İlk çıktığı zamanlarda önemsenmeyip geçmişte diğer yok etmenin yolu nasıl bulunduysa bakteriyologların bu hastalığı da yeneceklerinden herkesin emin olduğu ama Kızıl Veba'nın ne kadar tehlikeli bir hastalık olduğu sonradan anlaşılır. İnsanlığın bu vebadan ne kadar etkilendiğine şahit olan ana karakterimiz Granser torunlarına ne kadar uygar toplumu anlatmaya çalışsa da hiç görmedikleri medeniyet onlara anlamsız geliyor. Jack London'un 1912 yılında ortalıkta güncel bir salgın bulunmazken yüz yıl sonrasında gerçekleşecek böyle bir hikâye oluşturması beni çok etkiledi. İnsanların tepkileri, sadece kendilerini düşünmeleri ve içlerindeki ilkelliği, şiddeti gün yüzüne çıkarmaları, üzerinde düşünmeye çok müsait mesajlardı. Bir gecede bitirilebilecek Jack London'un kaleminden çıkan bu kitabı herkese tavsiye ederim.