Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Öncelikle laiklik kavramının kitapta ele alınışını aktarmaya çalışmak istiyorum. Aziz Nesin'in laiklik kavramına yaklaşımı beni şaşırttı doğrusu. Çünkü Nesin, İslam'ın egemen olduğu ülkelerde asla laiklik kavramının uygulanamayacağını söylüyor yazılarında. Buna temel olarak da İslam'ın kitabı Kuran'ı gösteriyor. Nesin'e göre Kuran Müslümanların genelinin sandığı gibi uhrevi işleri düzenlemek için değil bizzat dünyevi işleri düzenlemek için gönderilmiş bir kitaptır. Kuran'ın kurallarına göre dünyevi işlerin düzenlenmesini kabul edersek laiklik kavramının uygulanabilirliğinden söz etmek imkansız. Aziz Nesin işi daha da ileri götürerek, imam hatip liselerinden mezun olanların devlet yönetimlerinde ve diğer kamu işlerinde görevler aldıklarında, aldıkları dini eğitime göre davranmalarının son derece normal olduğunu söylüyor. Aziz Nesin'e göre sorun burada başlıyor. İmam hatip okullarından mezun olmuş kimselerin herhangi bir kamu görevinde bulunmamaları gerektiğini, yalnızca dinî vazifelerde yer almaları gerektiğini söylüyor ve bu durumun laik Cumhuriyetle bağdaşmayacağını da ekliyor. Buradan hareketle de kuran kurslarının ve imam hatip okullarının çoğalmaması gerektiğine vurgu yapıyor. Özellikle Kuran kurslarının demokratik ve laik bir Cumhuriyet yönetimi için tehlike teşkil ettiğine vurgu yapıyor. Bu noktada eserin içerisinde 'Kuran Kursu Yemini' adlı bir metne de yer veriyor. Metni ben de internette araştırdım ve gerçekten de bazı Kuran kurslarında öğrencilere bu yeminin ettirildiğine dair görüntüler olduğuna dair bilgilere de ulaştım. Ayrıca okullarda öğretilen din dersinin de laiklik ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını söyleyen usta yazar, din dersi müfredatının yalnızca Sünni mezhep anlayışı ile İslamiyet'i anlatan, diğer dinlerden bahsetmediği gibi İslam'ın diğer mezheplerinden de söz etmeyen bir yaklaşımla hazırlandığını, bu yüzden de laiklikle bağdaşmadığını söylemektedir. Nesin bu bahiste Sünni Müslümanların söz konusu bu anlayışlar yüzünden diğer mezhep Müslümanlarına nasıl düşman edildiğini, Madımak'ta diri diri nasıl yakıldığı olayını da dile getiriyor. Dincilik bahsine baktığımızda, dini bir sömürü aracı gibi kullananlardan bahseden Aziz Nesin; dinci gericilerin tüm dünya tarihinde büyük yeniliklere karşı çıkışlarını anlatırken, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e karşı da düşmanlık beslediklerini apaçık ortaya koymuştur. Aczimendi tarikatının devlete gönderdiği kan dondurucu iç savaş tehdidi içeren mektubunu da yayınlayan Nesin, imam hatiplerde yetişen ve devletin yüksek makamlarına gelmiş kişilerin nasıl bu tehditlere boyun eğip sessiz kaldıklarını, dolayısıyla nasıl Cumhuriyet'in temellerini sarstıklarını da dincilik bahsinde anlatmıştır. Aziz Nesin bu bağlamda Cumhuriyet'in ve devrimlerinin getirdiği 'millet' bilincinin tekrar 'ümmet' anlayışına doğru evrildiğini, dinci yönetimin Cumhuriyet'in temel kazanımlarını sessiz sedasız ortadan kaldırdığını, dahası bunun kapitalist emperyalist büyük devletlerin birer oyunu olarak sahnelendiğini farklı yazılarında birer birer anlatıyor. Gelelim Atatürkçülük bahsine. Nesin bu bahiste sık sık özeleştiri yapıyor. Özeleştirisinin odağında da şu soru yatıyor: Türkiye bu hale gelirken, yani Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı kişiler tarafından istila edilirken, söz konusu kişiler devletin kurumlarını birer birer ele geçirip bu kurumlardan Cumhuriyet devrimlerinin izlerini teker teker yok ederken ben ne yaptım? Soruyu daha büyük ölçekli de soruyor Aziz Nesin ve kendini 'Atatürkçü' diye tanımlayanlar ne yaptılar diye kapsamı genişletiyor. Ve en can alıcı tespiti de bu noktada geliyor: Eeyyy Atatürkçü geçinenler!! Ülkenin bu hale gelmesinde suçlu kim sorusunu soruyorsanız önce aynaya bakın! Gerek İsmet İnönü ile başlayan ve sonrasındaki cuntacı zihniyetin Atatürk'ü putlaştırması, dokunulmaz kılması, halktan uzaklaştırması gerek yakın tarihlerde Atatürkçü söylemlerle siyaset yapan kişi ve kurumların Cumhuriyet'in kazanımları birer birer yok edilirken ses çıkarmaması, kendi koltuklarını garanti altına almaya çalışması gerekse de söz konusu bu grupların insanların din ve inançlarını uygulamalarını baskı yoluyla engellemeye çalışma davranışlarının Atatürk'e ve onun gerçekleştirdiği Cumhuriyet devrimine en büyük zararı verdiğini vurguluyor Aziz Nesin. Sonsöz olarak şunu söylemeliyim ki; usta yazar Aziz Nesin'den seçilmiş yazılarla oluşturulmuş bu eser bana Gençliğe Hitabe'nin şu satırlarını anımsatıyor: İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. 'Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk yıllar öncesinden bizi uyarmışken, Aziz Nesin gibi, Attila İlhan gibi, Uğur Mumcu gibi ve daha niceleri gibi insanlar bizleri uyarmışken; biz neden ülkemizi, Cumhuriyetimizi dinci gericilere, emperyalist kapitalistlere neden ve nasıl teslim ettik' cümlesinin verdiği vicdan azabının ağırlığıyla kapatıyorum kitabın kapağını.
Laiklik, Dincilik ve Atatürkçülük
Laiklik, Dincilik ve AtatürkçülükAziz Nesin · Nesin Yayınevi · 201481 okunma
·
138 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.