Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
·
Puan vermedi
Yürü Git İşine Be Kardeşim Ooof "İNSAN" sevmez mi?
Bana dokunmayan " komünist " bin yaşasın . :) . kavgaları kavga gibi çizmem ben çizersem türkü türkü yazmışlar benim için kocaman kitaplara             dışı yeşil yeşil de             içi kırmızı . yaşamanın ürpertici güzelliğini ölümün çirkinliğini koydum belki şiirlerime haksızlığın iğrençliğini haksızlığa direnmenin yüceliğini koydum belki şiirlerime . Kitabı okurkenki aklımdan geçen şeyler tıpkısının aynısı olarak, Saian Feleğin Çemberine Kırk Kurşun'u dinlerken geçenlerdi. Özellikle 144 . sayfadan sonraki kısımlar. *"ben sana kardeş diyorum sen hep hitlerini kullanıyorsun..." (s.144) Çok beğendiğim bir yazar ve şair öncelikle bunu söylemeliyim. İnsanda özgün bir tad bırakıyor. Hasan Hüseyin,  bu eserinde de yine şiirlerinde farklı farklı konulara değinmiş. İlk önce yazlık yerlere, ormanlık alanlara köşk, saray yaptıranları eleştiriyor, halktan bihaber Ankara'da elini siyasete vermiş sırtını zenginliğe dayamış godamanlara hiciv yapıyor. Daha sonrasında yine değişmeyen yaramız, dağlarda sivil ölümü, hatta bunların çoğu 14,15 yaşlarında. Türk - Kürt savaşı, kavgası.. Zaten buradaki oğlak esprisi de oradan geliyor, "dağ keçisi " tasviri yine aynı şekilde. Artık savaşa dur diyor şairimiz. Kore'de Yemen'de yakınlarını, kocalarını kaybetmişlerin isyanı çığlığı oluyor. Fakirlik yine konu şiirlerinde. Kelimelerini çok güzel seçmiş. Şahsen Özdemir Asaf ve Cemal Süreya 'dan daha başarılı buldum. Onlar beni biraz daha sıkmıştı. Daha sonrasında karısına şiir yazıyor. Açık söyleyim solcu şairler sapık. . karımsın dölümü paylaşan tarlamsın benim . Bakara Suresi'ne çemkirenler şu şiiri okurken aa ne güzel yazmış diyorsa ayrımcıdır. Komünistin sapığı olmaz mı? Sadece islamcının mı olur? Yani şu zihniyet değişmedikçe edebiyat yürümez. Neyse devam ediyorum. Daha sonrasında kültürel yozlaşmayı konu almış. Bilgiye açlığın vurgusu yapılmış. Daha sonrasında idamları eleştirmiş daha doğrusu lanetlemiş. Hatta asılan çocukları "lale" tasvirlemesi kullanarak anlatmış. Selvi,fidan tasvirlerini duymuştum. Laleyi ilk defa duydum. Hani bilirsiniz bir ara Kürtçe konuşmak yasaktı. Kürtçe ıslık çalan hapse girer, jop yerdi. Buradaki şiirinde de, acıların evrensel bir dile sahip olduğunu düşündürüyor bize şair. Ben de o yılları eleştiriyorum. Milliyetçi olmama rağmen. aaaaaah demek türkçe midir bilemiyorum neyi merak ediyorlar bilemiyorum çok mu ilgilendiriyor bilemiyorum bu ilgiye bir ad veremiyorum! Ben gram Kürtçe bilmem ama kimin ne niyette olduğunu anlarım. Devletin sınırlaması gereken şarkı, ıslık, ya da halkın kendi arasında konuştuğu Kürtçe olmamalı. Resmi dairelerde olmalı. O da zorla dayakla değil. Aman canım bunlar ne anlar?... Neyse devam edelim bu kitapta başka neler var? Sayfa 20'lerde ve Sayfa 49,50'lerde anlatılan konu bana Aşık Mahzuni Şerif 'in Merdo Türküsünü hatırlattı. Ben bu türküyü Şoray Uzun'un programında bir kızdan dinlemiştim. youtu.be/bKbRDi4N-Lk 2.58'den sonraya alın. youtu.be/I6MSL3Gbbks bu da türkünün aslı. youtube.com/shorts/kQp-zbnF... bu kadın da güzel söylemiş. Devam edelim. O zamanki halkın çektiği zorluklar, yaşam koşulları çok iyi işlenmiş, eserde. Şahsen en çok sevdiğim yerler oldu. Parasına göre adam kayırma,  rüşvet konu edinilmiş. Yine sayfa 70'lerden sonra dağda ölen bir sivil çocuğu "kuş" a benzeterek konu edinmiş. #126260060 Kürt sorunu ya da etnik meselelerle ilgili farklı fikirler de okunması tarafındayım.  Fakat böyle işi şiirlerle vesayre romantik duygusal hâle getirme kitaplarla değil. Bu tarz kitaplar dağdaki bir peşmergeyi bile kahraman şeklinde gösterebiliyor.  Masum mazlum yapabiliyor. Elbette Mehmed Uzun, Yılmaz Güney,  Ahmed Arif bu ülkenin değerli Kürt yazarları şairleri. Fakat herhangi bir belge, arşiv kaynak niteliğinde değil. Bu tarz konular için Uğur Mumcu 'yu yine tavsiye ederim. Ha şu da bir gerçek ki bizi birbirimize hep kışkırttılar,  kırdırdılar. Durduk yere faşistlik yapmanın alemi yok geçelim. Fakat bu Atatürkçü mü olacağız Kemalist mi olacağız yoksa 'Kaypak'kaya gibi dağ eşkıyaları gibi ona da mı faşizm diyeceğiz? Zira   Hasan Hüseyin Korkmazgil  Acıyı Bal Eyledik kitabında Mustafa Kemal 'i Atatürk 'ten daha çok sevdiğini söyler. Bak bu ülkedeki ıq seviyesi 5'in üstünde adamlar anlar diye söylüyorum. Mustafa Kemal Atatürk 'ün Mustafa 'sı halkçı,  Kemal'i inkılapçı, Atatürk 'ü de milliyetçi özelliğini yansıtır. K*çından kuyruğundan tutup gerisini almamak da sizin dalkavukluğunuz. Bunu eminim anlamayacak yoktur varsa da ilkokul dahil tüm eğitimi baştan alsınlar. Sayfa  154'teki "beni tutup asacaklar, sonra bana tapacaklar" sözü de şu anki ahmakları anlatıyor. (Kavel kitabından seçmeler) Deniz'e Yusuf'a Hüseyin'e şiirler düzen ama onlar hakkında zerre bilgisi olmayan ahmak okurlar gibi Kürt sorununu dağ keçisi yok oğlak gibi esprilerle algılayan kılıç artığı bir kesim var ona eminim. Nitekim Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali de bu yüzden anlaşılamadı.  Sevmeyenler dışladı, kitabını yaktı, onları anlamadı, sevenler de daha da batırdı. Normaldir kendilerine pek hayırı yok. Devrim de isyan da kitaptan teorik ve kaynak olarak kesin bilgilerle okunur, iki üç fare edebiyatı ile devrim olmaz. Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler. Bu azınlık benzetmesindeki keçi oğlak için de geçerli. Ha biz yine de koyun olmayalım orası ayrı.. ^_^ Şimdi devam ediyorum,  bu kitap güzel bir incelemeyi hak ediyor çünkü. Ne kadar güzel yaparım tartışılır. "daha ben kullanmadım gülme hakkımı " (s.82) şu söz işte her şeyin özeti. burjuvaziye isyan.  Gittikçe Memleketimden İnsan Manzaraları tadı alıyorum. Nazım Hikmet 'e öykünme birebir yok. Çünkü Nazım Hikmet kelimelerini Hasan Hüseyin Korkmazgil kadar  çetrefilli tutmuyor bence. Ama şurada benzemiş biraz sanki. . kıraçlar toz içinde kıraçlar diken türküler diken diken . Uykusunda vurulan taze körpe, bebeklerin, yavruların sesleri oluyor Hasan Hüseyin Korkmazgil,  tarlada yok parasına çalışan köylünün ırgatın sesi oluyor. Şu mısralar savaşın vahşetinin hem nasıl kanlı hem de nasıl tüyler ürpertici  derecede soğuk ve buz gibi olduğunu kanıtlıyor, . bir damla kan düşüyor avcumun yangınına çok üşüyorum birdenbire çok üşüyor çöl yetimi dualar dudaklarımda . #126318089 Acılarımızı köreltmek bu faşist düzene koz vermektir. Acıların hissedilmesi kapitalizmin ölümüdür, utanmak, ağlamak, empati kurmak gibi duyguları bize unutturarak yıllarca bizi Türk Kürt diyerek birbirimize kırdırdılar. Bu bir gerçek. Artık tarih oldu insanlık, nesli tükendi bir  "dinazor" gibi. Unutuldu... ben işte buna şaşıyorum hayır, şaşmak da değil şaşmak belki bir dinozor kalmış okul kitaplarında vuruyor biri, vuruyor biri, vuruyor (s. 87) Sonrasında İslamcıları eleştiriyor. İşsizlik ve grevleri anlatıyor şiirlerinde. Hasan Hüseyin Korkmazgil,  çok zeki bir şair. Bunu belirtmeden geçemeyeceğim sayfa 91'deki hicvine bayıldım. Siyasetteki dönekliği kabeyi tavaf etmekle karıştıranlar, Mevlana'nın semazenliğiyle bir tutanlar, Pir Sultan 'ın semahı ile ayırt edemeyenlere sesleniyor burada  Üstad Hasan Hüseyin Korkmazgil. dön güzelim dön civânım dön meleğim dön sen dön ki dönsün dünya, dön güzelim dön dön baba dönelim de döngel derler adına muşmula da derler amma İlle de. beşbıyık beşbıyık     -köylü der ki pisbıyık- (s.91) Sayfa 92'deki anlatılan sahne bana Nazım Hikmet Kültür Sanat Merkezi tarafından hazırlanan 06.05.2011'de vizyona giren Devrimden Sonra filmindeki bir sahneyi anımsattı. Kızın babası toprak yabancıya gitmesin diye kızı akrabası ile evlendiriyordu. Şu değişmez düzenimiz. Şu alıntı her şeye özet: ah neticem neticem vah neticem neticem miras hak ölüm helâl ele gitti hatice'm  (s.92) Yine bir Nazım Hikmet tadı aldığım yerler insandır suda akan, yaprakta yeşil, gülde kırmızı zorlu bir dal gibi eğleniriz de fırtınalarla ince bir sızı birden, bastırır kırar kollarımızı ve bir akşam kuşlar gibi elimizden uçup giden mutluluk bir sabah ebemkuşaklarının altından dörtnala gelir      yaşayalım çocuklar      herşey bizimdir  (s.95) Nazım Hikmet 'in çocuklara kıymayın efendiler şeker de yiyebilsinler sözüne benziyor. bu yalnızlık bu sürgün, insan olmak acısı aldım yedi yavrucuğu koydum buraya (s.96) 《...》 bir giysi örtüsünde yedi bülbül yavrusu yedi satır, yedi renk, gökkuşağı iğrisi içer içer ağlar biri şimdi uzakta bu bir sınıf acısı...     (s.96) bu satırlarda yutkunamadım. Kürtlerin yerinden sürgün edilmesi konu edilmiş. O konuda adil davranmadığımızı düşünenlerdenim. Her Şey Büyürken Oldu / Nihat Dağlı bu kitapta da okumuştum. Dedelerinin davasını çocuklara yüklemek bizi ilimde bilimde geri götürür. Şayet ki bir isyan bir terör bir anarşi çıkaran toplum varsa orada düşünülmesi gerek, biz nerede hata yaptık diye? Şiddet şiddeti doğurur.  Diyelim ki bir ceza kesilecek. Bu ceza şu ön yargıyı getirmemeli, "Etnik azınlıkların hepsi teröristtir." Evet bir kesim var. Bunlar hain? Ama onların çocukları da mı hain? Bebekleri? Kimse ana baba günahı almamalı üstüne. Kendi milletim adına bunu daha yararlı görüyorum. Sayfa 98'de de NATO'YA gönderme var yine. "manda yuva yapmış söğüt dalına" yapar mı yapar "yavrusunu sinek kapmış’ kapar mı kapar bu bıçak böylesine kahpe ellerde bu boyun kıldan ince hepsi bu kadar manda burada : himaye, sömürü, emperyalizm anlamında , Amerikan mandası, sığır olan değil  :) kelime oyunundan çok iyi anlayan şair. Oğlaklar mandalar keçiler... Ama çok açık bir eleştirim var. Çayırda oğlak doğsa, mevlam ot bitirir. Dağda oğlak doğarsa da Türkler oraya asker, jandarma gönderir.  Kitabın anlatmaya çalıştığı genel mantık galiba bu. Bu arada NATO konusunda ne milliyetçilerle ne ulusalcılarla ne komünistlerle aynı fikirdeyim. Bizim NATO'YA ihtiyacımız var. Adam düşmanı dost yapıyor. Ha evet o silahı kime sıkacağımıza da karışıyor,  o konuda hem fikirim ama ORTADOĞU OLMAK ISTEMIYORSAK MECBURUZ NATO'YA. Nato konusunda Nazım DA dirilse mezarından,  Türkeş de dirilse aynı DÜŞÜNCEMDEYİM.  PKK yapılanması konusu dışında Nato her şeye çözüm  ! bu benim fikrim  Yine haksızlık, adaletsizlikten bahsedilen şiirler var. . demek ki et süt yumurta balık tereyağı vitamin peki ama kim yemiş de bitirmiş bütün bunları nere gitmiş peki ama onca koyun onca tavuk onca bal onca arı? vay çakallar vay! . #126269998 Kitabın en sevdiğim yeri 101. sayfası oldu. SÜREKLİ KAR şiirine bayıldım. Sonlarına doğru kendinden de bahsetmiş. En sonunda da başka kitaplarından seçmeleri var.Onlara da bayıldım.. Hatta şurada Türkeş'e gönderme var. (Toplumculuk : Türkeş 'in 9 ışığından biri bilmeyenler için. ) . köleliğin karşılığını buldum sözlükte toplumculuk ne demekmiş biliyor musun biri yer biri bakar biliyor musun apartıman bundan çıkar biliyor musun ondan sonra kulismulis kilitmilit mapusâne ondan sonra allahmallah yalandolan kaşkariko ..(sayfa:140) 192.sayfada 6.filoya gönderme var. Ben zaten okumuştum o kitabı. #118877383 şu alıntının olduğu sayfada geçiyor. Sayfa 232'de de Kızıldere'ye bir gönderme var. 232'den itibaren sonuna kadar da bir Türk düşmanlığı sezdim. Yavaş yavaş incelememi sonlandırayım. Sonu yazarken de evrensel bir mesaj vereyim o zaman kitabın fikrine göre: Savaş malesef ki, ruhun tahribatı. Şiirler, kalemler onların romantik anlatımı sadece. Esas yaşayanlar bilir ki kan görmek, bir ruhsal bunalımdır. Toplumda derin yaralar açar. Uçurumlar oluşturur. En çok da çocuklar etkilenir. Gelin son verelim. Etnik ayrılıklarla uğraşmak yerine spor yapalım, resim çizelim, müze gezelim, beraber uçurtma uçuralım. Allah herkesi farklı yaratmış. Kimimiz selvi boylu, kimimiz tıknaz, kimimizin kaşı çok, kimimizin az. Kimimiz esmer, kimimiz kızıl, kimimiz sarışın.  Çocuklar muazzam bir şey ya, onların ırkı olmaz. Onlar okusunlar. Evlatları olsun onlar da evlensin. Neslimiz yürüsün. Ama nolur dalı kökünden kırmayın. Meyve versin onlar. Darbe görmüş, savaşlar görmüş bir milletiz. Darağaçlarında ülkücü devrimci fark etmeksizin canlar verdik, Fikri'ler Mustafa'lar Deniz'ler Erdal Eren'ler , Yusuf'lar Hüseyin'ler... Daha mı yetmedi, yanındaki insan hainse onun çocuğu da hain olmak zorunda değil.  Hukuk sadece insanlık adına işlesin o zaman kesilen parmaklar acımaz. İnsanlığa sıkılan her kurşun, cinayet delilidir. Türk de Kürt de masum yere öldürülemez. Alevi de Sünni de insandır. Hem ırkımız yaşasın hem de tüm ırklar yaşasın. Kimse kimseye de karışmasın. Herkes rahat dursun. Kimseyi siyasî düşüncesinden dolayı yargılamayın, onu kırmayın. kimdiler neciydiler neydiler, neyseler neciyseler kimseler, seviyorum deyişmeğe bile belki de vakitleri yoktu. Hasan Hüseyin Korkmazgil / s.227 Diyeceklerim bu kadar. Ne Deniz'i ne suyu bir damla olamadık belki ama yine de insanı insanca insan olarak sevelim ama elbette ki herkes kendi kültürünü başkalarının kültürüne karışmadan yaşatarak. Soner Sarıkabadayı'nın şu parçasını bırakıyorum.  Az günümüz gecemiz şenlensin. youtu.be/BYJr5r99UCY
Oğlak
OğlakHasan Hüseyin Korkmazgil · Bilgi Yayınevi · 1993246 okunma
··
1.481 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.