Gönderi

“HAYDİ, İÇERİ GİRELİM!..” Şakîk-i Belhî, gençliğinde, bulunduğu bölgedeki gençlerin reisi idi. Bir gün arkadaşlarıyla birlikte, Mecûsilerin taptıkları ateşin bulunduğu tapınağa geldiler. Arkadaşlarına, “Haydi içeri girelim. Mecûsiler ne yapıyorlar, ateşe nasıl tapıyorlar, bakalım” dedi. İçeride güzel yüzlü bir gencin ateşe tapınmakta olduğunu gördüler. Şakîk-i Belhî o gence, Müslüman olmasını teklif etti. O genç, Şakîk-i Belhî’nin yanına gelip ona bir tokat vurdu. Şakîk-i Belhî ve arkadaşları buna bir mânâ veremeyip, dışarı çıktılar. Şakîk-i Belhî; “Kendi kusurlarım sebebiyle bu Mecûsi Müslüman olmadı. Sözüm tesir etmedi” diyerek, tövbe ve istigfâr eyledi. Hattâ kusur ve günahlarının affı için ağladı, çok gözyaşı döktü... Uzun yıllar ilim öğrendi. Büyük âlimler arasına girdi. Allahü teâlânın katında sevilen kimselerden oldu...  Yıllar sonra bir gün talebeleriyle yine o Mecûsilerin tapındığı yere geldiler. Talebelerine; “Geliniz Mecûsileri görelim de, onlar gibi olmadığımız için Allahü teâlâya şükredelim” buyurdu. İçeri girdiklerinde, ihtiyar bir mecûsinin ateşe tapınmakta olduğunu gördüler. Şakîk-i Belhî ona; “Niçin Müslüman olmuyorsun? Güzel simâlı bir ihtiyarsın” deyince, ihtiyar; “Bana İslâmı anlat” dedi. Şakîk-i Belhî ona İslâmiyeti anlattı, o da Müslüman oldu...  “İŞTE O GENÇ BENİM!” Berâberce dışarı çıktılar. Giderken, Şakîk-i Belhî, yeni Müslüman olan ihtiyara; “Filan târihte, Mecûsilerin bu tapınağında bir genç vardı. Şimdi ne hâldedir?” diye sordu. İhtiyar; “İşte ben o gencim” dedi. Şakîk-i Belhî çok hayret etti ve “Sana o zaman Müslümanlığı anlattım, Müslüman olmanı teklif ettim, kabûl etmedin. Şimdi anlattım, hemen Müslüman oldun. Hikmeti nedir?” diye sordu. İhtiyar bunu şöyle cevaplandırdı: “O zaman senin sözün bana tesir etmedi. Şimdi ise o kadar temiz ve nurlusun ki, benim pislik ve zulmetimi giderip temizledin. Allahü teâlâ da senin nûrunu arttırsın!”
··
127 görüntüleme
Züleyha Sahra / okurunun profil resmi
BAŞKASINA GÖNÜL VERMEK! “Bir kimse, sâhibi olan Allahü teâlâyı bırakır, O’ndan başka birine kalb gözünü çevirip, ona bakar ve ona gönül verirse, başına şu üç şey gelir: 1. Kalbinde, ilâhî nûrları müşâhede etmesine, hakkı ve hakîkati görmesine mâni olan perde hâsıl olur. 2. Kalbini hangi sebeple mahlûklara kaptırdığına dâir hesâba çekilir. 3. Allahü teâlâdan başka bir şeye gönül verdiği ve niyeti bozuk olduğu için azap görür.” Dâvûd-i İskenderî hazretleri vefatına yakın günlerde buyurdu ki:  “Kalbin tam bir ihlâs ile ‘Lâ ilâhe illallah (Allahü teâlâdan başka hiçbir ilâh yoktur)’ diyerek bir defâ Allahü teâlâya yönelmesi, Allahü teâlâdan gâfil olarak yapıla
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.