Gönderi

104 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 24 hours
Tek Ulus, Tek Devlet, Tek Lider! = İLHAK!
"En büyük felaketler çoğunlukla küçük adımlarla kendini belli eder." #126084430 Nazi Almanya’sını anlayabilmek o kadar kolay değildir, oldukça alt kıvrımlardan oluşan bir yapıya bürünmüş, Hitler iktidara geldikten sonra geçmişin bütün kurumları yavaş yavaş ortadan kaldırılmış; bu kurumlar yeni adlarıyla korku salmaya başlamıştı. Savaşın sonuna kadar bu korku salan kurumlar Alman halkı için pek tehdit oluşturmamışsa da, savaş sonuna doğru Führer’e ve Naziler aleyhinde olanlar “Vatana ihanet” damgasıyla yaftalanmış ve cezalarını çekmişlerdir. Alman halkı için gelecek vaat eden Hitler Almanya’sı hızlıca kolları sıvamaya başlamıştı, güçsüz kurumlar, Versay ile sınırlandırılmış ordu, en önemlisi Alman Sanayi kodamanları Hitler’e yaptıkları yatırımın karşılığını alacaklardı. Hepsi yavaş yavaş oldu, en başta elbette para gerekiyordu, ekonominin durumu ortadaydı, peki bu nasıl olacaktı? Bugün hepimizin adlarını bildiğimiz şu şirketler sayesinde olacaktı, büyük yatırım yapmışlardı, bu yatırımın adı; Hitler’di. “Bayer, Mauthausen'deki işgücünü kiralamıştı. BMW Dachau, Papenburg, Sachsenhausen, Natzweiler-Struthof ve Buchenwald'dakileri kullanmıştı. Daimler, Schirmeck'tekileri. IG Farben, Dora-Mittelbau, Gross-Rosen, Sachsenhausen, Buchenwald, Ravensbrück, Dachau, Mauthausen'dekileri toplamıştı ve Auschwitz Kampı'nda devasa bir fabrika işletiyordu; firmanın organizasyon şemasında bütün arsızlığıyla IG Auschwitz adıyla yer alıyordu bu. Agfa, Dachau'dakileri toplamıştı. Shell, Newengamme'dakileri. Schneider, Buchenwald'dakileri. Telefunken, Gross-Rosen'dekileri, Siemens ise Buchenwald, Flossenbürg, Neuengamme, Ravensbrück, Sachsenhausen, Gross-Rosen ve Auschwitz'dekileri.” #126106040 Üstteki alıntıda okuduğunuz markalar pamuk eller cebe kısmında ilk girişimi yapmışlar, topladıkları paraları Hitler’e hibe etmişlerdi, bunun karşılığında ise Gestapo’nun, SS’in toplama kamplarına gönderdiği Yahudiler, Komünistler, Çingeneler bu fabrikalarda çalıştırıldı, işçiler bedavaydı ama elbette devlete kira bedeli veriyorlardı, Hitler kimseye bedava iş gücü sağlayacak değildi, karşılıklı bir alışveriş vardı, ekonomik olarak batan bir ülke altı yıl içinde yeniden yapılanmış, şişirme haberlerde olduğu gibi olmasa da Alman Ordusu büyütülmüş, güçlendirilmiş ve hem karada hem de havada yeniden yapılanmış, en önemlisi daha savaşa bile girmemiş olmasına rağmen yenilmez olduğu haberleri dünyayı sarsmaya başlamıştı. Demokrasi abidesi İngiltere ve Fransa’da bu duruma ses çıkarmamıştı, öyle ya, şimdi Nazileri kışkırtmaya gerek yoktu. 12 Mart 1938'de Avusturya İlhakı gerçekleşti, biraz önce bahsettiğim ülkeler bırakın ses çıkarmayı, 29 Eylül 1938 tarihinde Münih Antlaşmasını imzaladılar. Bu antlaşmayı imzalayan ülkeler; Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve Almanya’dır, antlaşma gereği Çekoslovakya'nın Südet bölgesi Almanya’ya verildi ve barış imzalandı. Hitler, Mussolini, Birleşik Krallık başbakanı Neville Chamberlain ve Fransa başbakanı Édouard Daladier bu antlaşmaya imza attılar, peki daha sonra müttefik olacak olan Fransa ve İngiltere bu durumdan ne kadar memnundu? Bu antlaşmada Sovyetler yoktu çünkü Stalin bu antlaşmadan rahatsızdı. İlerleyen yıllarda, yani 1939 yılında Molotov-Ribbentrop Paktı imzalandı, kısacası bu ülkeler birbirine saldırmayacaklardı, Hitler sus payını almıştı, savaş çıkmamıştı, acaba öyle miydi? -Öncelikle Hitler ateş püskürüyordu, çünkü o bürokrat değildi, anlaşmak değil, sahip olmak ve yıkmak istiyordu.- Bu antlaşma Sovyet ve Nazilerin birbirine saldırmayacağını garanti ediyordu, buna istinaden ise Almanya Polonya’ya saldırarak İkinci Dünya Savaşı’nı başlatmıştı. Bu saldırmazlık paktı pek uzun ömürlü değildi, malum 22 Haziran 1941’de Hitler, Sovyetlere savaş açmıştı. Şimdi biraz geriye gelelim, hızlı gittik… Anschluss yani Avusturya’nın ilhakı, dünyada büyük ses getirdi, şaşkına uğramıştı demokrasi kılıcını kınında bekleten ülkeler, seslerini kesmiş, izliyorlardı, bu sessizlik savaşın kendi kapılarına gelmesine kadar devam etti. Bu sessizliğin nedeni çok basitti, Alman Ordusu güçlenmiş, Fransız Ordusu yetersiz, İngilizler ise savaştan yana değil, uzlaşmacı Daladier ve Chamberlain kendilerince barış antlaşması imzalayarak büyük bir şey yaptıklarını sanıyorlardı, ama gösteri başlamıştı, canavar açtı ve doyumsuzdu, onu küçük kırıntılarla beslediğini ve kontrolünü eline aldığını sanan İngiliz ve Fransızlar yanıyorlardı. Bu sözde barış süreci ikisinin de sonu olmuştur, zaman onları haksız çıkaracak, koltuklarından olacaklardı. Tarih Churchill’i çağırıyordu, Hitler ise Kavgam’da verdiği sözleri gerçekleştirme peşindeydi, Alman halkına 1924 yılında gerekirse güç kullanarak bu birleşmenin sağlanacağını söylüyordu, öyle de oldu; baskı, orantısız güç, tehdit Avusturya Şansölyesi Schuschnigg’nin sırtına mitralyöz gibi inmişti, kabul edecekti, bu bir rica değildi, Almanya ve Avusturya birleşecekti, şartları da vardı elbette; Nazi partisi üstündeki yasağı kaldıracak, tutuklu Nazileri serbest bırakacak ve Nazilere hükûmette görev verecekti, bunları yapmazsa Wehrmacht tüm gücüyle saldıracaktı. Elbette kendisi de Başbakan olarak kalmayacaktı, yerine Avusturya Cumhurbaşkanı Wilhelm Miklas, Seyys-Inquart’ı Şansöyle ilan edecekti, (Vuillard bu kısmı detaylı anlatmakta ve Schuschnigg’in bu kararlara imza atamayacağını, çünkü bu kararları uygulama yetkisinin mecliste ve Cumhurbaşkanı’nda olduğu söylüyor, işler burada biraz sekteye uğrasa da durum aynen korunuyordu.) ilk başta iş burada biraz karıştı, Miklas diretti, Schuschnigg kaldıramadı, direnmişti ama pek işe yaramadı, Almanya’da kediydi, Avusturya’da bir direniş başlatmak istedi, ültimatom üzerine indi ve istifa etti, Miklas hâlâ vatanını seven siyasileri göreve çağırıyor ve bu durumu kabul etmiyorlardı, Hitler emri verdi Naziler harekete geçti, tüm kilit noktalar tutuldu, en önemlisi İçişleri Bakanlığı ele geçirilmişti ve Naziler; Seyys-Inquart adına kendilerine bir yardım çağrısı yaptılar, bir yazı hazırladılar ve kendilerine gönderdiler, artık Avusturya Naziler’i kendi siyasilerine karşı korumaya çağırıyordu, tiyatro çok iyi organize edilmişti. Eski hükümetteki tüm siyasiler tutuklandı, Miklas, Seyys-Inquart’ı Şansölye ilan etti ve artık Avusturya Almanya birleşmesi gerçekleşiyordu, 13 Mart 1938’de bir referandum yapıldı, bu referanduma ait oy pusulasında şunlar yazılıydı; “Siz 13 Mart 1938 tarihli Avusturya'nın III. Reich ile birleşmesini ve Führerimiz Adolf Hitler'in partisini kabul eder misiniz?” Pusulanın ortasında kocaman bir JA yani EVET çemberi, sağ altta 5 kuruş büyüklüğünde ise NEIN yani HAYIR yazıyordu, referandumdan %95,75 EVET çıktı elbette. Bu olaylardan bir hafta önce bin yedi yüz intihar gerçekleşti… Alman Ordusu’nun ilk gösterilerinden birisi Avusturya’nın ilhakı esnasında olmuştur, güçlü ordu diye adlandırılan motorize güçler anlatıldığı gibi miydi? Kitabın yazarı Eric Vuillard burada farklı bir konuya değiniyor ve Wehrmacht’ın düzensiz, motorize güçlerin yani Tankların ise yolda kaldığına değiniyor, olsundu, daha sonra düzelirdi, şimdilik kalabalık görünseler yeterdi, önemli olan propagandaydı, o iş halledilirdi, öyle de olmuştu. Kitabın ana konusu Nazi Almanya’sının para babaları sayesinde kendisine nasıl kaynak bulduğu, Avusturya’nın ilhakı, Nazizm rejiminin yıkımı ve geliyorum diyeni görmeyen, görmek istemeyen müttefiklere yapılan eleştiriler. Eric Vuillard ironi ve hiciv dolu bu kitapta gördüğünüz ya da bildiğiniz şeyler farklı diyor, büyük bir güç pompalanmıştı, aslında öyle bir güç yoktu diyor, yılanın başı daha küçükken ezilmeliydi tezini ortaya atıyor, haklıdır da, lakin tarih geçmişe bakılıp yorumlandığında haklı olmamak, müdahale etmek o kadar da zor olmasa gerek. Blöfü tek yiyen Avusturya değildi, yemeyen kalmadı ama sonrasında kartlar farklı dağıtıldı, düşünsenize Mussolini İtalya’sını bir güç diye yanına katan Hitler, başına bela olacağını nereden bilebilirdi, müthiş bir öngörüsüzlük. Avusturya’nın ilhakı konusu Nürnberg Mahkemelerine de konu oluyor, Göring bu mahkemelerde yargılanıyor, tüm pişkinliğiyle o tarihlerde Ribbentrop ile yaptığı konuşma okunuyor, bu konuşma metninin bu mahkemelerde var olmasının tek sebebi, Nazi Almanya’sının bütün kurumlarının her şeyi kayıt altına almasıdır, aklınıza gelebilecek her şey, çünkü ne yakalanacaklardı ne yargılanacaklardı, istila devam edecek, Führer hep var olacaktı, nitekim öyle olmadı, birçok evrak yakıldıysa da yakamadıkları, imha edemedikleri evraklarda oldukça fazlaydı, işte bu konuşma metni o evraklardan biriydi, ilk olarak Sefaret Müşaviri Dombrowski ile Göring’in konuşmasına bakalım; 11 Mart 1938 Göring: Seyys-Inquart, kabinesini ne zaman oluşturmayı düşünüyor? Dombrowski: 21:15’te. Göring: Bu kabinenin 19:30’da kurulmuş olması lazım. Dombrowski: … 19:30’da. Göring: Keppler size isimleri getirecek. Kimin adalet bakanı olması gerektiğini biliyor musunuz? Dombrowski: Evet, evet… Göring: İsmi söyleyin… Dombrowski: Sizin kayınbiraderiniz, değil mi? Göring: Güzel. Bu sahne neden önemli? Çünkü ilhak gerçekleştirilmeden önce Avusturya İçişleri Bakanlığı ele geçirilmiş ve Nazileri yardım çağrısında bulunmuştu, dünyaya anlatılan pişkin yalan oydu, halbuki bu konuşma bizzat kendi kayıtları olarak gün yüzüne çıkmış, Avusturya’nın öyle bir çağrısının olmadığının en basit halde kanıtlarındandır. Devamı da var ama bu sahnelere kitaptan devam edebilirsiniz. Bu konuları anlatmak için seri halinde inceleme kitapları yazmak gerek, çünkü basit konular olmamakla birlikte, alt kıvrımları, karşılıklı diyalogları ve tarafları olan konular, tek taraftan ilerlemediği için hepsine hakim olmak zor iş, ülkemizde ise toplama eserleri çoğunlukta görüyoruz, ama her biri neredeyse detaylıca irdelenmesi gereken, hepsinin gün yüzüne çıkmamış detaylarda saklı olduğunu unutmamak gerek. Kitap roman olarak geçse de tam roman değil, biraz deneme, biraz otobiyografi, birazda tarihin bizzat işlenmesi şeklinde gidiyor, burada en önemli konu Eric Vuillard’ın bu incecik kitapta işlediği konu ve okuru düşünmeye sevk eden yorumlarıdır. Türün meraklısına öneririm, saf bir roman okuyacağını sanan okura ise farklı okumalara yönelmeleri konusunda uyarmak isterim. 9/10
Gündem
GündemEric Vuillard · Can Sanat Yayınları · 2019136 okunma
··
1,618 views
Ebru Ince okurunun profil resmi
Schuschnigg' e bakıyordum incelemen çıktı 👍. .. Dachau ve Sachsenhausen de kalmış .. Kitap yazmış ama bulamadım henüz, "Yaşayan ölüler arasında "
Murat Ç okurunun profil resmi
Ülkemizde bu kitap dışında adına yazılmış ya da Avusturya'nın ilhaki üzerine özel yazılmış kitap var mı tam bilmiyorum, kitabın sayfa sayısı az olsada içeriğindeki bilgiler oldukça doyurucu. Avusturya ilhaki genelde kitaplarda pek hızlı geçer ya da ilhak sonrasına odaklanırlar. Bu kitap aradaki boşluğu doldurur cinsten. Türkçeye çevrilmiş mi senin dediğin kitap, ben hiç duymadım.
5 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.