İletişimin ne denli önem teşkil ettiğinin bilincine varmam uzun zaman aldı. Çünkü içinde bulunduğum toplum bir an durup bunları düşünmeme fırsat vermemişti. Sadece toplumu ve doğduğum aileyi suçlamak da haksızlık olur aslında çünkü bilinç oluşturmak biraz da bireyin işidir. Bu noksanlıkta benim de payım göz ardı edilmeyecek boyutta.
Aramalı, okumalı, bakmalı (görmeli), farkına varmalı... Bilinç oluşturmalı.
Gelgelelim kitaba...
Yıllar önce, okuduğum lisenin kütüphanesinde karşıma çıkmıştı Doğan Cüceloğlu (Kendisi değil tabii ki, kitabı.) Kendisiyle tanışma şerefine nail olamadım ama kitaplarıyla hep yanımda/yanımızda olacağını bilmek de güzel.
İletişim konusu ilgimi çekmişti ve kitabı aynı gün bitirdiğimi hatırlıyorum.
Yıllar sonra üniversite hocamız, sınavda aynı kitaptan sorumlu tutunca tekrar okundu.
Temel itibarıyla ve adından da anlaşıldığı üzere iletişimin donanımlarının ele alındığı bu kitabında Doğan hoca bizlere donanmış bilincin hayatta ne gibi başarılar, donanmamış bilincin ne gibi sorunlar yaratacağını örnekler ve yaşanmış hikâyelerle aktarıyor.
Her insanın muhteşem bir potansiyel olduğunu, insanın algı dünyasında yaşadığını, sürekli iletişim içinde olduğumuzu, ortamın bile bize mesajlar verdiğini, iç ve dış dünyamızı, varoluşun beş boyutunu anlatıyor.
Kitap bittikten sonra bendeki ilk etkisi şu oldu: Artık "sen" dilini kullanıp insanlarla emirvari ve karşıdakini suçlarcasına konuşmak yerine (bunu hayatımızın bir döneminde hepimiz yapmışızdır ve hatta hâlâ yapıyoruzdur diye düşünüyorum) "ben" dilini kullanıp kendi duygularımı ifade etmeyi tercih edeceğim. Yine, kitabın içinde yer alan anne-baba modeliyle kendi anne-babam arasındaki benzerlik ve farklılıkları tespit etmemi, daha çocuk sahibi olmadan bir çocuğa karşı ne gibi tutumlar sergilemenin daha doğru olduğunun farkına varmamı sağladığın için teşekkürler Doğan Cüceloğlu.