Gönderi

YALNIZLIK bu; sevdiklerim ve çbana değer verip mutlu olmamı isteyen insanlar yanımda olsa da yalnızım. Beyin her şeyin yolunda olduğunu söylese de ruh yolunu kaybeder, hayatı, hangi hakla adaletsizce yaftaladığını bilemez, şaşkına döner.Yine de sabahları uyanıp ilgimizi çocuklarımıza, kocamıza, sevgilimize, şefimize, çalışanlarımıza, öğrencilerimize, kısacası normal bir günümüze hayat veren onlarca kişiye yöneltiriz. Yüzümüzden gülümsememiz, dilimizdense yüreklendirici öğütlerimiz eksik olmaz; çünkü hiç kimse yalnızlığını başkalarına açamaz, özellikle de yanında sürekli birileri varsa. Oysa bu yalnızlık gerçektir ve en iyi yönlerimizi çürütür çünkü kendimizden başka kimseyi kandıramasak da bütün enerjimizi mutlu görünmeye harcarız. Yine de her sabah açan gülümüzün sadece çiçeğini dışarıya gösterir, bizi yaralayıp kanatan dikenlerle kaplı sapınıysa kendimize saklarız. Herkesin hayatın bir döneminde kendini müthiş yalnız hissettiğini bilmemize rağmen, “Ben yalnızım, arkadaşa ihtiyacım var, herkesin masallardaki ejderhalar gibi hayallerden ibaret sandığı ama öyle olmayan bu canavarı öldürmem gerekiyor,” demek bizi küçük düşürür. Ben görkemli bir biçimde ortaya çıkıp bu canavarı alt edecek ve onu ilelebet uçurumun dibine yollayacak şövalyeyi bekliyorum; ama bir türlü gelmiyor. Yine de ümidimizi kaybetmeyiz. Alışık olmadığımız şeyler yapmaya, gereksiz ve olmadık riskler almaya başlarız. İçimizdeki dikenler gittikçe büyüyüp daha çok acı verse de vazgeçmeyiz. Hayatımız adeta herkesin sonucunu görmek için izlediği satranç karşılaşmasına benziyor. Kazanmak veya kaybetmek önemli değilmiş gibi davranarak, önemli olan mücadele etmek diyerek gerçek hislerimizi saklayabileceğimizi umarız, halbuki... ...Arkadaş arayacağımız yerde, kimselerle konuşmadan yaralarımızı yatıştırabilmek için daha da içimize kapanırız. Ya da bizle hiçbir alakası olmayan, sürekli önem vermediğimiz konulardan bahseden insanlarla öğle veya akşam yemeklerine çıkarız. Bir süreliğine kafamızı dağıtırız, yiyip içip eğleniriz, oysa ejderha hala hayattadır. En sonunda, en yakınımızdaki insanlar bir şeylerin yolunda gitmediğini fark eder ve bizi mutlu edemedikleri için kendilerini suçlarlar.Derdimizin ne olduğunu sorarlar. Her şeyin yolunda olduğunu söyleriz ama öyle değildir... Herşey berbattır. Lütfen, beni rahat bırakın, gözyaşım kalmadı, kalbim dayanmıyor, gözüme uyku girmiyor, içim bomboş, hissizim, sizler de aynı şeyleri hissediyorsunuz; kendinize sorabilirsiniz. Ama onlar ısrarla, sadece kötü bir dönemden geçtiğimizi veya depresyon geçirdiğimizi söylerler çünkü her şeyi açıklayan o lanetli sözcüğü kullanmaya korkarlar: YALNIZLIK. Bizlerse bu esnada bizi mutlu eden yegane şeyi, yani şaşaalı zırhıyla ortaya çıkıp ejderhayı öldürecek, gülü sahiplenip dikenlerini sökecek şövalyeyi bıkıp usanmadan aramaya devam ederiz. Kimileri hayata haksızlık ettiğimizi söyler. Kimileriyse biz herşeye sahipken kendileri değil diye yalnızlığı, mutsuzluğu hal ettiğimizi söyleyerek sevinir. Derken bir gün körler görmeye başlar. Mutsuzlar teselli bulur, ıstırap çekenler çare. Şövalye gelip bizi kurtarır ve hayat kendini aklar...
Sayfa 167Kitabı okudu
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.