Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

157 syf.
8/10 puan verdi
İçinden güzel bilgiler, eleştiri ve fikirlerimle
İslamoğlu’nun her zamanki romantizminden payını almış bir kitap. Allah’ı tanımanın önemiyle başlayıp iman, tevhid, kelime-i şehadet nedir yine edebi şekilde anlatıyor. Allah’ı tanımaktan bahsederken şirkten bahsetmeden olmaz. Daha başta tanıtsa daha doğru olurdu bence ama sonrasında ayetlerden yola çıkarak Allah’ı tanıtıyor. Hayattaki her şeyde asıl motivasyonumuz olan sevgiden de pek tabii bahsediyor. Esmaülhüsna ile devam ediyor. Esmaülhüsnanın belirli olup olmadığı, rivayet edilen hadisler hakkında konuşuyor. Son bölümde bismillah, inşallah, Allahuekber gibi sözlerin anlamlarını veriyor ve bunlar üzerine tesbitler yapıyor. Hayatımızdaki (/olması gereken) yerini edebi şekilde anlatıyor. Çok güzel bir dua ile kitabı bitiriyor. Tabii ki katılmadığım yerler oldu. Bir kere fazla edebi geldi, retoriği bazen beni bayıyor. Bazen olmadık, absürt benzetmeler yaptığını düşünüyorum. Yine de çok hoş yerleri de var. Bilgi olarak da yararı oldu. Özellikle de ayetlerde sebbih isme rabbeke, bismillah geçmesinin sebebini sorgulatması ve fikir vermesi, sırf bunun için bile kitabı okumuş olmaya değer, diye düşündürdü. Esmaülhüsnaya atıf olduğunu ve Allah’ın zatıyla değil ancak sıfatlarıyla kavranabileceğini gösterdiğini söylemiş. Allah isminin kökenden türeyen anlamları inceliyor ve hepsinde sevginin ortak olduğunu söylüyor. Ben biraz abarttığını düşünüyorum. Kafirin vicdanın üzerini örttüğü için kafir olduğunu söylemesi de önemliydi, ben hep gerçeğin üzerini örttüğü için diye düşünürdüm. O da hala doğru ama vicdan da doğru. İlahını hevası edinmek ayetini hevasını ilah edinmek olarak anladığı için iki yerde buna atıf yapmış. İyi demesine rağmen dayandığını düşündüğüm ayeti yanlış anlaması hoş değil tabii. Miraç, tesbih sayıları gibi şeylere inanmasa ve bunlar üzerinden bir şeyler anlatmasa daha iyiydi bence. Kitapta en çok rahatsız eden kısım herhalde bazı ayetlerin çevirileriydi, o konuda hassasım. Olmadığını düşündüğüm kelimeler eklemiş, bence ilginç ve uyumsuz kelimeler kullanmış. 12:53'te "kötülüğün daniskası", 34:46'da "Allah'a karşı esas duruşunuzu bozmayın ", 49:15'te "şüphenin semtine uğramayanlar", 55:29'da "hayata ve varlığa dair her işe müdahildir" ifadelerini buna örnek verebilirim. Ayet olmasa da şirk için bumerang etkisi yaparak şirk koşanı vurur demesi de ilginçti :) Ayetleri dörde ayırmış: Âyât-ı kâinât, âyât-ı insan, âyât-ı hadisat, âyât-ı Kur’an. Yani daha önce duymadığım ve düşünmediğim âyât-ı hadisatı eklemiş, hayatta olanları ve Kuran’daki kıssaları buna dahil etmiş. Kuran ayetleri, diğer ayetleri nasıl okuyacağımız gösterir, demiş. Başka bir yerde dediği şu sözle uyumlu bir durum: “Vahye zikr adı verilmesinin sebebi açıktır: aslında vahyin amacı, insana yeni bir şey söylemek değil, insanın ve tabiatın doğasında olan hakikatleri ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle vahiy müfessir (tefsir edilen) edilgen bir nesne-metin olmaktan daha çok müfessir (tefsir eden) etken bir özne-metindir.” Alıntıya ve vahyin diğer ayetleri nasıl okuyacağımızı gösterdiğine katılsam da, aynı yol göstericiliği diğer ayetler için de düşünüyorum. Bu yol göstericiliğin sadece Kuran temelli değil eşit şekilde diğer ayetleri de kapsadığını düşünüyorum. En başta vahiy olup her şeyi onun üzerine kurmak gibi, İslamoğlu’nun tercih ettiğini düşündüğüm yöntemden ziyade nefis ve kainattan da yola çıkılmalı ve bunlar da vahyi anlamakta kullanılmalı diye düşünüyorum. Hiçbir şeye tapmadığını söyleyen benliğine ve içgüdüsüne tapar, mutlak ateizm yoktur, demiş. Buna katılmıyorum, bu da hevasını ilah edinme kabulünden güç alıyor gibi. 51. sayfada Allah hakkında konuşmak için kişi mutlaka bir rehber ve aydınlatıcı kitaba dayanmalıdır, demiş ve buna 22:8’i delil getirmiş. Bence o ayetten mutlaka kitap gerektiği çıkmaz, kainat ve nefis ayetlerinden de sınırlı bir bilgiye ulaşılabilir ve bunlardan yola çıkılarak Allah hakkında konuşulabilir. 55’te Allah’ın varlığını mantıkla isbata kalkışmak, aklın altından kalkacağı bir iş değildir, demiş. İbrahim peygamberin yaptığı buydu bence, aklı böyle düşürmesi yazık. Kuran’da dört yerde belirlilik takısıyla el-Esmau’l-Husna geçmesinin isimlerini belirli olduğu anlamına geldiğini söylemiş. Allah için Kuran’daki fiillerinden isim türetilmemesi gerektiği çok doğru, 15:49-50 de çok iyi örnek. Hamd yalnız Allah’a yapılır, şükür ise Allah başta olmak üzere size emek veren herkese, demiş ve bana ve anne babana şükret (31:14) ayetini getirmiş. Ayrıca Bakara 185’ten, ibadetlerin fiilî tekbir olduğunu çıkarmış. Bu iki çıkarımdan emin olmasam da dikkate değer düşünceler. Dehriliğin Mekke’deki ateizme denilmesi ve müşriklerin putları Allah’ın haremindeki kızlar olarak düşündükleri yeni öğrendiğim bilgilerdendi. Son olarak Ru’yetullah'ı mecaz anlamanın "mutlak tenzihe dayalı yaklaşımın aşırılığı" olduğu konusunda İslamoğlu’na katılmıyorum. Ne de olsa ahiretteki birçok şeyin benzetmelerle anlatıldığını ve Allah'ın kendisinden bahsederken mecazi ifadeler kullandığını biliyoruz. Görmenin bilimsel tarafından bahsederken de Boşlukların Tanrısı hatasına düşmüş görünüyor. Bir şeyin tamamen keşfedilmemiş olması onun üst derece düzen ve ayarına delalet edebileceği için ve görme konusunda böyle olduğunu düşünmesi sebebiyle o ifadeleri kullandığını düşünüyorum ama o kısımda meramını daha iyi anlatabilirdi.
Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamak
Alemlerin Rabbi Allah (cc) -bilmek -tanımak -anlamakMustafa İslamoğlu · Düşün Yayıncılık · 2007269 okunma
·
143 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.