Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kainat bağı: Uhuvvet Yine bir selâ sesi. Bir yaprak daha düştü ağaçtan. Bir can daha koparıldı fani hayattan . Kim bilir ; ne planları vardı daha dünyaya dair. Yarım kalmış istekleri , hevesleri ile intikâl etti ebedi aleme. Hani diyor ya İbrahim Tenekeci; Allah'a bizleri ölümle tedavi ettiği için şükretmeliyiz. Yoksa hepimiz hırs kanseri olurduk." Ölüm hakikati olduğu hâlde; yüzümüze çarpa çarpa hergün ibret için selâlar verildiği hâlde; insanoğlu sevgi yerine nefreti , kardeşlik yerine kavgayı ,dostluk yerine düşmanlığı, hoşgörü yerine nefreti, adalet yerine de haksızlığı tercih eder. Yani insanoğlu şu kısacık dünyaya; çirkin olan ne varsa onu sığdırır işte. Uhuvvet ; dostluk , kardeşlik, birlik ve beraberlik demektir. İnsanoğlu acizdir; fıtrat gereği daima birilerine ihtiyaç duyar . Duymuyorum diyen yalan söylüyordur mutlaka. Allah insanı sosyal bir varlık olarak yaratmıştır; cami kelimesi toplanılan yer demektir. Yani İslam dini cemaatleşmeyi, toplumsallaşmayı , sosyalleşmeyi teşvik etmiştir daima. Günümüzde ise ; insanlar birbirine selam vermekten aciz duruma düşmüşlerdir. Birbirlerinden kaçar olmuşlardır. Akın akın psikologlara koşar olmuşlardır. Çeşitli ruhsal hastalıklar ortaya çıkmıştır. Hâlbuki eski devirlerde psikolog diye bir meslek dalı yoktu . Bunların temelinde hep uhuvvetsizlik yatmaktadır işte. Şöyle biraz tefekkür edince ; yalnızlığı seviyorum diyen insanlar; aslında istediği uhuvveti bulamadıkları için kendilerini yalnızlığa mahkûm etmişlerdir. Düşünsenize ziyafet sofrası var ve sadece kuş sütü eksik. Yalnız başınıza yediğiniz zaman mı keyif alırsınız yoksa; kalabalık ile yediğiniz zaman mı lezzet alırsınız? Tabiki de kalabalık ile dediğinizi duyar gibiyim. Yalnızlığı çok seven ben dahi kalabalık ile yediğim zaman keyif alırım. Kimse yalnız başına çay içmekten asla keyif almaz . Kuru ekmeği lezzetli yapan; en mükellef sofraları dâhi lezzetsiz yapan uhuvvettir, muhabbettir. İnsanoğlu bu şekilde programlanmıştır çünkü; her insan isterki sırtını dayanabileceği , iyi ve kötü zamanlarında koşabileceği, desteğini esirgemeyeceği birisini ister hayatında. Biz müslümanlar ise ayriyeten; duasına bizi katabileceği, iyiliğe yönlendirip kötülükten sakındıracak adetâ aynası olabilecek bir ahiret kardeşliği ister. Fakat ne yazikki pekçok insan istediğini bulamaz şu ahir zamanda. Çünkü insanoğlunun gözünü kibir , hâset ve kıskançlık bürümüştür. Bediüzzaman hazretleri bununla ilgili derki; "Kardeşlerim, enâniyetin işimizde en tehlikeli ciheti kıskançlıktır. Eğer sırf lillâh için olmazsa, kıskançlık müdahale eder, bozar. Nasıl ki bir insanın bir eli bir elini kıskanmaz ve gözü kulağına haset etmez ve kalbi aklına rekabet etmez. Öyle de bu heyetimizin şahs-ı mânevîsinde, her biriniz bir duygu, bir âzâ hükmündesiniz. Birbirinize karşı rekabet değil, bilâkis birbirinizin meziyetiyle iftihar etmek, mütelezziz olmak bir vazife-i vicdaniyenizdir." Kıskançlık, kin , haset vs gibi kötü hâsletleri sadece Allah için kullanmamız gerektiğini söylüyor; lâkin biz bu duyguları din kardeşimize gereksiz saçma nedenlerle kullanarak; israf ediyoruz. İmtihanda olduğumuzu unutuyoruz. Şeytanın eline ipleri ellerimizle veriyoruz âdeta. İslam dünyasının niçin bu hâlde olduğunun sebebini tartışıp duruyoruz kendi aramızda . Lâkin batıl için mücadele eden insanların birbirlerine güçlü uhuvvet bağlarıyla bağlı olduğunu ; biz kardeşlerimizle birbirimize düştüğümüz için göremiyoruz. Senin şapkan neden siyah ; senin çorabın neden delik demekten İslam aleminin ne hâlde olduğunu göremiyoruz. İslam'ın en önemli konularından olan uhuvveti anlatmıyoruz . yaşamıyoruz . Allah Kur'an-ı Kerim'de “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmran, 3/103) diye buyuruyor. Biz müslümanlar sen şucusun sen bucusun . Sen a cemaatindesin o yüzden kızımı veremem, sen bizim tarikattan değilsin seninle aynı ortamda bulunamam gibi içler acısı durumlar ile karşılaşabiliyoruz. Müslümanların arasındaki; sevgi, saygı ve şefkat bağı o kadar güçlüdür ki; Kâinatın tüm varlıkları toplansa da hakiki iman edenlerin arasındaki bağı kopartamazlar. Zira Efendimiz (sav) buyruyor ki: “Sizler iman etmeden cennete giremezsiniz, Müslüman kardeşinizi de kendiniz kadar sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız.” Bir vücudun azaları gibi görünmez bağlarla bağlıdır müslümanlar; nasılki kolumuz kesildi , kanadı tüm vücudumuz acıyı hisseder. Öylede bir müslüman kardeşimiz derde, sıkıntıya düştüğünde; tüm müslümanlar o kardeşinin sıkıntısını hissedip ellerinden geleni yapmalıdır. Enaniyet ;bana dokunmayan bin yaşasın anlayışı İslam dininde yoktur. Artık silkelenmemiz gerekiyor; ne zaman kendimize geleceğiz kıyamet kopunca mı? Yoksa küçük kıyametimiz kopunca mı? Üzgünüm ama istesek de elimizden hiçbir şey gelmeyecek. Gelin kıralım artık şu zincirleri. Beyhude ömrümüzü tüketmelim, yersiz prangalarla. Ve bir selâ daha okundu. Bir müslüman daha uhuvvetin ne olduğunu bilmeden ; belki de kaç tane din kardeşi ile kırgın göçtü öbür âleme. Selametle. ~Sebile DEMİR~ @mahzamuharrir @samimiyetdergii
·
130 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.