Gönderi
Dokuz yaşındaki Alice'in annesi vaktinin çoğunu bahçesinde özenle yetiştirdiği çiçeklerin bakımıyla geçirir. Alice'de kendini kitaplara vererek boş vaktinde sürekli kitap okur. Fakat hem annesi hem de Alice mutlu değildir çünkü fiziksel şiddette bulunan babası onları bayıltana kadar her fırsatta döven bir adamdır. Alice bir gün Anka kuşu'nun hikayesini okur ve bir plan yapar. Yangın çıkarıp babasını öldürerek tıpkı Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğacağını düşünür.
Düşündüğü gibi olur. Hayatını geri dönülemez bir şekilde değiştiren bir güne uyanır, bir kaza sonucu yangın çıkar, anne ve babasını kaybeder. Alice, yenidoğan erkek kardeşiyle yapayalnız kalır. Ta ki büyükannesi onu yanına alana dek. Büyükannesi de çiçek yetiştiricisidir ve çeşitli sebeplerden dolayı evlerini terk etmek zorunda kalan on üç kadınla birlikte yaşamaktadır.
Yazarın anlatımı muhteşemdi. Kurduğu cümleler eşsizdi. Son derece gerçekçiydi. Okurken bir anda iç ferahlatan hafif bir rüzgar eşliğinde etrafım çiçeklerle bezenmiş gibi hissettim. İçime çektiğim nefesle birlikte ciğerlerime giren havayı ve çiçeklerin kokusunu derin derin içime çektim.
Kitabı çok beğendim. Çiçeklerin isimlerini ve ne anlama geldiğini de bu kitap sayesinde öğrenmiş oldum. Fakat kitabı sevenler olduğu kadar sevmeyenler de var. Kimi kitabın yarısından sonra yazarın bir anda 7 yıl sonrasına atlayarak romantik ve duygusal satırlara geçmesini sıkıcı bulmuş. Fazla detaylı bulunmuş. Tabi öyle hızlı anlatıma sahip bir kitap değil ama yazarın kurmuş olduğu cümleler eşsizdi. Bana göre kitapta ne detay vardı ne de anlatımda bir tökezleme. Çok duygulandığım sayfalar olduğu kadar Alice'e sinirlendiğim yerleri de çok oldu.
·
403 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.