. Asıl hikaye tam da o zaman başlıyor. Barakalar çok kirli, sağlıksız, hastalıklarla dolu ve kalabalık. İlk gün yangın çıkıyor. Lin o günden sonra kaldığı barakayı bir kliniğe çeviriyor. Almış olduğu ilk yardım eğitimiyle herkese yardım ediyor, seviyor, seviliyor. Geçimini karaborsayla ya da turistlere arabuluculukla sağlıyor. Marathi dilini ve Hintçeyi öğreniyor. Barakalarda yaşayan farklı dinden ve ırktan olan insanlarla çok iyi geçiniyor. Mafyayla tanışıyor. Abdullah kardeşi oluyor. Mafya patronu Kadirbhai 'yi babası gibi seviyor. Felsefe ve din konuşuyorlar. Fiziği en uç ayrıntılarıyla tartışıyorlar. Lin bir öğretmen oluyor, doktor oluyor, mafya oluyor ve bu arada hala Karla'ya aşıktır. Kumpasa alınır ve aylarca hapiste işkence görür. Sonra oradan rüşvetle çıkartılır. Bütün kaçakçılıkları ve karaborsayı öğrenir ve çalışır. Prabaker Barakalardan Parvati'ye aşıktır ve uzun bir salgın döneminden sonra evlenirler. Aylar sonra Lin'in kendisine aldığı taksi ile son müştersini bırakacak olan Prabaker trafik kazası geçirir ve artık yüzünün yarısı yoktur, ölür. Abdullah da ölür. Lin yıkılır. Tekrar eroine başlar ve üç ay kapanır. Karla üç ay sonra onu deliğinden çıkarır. Afganistan'a gider ve gerilla savaşlarına katılır, arkadaşlarının çoğu ölür ve vurulur o da. Yaşamaya devam eder, Bombay'a döner. Çete savaşlarına karışır, büyük patronlarla birliktedir... Abdullah ölmemiştir. Karla yeni bir sevgili yapmıştır. Hayat devam eder falan... Ama bu kadar basit değil işte ; çok daha fazlası var. Prabaker mükemmel bir insandır, onu herkes sever. Çok güzel güler. Abdullah tam bir dosttur. Lisa en onurlu hayat kadını olabilir. John Cigar var daha ve Didier ise asla unutulmayacak olan bir eşcinseldir. Delikanlıdır. Her yerde ve hemen hemen herkesin şahit olduğu bir çok şeyi okudum kitapta ve gerçekten çok çok etkilendim. Herkesin, yani okuma yazma bilen herkesin demek istiyorum, mutlaka okuması gereken ve okutması gereken bir kitap. Bir başucu romanı ve bir kült bence. Felsefe, din, sosyoloji ve benzeri bir çok alanda eksiklikleri tamamlama potansiyelinden ziyade ceplerinizi en doğru soru işaretleri ile doldurabilir bu kitap. Çok çok seveceğiniz ve aynı ben diyebileceğiniz karakterlerle dolu ve betimlemeler ve analizler. Belgesel tavsiyem; youtube.com/watch?v=0LxeWR4... BARAKA Alıntılar; -Her kalp atışı bir evren dolusu olasılıkla doludur. -Kaderi beklemekten sıkıldığında iş şansa kalır. -Son gelip çattığında hep vaktinden önce gelmiş gibi hissedilir. Bu arada bu güne kadar en çok altını çizerek okuduğum kitaptı ki neredeyse yüzde onu diyebilirim. Kitabı mutlaka okuyun derim. Çünkü gerçekten fazlasıyla güzel olan her şeyle dolu. Sağlıcaklakalın.