Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Zaman ve Zaman Yolculuğu
Zaman kavramı ve zaman yolculuğu Zamanın göreceli olması ne anlama geliyor? Zamanın göreceli olması mümkün mü ? Zaman aslında nedir ? Bu gibi sorulara değineceğim Zaman yolculuğu ve zaman hepimizin ilgisine çeken bir konu çünkü hepimiz zamanla alakalı düşünüyoruz, zamanla yaşıyoruz geçmiş ile alakalı konuşmalarımız belli bir zaman dilimi gelecek ile alakalı olan konuşmalarımızda keza belli bir zaman dilimini kapsıyor.Algıladığımız dünyada ömrümüz belli bir zaman dilimi içerisinde başlıyor ve bitiyor.Zaman dilimi dediğimiz şey ise iki olay veyahut olgu arasındaki geçen süre. Sonuçta zaman bizi yıpratacak ve eninde sonunda öleceğiz.Burada bize göre kısıtlı bir hayatımız var insan ömrünün ortalama 70-80 yıl olduğunu düşünecek olursak ve bunu geçmiş ve gelecek üzerinde bir noktaya koyarsak kısa bir zaman ve bunu uzatma fikri hepimize cazip geliyor yada en azından geçmişte yaşama fikri, geleceğe gitme fikri ve bu konuya dair merakımız var çünkü görebileceğimiz birçok şey var ve biz birçok şeyi görmediğimizi düşünüyoruz.Ancak şu an elimizde sadece bu zaman var ve yaşacağımız kesit ise bu zamanın içerisinde bir dilimden ibaret. Öncelikle zaman yolculuğunu anlayabilmemiz için zamanın nasıl işlediğini anlayabilmemiz gerekiyor. Daha doğrusu zamanın ne olduğunu anlamak gerekiyor Zaman basitçe aslında bir boyuttur.4.Boyut. 1.Boyut sabit bir çizgiden oluşur. Yükseklik eklendiğinde ikinci boyut ardından derinlik eklendiğinde ise üçüncü boyut halini alır. Bizler 3 boyutlu canlılarız yükseklik genişlik gibi bazı ifadelere sahibiz Zaman ise tüm bunlarıda kapsayan 4. boyuttur. Her boyut hiyerarşiye göre kapsama alanına girer. İki boyutlu varlıklar ekranda gördüğümüz varlıklardır.Onlar ekrandan çıkamayacaklar.sadece yansımadan ıbaretler. 4. boyut ise bizim algımızın ötesindedir. Biz zamanın içinde yaşayan varlıklarız burada zamanı bir dünya gibi düşünebilirsiniz. Aslında zaman akıp giden geçmişi ve geleceği olan bir kavram değildir.Zamanda tıpkı madde gibi varlığı olan sabit olan bir olgudur. Zaman geçiyor deyimi aslında doğru bir deyim değildir.Zaman sabittir ve biz zamanın içinde geçiyoruzdur. Yani zaman ilerlemiyor zaman belirli bir yöne doğru akmıyor. Zaman durgun ve biz zamanın içinde hareket ediyoruz ve bu hareketler yüksekliğe göre yerçekimine göre hıza göre birçok etkene göre değişebilir.Zamanı bir kaydırak gibi düşünebilirsiniz.Biz sadece kayıyoruz . Zaman nedir ? Bizim anladığımız tabire göre süredir.Örneğin otobüs bekliyorken 10 dakika geçer.akrep ve yolkavan belirli yörüngelerde ilerler ve belirli bir süre geçer.Süre yani başı ve sonu belli olan bir kesit.Algılamamız için olmazsa olmaz.Dünya güneşin etrafında turunu tamamlar ve biz buna yıl deriz.Siz bu satırları okurken belirli bir zamanın geçmesi gibi.Özetle zaman bizim için süreyi temsil ediyor.Ancak gerçek zaman süreyi temsil etmiyor. Süre zamanın neresinde olduğumuzu gösteriyor.Ki bu süre değişebilir. Peki zaman kendisini nasıl var edebiliyor ? Madem ki zaman donuk bir şey bize göre yıllar dakikalar,öncesi,sonrası var ? O halde zaman tam olarak neyi temsil ediyor ? Zamanın kendini belirleyen bir sistemi var mı ? Neticede evrende pi sayısı(3,141592653…) gibi planck sabiti(h = 6.3 10-34) gibi bir çok sabit var Ve bunlar fiziksel ortamımızı stabil tutuyorlar yani sabit tutuyor peki zaman kendini nasıl sabit tutuyor ? En basit tabiriyle şöyle Sezyum Atomu saniyede 9.192.631.770 kere titreşiyor.Ve bu titreşim algıyı oluşturuyor.Bu sezyum atomu o kadar hızlı titreşiyor ki bunu tesbit edebilmemiz için belirli bir sistem oluşturmak gerekiyor.Ki buna atom saati diyoruz.Bu atom saati sayesinde 1 saniyenin milyonda birini ve hatta milyarda birini bile inceleyebiliyoruz.Bu saatler olmasa gprs teknolojisi ve internetteki senkronizasyon olmazdı.Bu noktada Atom saati kuantum fiziğine giriyor buraya dalmaya korkuyorum açıkçası çünkü işin içinden çıkamayacağım için girmeyeceğim. Bizi bu atom saatinde ilgilendiren konu şu siz iki atom saatini aldığınızda bunlardan birini yerde tutup dıgerınıde 2000 rakımlı bır yerde tuttuğunuz zaman iki atom saatinin göstermiş olduğu süre farklı olacaktır.Ki bu deney birçok kez tekrarlandı.Hangi zamanın doğru olduğu anlaşılmak için sürekli tekrar edildi.Hangi yerçekimi seviyesinde ne kadar sapma oluyor veya ıkı ucaga konulup zıt yönde hareketlerınden sonra hangı hızda gıdılırse bu saatler arasındaki fark açılacak diye bunların hepsine bakıldı.Basitçe özetlemek gerekirse durum şöyle;yolda ilerleyen bir insan ile uçakta seyahat eden bir insan arasındaki zaman aynı değil.Ben yerdeyken bana göre 10 saniye geçerken siz uçaktayken size göre 11 saniye geçebilir.Tabiki bu direkt olarak 1 saniye fark olarak görülmeyecektir.Sonuç olarak aynı gezegendeyiz.Bu sadece atom saatiyle ölçebileceğiniz belkide saniyenin milyonda biri kadar bir süredir ancak o aradaki fark o sapma gerçektir ve siz bu hızı, bu yerçekim oranını farklı gezegenlerdeki farklı boyutları ne kadar incelerseniz bu saat o kadar açılacaktır. Yani teoride örneğin bizim aramızdaki yükseklik farkı 2 km iken aramızdaki sapma 0.1 saniye ise bizim yükseklik farkımızı 20km yaptığımızda zaman sapmamızda 1 saniye olacaktır.Fizikteki herşey böyle belirlenmektedir.Bazı prensipler ve yasalarla neyin ne kadar uzakta olduğunu neyin ne zaman geleceğini metre/saniye gibi hesaplamalarla yapabiliyoruz.Bu arada bu 1 saniye sapmamızı unutmayın.Hatırlatmayı unutabilirim ama 1 saniye gerçekten çok önemli. Örneğin bir araç 1 saniyede 5 metre gidiyorsa 10 saniyede 50 metre gider ve bir dakikada 300 metre gider bunun gibi hesaplamalarla o aracın bir saatte alacağı hızı gideceği mesafeyi hesaplayabiliyoruz. Konusu açılmışken kendinizi saatte 90km hızla bir aracın içerisinde düşünün etrafınıza baktığınızda ağaçları kayarak göreceksiniz ağaçları sabit bir şekilde net bir şekilde inceleyemezsiniz.bunun sebebi ağaçların sabit olması.Ancak siz 90km hızla giderken tam 90 km hızla giden başka bir araç yanınıza gelirse ikinizde aynı hızla giderseniz siz diğer aracın içerisindeki kişinin saç tellerine kadar o kişiyi çok rahat bir şekilde inceleyebilirsiniz.Diğer araç sanki sabitmiş gibi ikinizde hiç ilerlemiyormuşsunuz gibi birbirinizi görebilrisiniz.Bu durumda size göre etraf ilerliyor siz sabitmişsiniz gibi gelir.Bunun sebebi harekette olan bir varlığın hareketsiz olan bir varlığa karşı farklı bir düzleme geçiyor olmasıdır.Bu herşey için her hız için geçerlidir.bu size basit gelebilir ancak bu basitlik bu ufak hesap zaman sapmasını yaratıyor.Nasıl mı ? Farz edelim ki bu sefer saatte 1 km hızla giden bir araçla gidiyorsunuz ve havaya bir top fırlattınız bu havaya çıkıp yere düşesiye kadar alağınız mesafe 50 metre olsun şimdi saatte 1000 km hızla giden bir aracın içerisindesiniz ve havaya topu fırlattınız top yere düşesiye kadar alacağınız mesafe kat ve kat fazla olacaktır.Siz toptan daha hızlı olacağınız için öncekine göre çok daha fazla şey göreceksiniz,çok daha fazla bilgiyi işleyeceksiniz ve tıpkı A noktasından B noktasına giderken o mesafeyi aşar gibi zamanıda aşmış olacaksınız.Çünkü ne kadar hızlı gittiğimiz zamanıda algılamamızı değiştiriyor. Zaten bu yüzden navigasyon cihazlarının bize gönderdiği bilgiler bizim zamanımızla tam olarak uyuşmuyor arada bir iki saniyelik bir sapma oluyor.Çünkü navigasyon cihazları bizim elimizin altında değil.Onların bize gönderdiği sinyaller gökyüzünden geliyor. Tıpkı navigasyon cihazının farklı bir zaman algısında olması gibi bizim zaman algımızda bazı oranlara göre değişebiliyor.Burada bahsettiğim zamanı nasıl algıladığımızın değiştirilebilmesinden bahsediyorum.(Algı için sezyum atomundan bahsetmiştim)Çünkü zaman algılanan bir olay tıpkı sıcak ve soğuk gibi ve siz bu algıyı değiştirebilirsiniz.Çünkü zaman sabittir ancak onu algılayanlar bu sabiti değiştirebilirler.Bizler algılayabilen varlıklarız biz birşeyi nasıl görüyor ve hissediyorsak bize göre o gerçekliği temsil ediyor.Fakat bilmemiz gereken şey gerçekliğin tek bir gerçeklik olmadığı gerçeğidir. Kafa karıştıcı gelebilir ancak biliyoruz ki Bizim duyamadığımız sesleri duyan yunuslar gibi,bizim yakalayamadığımız frekansları yakalayan yarasalar gibi bizim göremediğimiz renkleri görebilen kediler gibi bizden farklı bir gerçeklik yaşayan hayvanlar var. Ki gerçeklikte aslında beynin kendini kandırmak için uydurduğu bir ortamdan ibarettir. Gerçekliğe girmeden önce zamanı iyice anlamak lazım.Size hıza ve yoğunluğa göre zamanın değişebildiğinden bahsettim.Hızlı bir araç ile giderken yavaş insanların bize göre durağan olduğundan bahsettim.Peki bu hızı çok fazla arttırırsak/çekim gücünü çok fazla arttırırsak ne olur ? Bu durumda bir uçak bile bize göre havada asılıymış gibi görünmeye başlayacaktır tıpkı bir videoyu yavaşlatmak/durdurmak gibi.Siz ışık hızına doğru gittikçe herşey size kare kare fotoğraf gibi görünmeye başlayacaktır.Ki ışık hızı bilebildiğimiz kadarıyla evrende gidilebilecek en son hız saniyede nerdeyse üç yüz bin kilometre (ışık hızı:299.792.458 m/s) ki bu hız bilebildiğimiz tüm gerçekliği yıkabilecek bir hız.Zamanı durdurabilecek bir hız çünkü zamanda bize göre belirli bir akışta hissediyor.Algıların yıkılmasını düşünmek bile hayret verici olabiliyor.Ve bizim hissedebileceğimiz en büyük akış aslında ışık hızının akışı. Işığın sürati o kadar hızlı ki, bir saniye için dünyanın etrafını yedi buçuk kez dolaşabilir.Bunu hayal etmesi bile imkansız aslında.ama bu hız yani dünyayı turlamak bile çok basit bir şey.Evren o kadar geniş ki ışık hızında şu anda algılandığımız yıllar ile gidilse dahi ulaşılamayacağımız yerler var.Hatta bizden milyonlarca ışık yılı uzaklıkta olan nesneler var ki ışık yılı basit bir tabirle şöyle siz bir saniye içerisinde 300b km gidebiliyorsanız bu 10 saniye içinde 3 milyon kilometre yapar siz bu 10 saniyeyi 10 yıl 10 mılyon yıl yaparsanız bu mesafede o kadar büyüyecektir.Burada durup bi düşünebilirsiniz.Rakkamlar ve gerçek oluşları insanda merak ve korkuya sebep oluyor. işte evren bu kadar geniş.Işık hızında galasimizin bir ucundan diğer ucuna gitmek bile 170 ila 200 bin ışık yılı sürerdi.milyarlarca hatta trilyonlarca galasi var.Ve hiçbirisi bize yakın değil.Bize en yakın olan andromeda galaksisi dahi 100 bin ışık yılı uzakta.Işık hızında 100 bin yıl yapılacak bir seyahat.İşte rakkamlar böyle en basit haliyle. Peki daha yakın bir yere gidecek olsaydık gözümüzle görebildiğimiz en güçlü varlık olan güneşe bakalım güneşe ışık yılı ile gitmeye kalksaydık yani ışık hızı ile ilerleseydik bile ona varmamız 8 dakika sürerdi.(Tam olarak 8.44)Yani biz onu görebiliyoruz ama aramızda milyonlarca kilometre var.Hatta Güneş dünyadan 150 milyon kilometre uzaklıktadır.Diğer galaksilere baktığımız zaman algımızı rahatlabilmek adına bu uzaklığa 1 Astrenomik Birim diyoruz.150 milyon km 1 astrenomik birim.Bu konuya girmeyeceğim. Eğer güneş bize ışık yansıtıyor/yayıyor olmasaydı onun orada olduğundan dahi haberimiz olmayacaktı.İşte güneş aslında bu kadar uzak ama yınede bıze görünebiliyor bize bu gerçekliği verebiliyor.fakat güneşin bize ışık hızıyla 8 dakika mesafede olmasının başa bir anlamı daha var buda biz güneşi değil güneşin bize gönderdiği 8 dakika önceki ışığı görüyoruz.Şu an güneşe baktığımızda gördüğümüz görüntü 8 dakika öncesine ait tıpkı bir hologram gibi 8 dakika öncesinin yansımasını görürüz.Gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz şey aslında bir illüzyondur.Şu an güneş patlamış olsaydı biz bunu 8 dakika sonra fark ederdik.Aslında biz her gökyüzüne baktığımızda geçmişi görmekteyiz.Biraz kafa karıştırıcı gelebilir.Çünkü bizler gördüğümüz herşeyi senkronize algılayan varlıklarız.Ben şu an birinin yolda düştüğünü görüyorsam o, o anda düşüyordur.Yani ben 5 yıl önceki bir görüntüyü şu anda görüyormuş gibi olamam değil mi ? pekiii öylemi gerçekten ? 1987 yılında gözlenen tarihi bir olay oldu tarihte kayıtlara geçmiş yarım düzine kadar gözlemlenen 400 yıl sonra çıplak gözle gözlenen ilk süpernovaydı 168 bin yıl önce galaksimizdeki bir yıldız 100 milyon güneş gücünde patladı.Bu süpernova macellan bulutunun içinde tarantula bulutsusunun kenarısındadır.Ve teleskobun icadından beri kaydedilen en yakın süpernovadır.Ama bize 168 bin ışık yılı uzakta olduğu için patlamayı 168 bin yıl sonra yani 1987 yılında gördük.Aslında bu olay 168 bin yıl önce gerçekleşti ancak ışık bize 168 milyon yılda ulaştığı için anca görebildik demeliyiz sanırım. Zaman yolculuğunu ve gerçekliğin ne olduğunu anlatabilmek için öncelikle bunlardan bahsetmem gerekiyordu.İzafiyete girmeyeceğim. Dönelim şimdi bizim gördüğümüz şeylerin gerçek zamanı temsil etmiyor oluşuna.Hayat olarak tanımladığımız bütün tecrübeler,gördüğünüz, duyduğunuz herşey aslında gecikmeli geliyor bize. Beynimiz aldığı bilgileri yorumlamaya çalışıyor bunları sese görüntüye dönüştürüyor ve bizde bunları fark ettiğimizde algıyı oluşturuyoruz.Tıpkı 8 dakika önceki güneşe bakar gibi. İki kişi arasındaki mesafe ne kadar açılırsa birbirlerine ilettikleri seste bir gecikme yaşanacaktır.(Ses hızı:ceteris paribus durumunda 343.2metre/saniye).İşte bunun gibi ışıkta mesafe ne kadar açılırsa o kadar geç geliyor.Ancak biz ışığı gördüğümüzde gerçeği gördüğümüzü zannediyoruz.Örneğin gökyüzüne baktığımızda orada yıldızları görüyoruz milyonlarca yıldız görebiliyoruz fakat aslında varlar mı ? Hiç bunu düşündünüz mü ? Bize en yakın yıldız bile ışık hızıyla gitseydik yıllar alacaktı o kadar uzakta biz o ışık yansımasa orada olduğunu bile bilmeyeceğiz.Işık hızında gitmek imkansızdır yaklaşabiliriz belki ama şu anda ışık hızına en yakın olduğumuz hız ışık hızının 0.0004 kadarı herneyse belkide bilmediğimiz birçok şey var gökyüzünde.Milyonlarca kilometre uzaklıkta bir yıldız patladı şu anda ve biz o yıldızı hala görebiliyoruz ancak milyonlarca yıl sonra patlamanın etkisiyle oluşan süpernovayı o yıldızın bir nötron yıldızına dönüştüğünü anlayabileceğiz.Tıpkı 1987 yılında olduğu gibi. Işık hızı ile yıllar alan bir mesafede olmak demek gerekleri yıllar sonra görüyor olmak demek. Örneğin biz şu anda yüz yıl öncesinin gökyüzüne bakıyor olabiliriz.Bizden 100 ışık yılı uzaklıktakı bır gezegenden dünyaya bakan bazı varlıklar olsaydı şu anda 2021 i değil 1921 i gröeceklerdi.Belki bir gelişmiş medeniyet şu an dünyaya bakıyor ve dinazorları görüyor bilemeyiz.Herneyse bilinmezliklerin içerisinden çıkalım.Garip geliyor olabilir.Bizim gerçeklikleri yorumlayışımızda böyle gariplikler üzerine kurulu.Ve bilimde olan ilerleme bu gariplikler çözüldükçe olmakta.Zaman yolculuğuda bu garipliklerden bir tanesi çünkü zamanı algılayışımızda bir garip.Çünkü gelecek çoktan geçmiş geçmiş ise hiç gelmemiş olabilir.Çünkü tüm bu geçmiş gelecek düşüncelerimiz bir kalıp.Bir hayli çünkü dedim ama nasıl tanımlayacağımı şaşırıyorum. Bildiğimiz zaman aslında algıladığımız süredir.Zaman çok daha farklıdır.Aşırı bir genelleme yapacak olursak evrendeki herşey ya maddedir yada ışık çok aşırı olduğunun farkındayım.İkisini birbirinden ayıran şey işe sabit kütlesidir.Maddenin kütlesi vardır ışığın yoktur.Ama burada bir sorun var kütle dediğimiz şey temel değişmez dediğimiz bir özellik değil geçici bir özellik sadece parçacıklar arasıki etkileşimler sonucunda ortaya çıkan bir sonuç bildiğiniz karadeliği düşünün yıldızları içerisine alabilen tabiri caizse canavarlar fakat sadece madde ile yetinmeyen karadelikler ışığıda yutuyorlar kütlesiz bir varlığın yutulması kafaları karıştırıyor.Karadeliği arkasında bıraktığı bükülmüş ışık ile görebiliyoruz.Ancak şöyle bir durum var ki ışığı yuttuğu zamanda kütlesi artmaya devam ediyor. Çünkü ışık hapsedildiği zaman kütle kazanıyor. Bu ışığın hapsi olayı için illaki bir karadeliğe ihtiyaç yoktur yeterince ışığı bir noktada bir araya getirebilirsenizde bir karadeliğe dönüşebilir buna kugelblitz denmektedir.Cern’de minyatür bir karadelik yapılmıştır.Peki bu karadeliği oluşturabilmek için neye ihtiyacımız var yani saf enerjiden oluşturmak istesek ne kadar fotona ihtiyacımız olacaktır ? Dünyanın 350 ışık yılı çapı uzaklıktaki bütün yıldızların 10 yıl boyunca saldığı bütün fotonlara(ışıklara/ışık parçacıklarına) ihtiyacımız olacaktır evet hayal bile edilemeyecek düzeyde bir radyasyona es değerdir. Üstelik bu radyasyonun bir sivrisinek boyutuna sıkıştırmamız gerekecektir.Yeterince ısı,ışık veyahut ışımayı belirli bir noktaya hapsettiğinizde kendi içine çökerek bir karadelik oluşturulabilir.Bu kugelblitz dediğimiz şey kütlesiz şeylerden oluşan bir kütle ve bu bize hiçte yabancı bir şey değil bir insanın kütlesi herşeyde olduğu gibi proton ve nötronlardan gelir.Bir atom çekirdeğinin kütlesinin de yüzde doksan dokuzu kütlesiz gluonlardan gelir.Proton ve nötronları oluşturan kuarkları bir arada tutan kütlesiz parçacıklardır gluonlar.İngilizcedeki glue yani yapıştırıcı kelimesinden türetilmiştir.Bu gluonlar kütlesiz olmasına rağmen 1 femtometre yani 1 metrenin katrilyonda biri gibi bir alana sıkıştıkları için kütle kazanıyorlar.Işık için zaman yoktur.Işığın kendisi vardır.Çünkü ışık akıştadır durağan değildir.Algıladığımız zamanda belirli bir hızla ilerleyen fotonlar kütlesizdirler.Bir alana hapsolmayan foton sonsuzluğa gider. Alana sıkıştıkları için kütle kazanıyorlar.Kısaca bizde kütlesiz parçacıklardan oluşmaktayız.Daha geniş bir alana yayıldığımızda aslında bomboşuz.Konudan saptım gibi biraz ama ışığı anlamadan ışık hızınıda tam olarak anlayabilirmiydik bilemiyorum. Konumuza dönecek olursak gelecek çoktan geçmiş geçmiş ise hiç gelmemiş olabilir dedik ve tüm bunların birer kalıp olduğunu söyledik.Uzayın derinliklerlinede baksak kendi hücrelerimizin içerisinede baksak bir derinliğe giriyoruz.Bu kalıplar olmasaydı yaşayamazdık.Birşeyleri anlamak için kalıplara oturtmak zorundayız.Bölüp parçalayıp küçükten anlamak zrundayız.Şu an nasıl hissediyorsak bunun gerçek olduğuna inanmak zorundayız.Beynimiz bizi kandırmak bize bir ilizyon göstermek zorunda.Çünkü biz düşünebilen varlıklarız.Bazı şeylerde yanlışlıklar olduğunu hıssettıgımızde bu bıze rahatsızlık verıyor.Beynimiz gördüğü herşeyin gerçek ve uyumlu olduğuna inanmak zorunda. Dolayısıyla gördüğü ışığında sahte olduğunu (8 dakika öncesi olduğu gerçeği) arka planda bırakmak zorunda.Biz birşeyin ne kadar gerçek olduğuna inanırsak o kadar içimiz rahat eder.Bu yüzden inançlarımız var çünkü inanmaya meyilli varlıklarız. Konu hıza geldiğinde ışık hızına yetişemesek bile ona yaklaştığımızda zaman durmus gıbı algılanabılıyor yanyana aynı süratle giden iki araçtaki kişilerin sabit olduklarını birbirlerini görebildikleri gibi.Filmlerde ve dizilerde çok hızlı hareket eden süper kahramanların etrafındaki herşeyin duruyormuş gibi göründüğünü fark ederiz.İşte biz ne kadar hızlanırsak bizim içinde herşey filimlerde/dizilerdeki gibi olacaktır.Yazının devamında unutmamanızı yazı isteyeceğim bir örnek vereyim bir video izlediğinizi düşünün kollarını yana açan birisi ve ona doğru koşan bir başka bir insanı izlediğinizi düşünün onun hareketli bir görüntü olduğuna inanyorsunuz ancak aslında öyle değil.Bir videoya baktığınızda size bir saniye içerisinde 25-30 kadar fotoğraf gösterildiğini görürsünüz.Çünkü video demek hızlı fotoğraf çekmek demek.Normalde bir fotoğrafı elinize alıp baktığında onun sabit olduğunu görüyorsunuz.Ancak arka arkaya çok ufak hareketlerle fotoğraflar yerleştirildiğinde ve bu fotoğrafları çok kısa bir süre içerisinde çok hızlı bir şekilde gösterirsek bu size görüntü gibi gelecektir.Videolar olsun filmler olsun bu şekildedir.Saniyede 24-25 kare yani frame per second(fps) gerçek hayatta aslında böyle. Sezyum atomunun 1 saniye içerisinde her titreşimi bir fotoğrafı yaratıyor en başta söylemiştik saniyede 9 milyardan fazla titreşim oluşur ve bu fotoğraf sayesınde biz gerçeği yani algıyı yaşıyoruz. Hızlandırılmış bir filmi nasıl anlarız ? Hareketler hızlanırdı beynimiz bu hakeketlerın normal olmadığın algılardı peki gözlerimiz bu hıza uyum sağlasaydı ve beynimiz bunu doğru olarak algılasaydı o zaman film bizim için hızlandırılmış değil normal olarak algılanacaktı. Bir başkasına göre hızlandırılmış olarak algılanabilecekken siz bunu normal olarak algılayabılırdınız ve bu sızın gerçekliğiniz olurdu. Yavaslattıgınız zaman ise gözleriniz aradaki boşlukları yakalamaya başlayacak görüntüler donuyor gibi görünecek hızlandırdığınız zaman ise arabadan ağaçları ızler gibi silik siluetler göreceksiniz. Eğer siz gerçek hayatta ışık hızına çıkabilirseniz herşeyi böyle donmuş olarak algılarsınız veyahut çok yavaş olarak ilerlerseniz(ışık hızına çıktıktan sonra yavaşlamaktan bahsediyorum) herşey siluet olarak görünmeye başlar durduğunuzda ise ışık hızından çıkmış olurdunuz. Zaman yolculuğu konusuna gelecek olursak cern’de yapılan deneylerde parçacıkları zamanda geçmişe gönderme üzerine yapılan deneyler var atomları çarpıştırma karadelik oluşturma çalışmaları yapılmakta. Zaman yolculuğuyla alakalı bazı fikirler var.Herkesın kafasındaki zaman yolculuğu aslında farklı. Kimisine göre şu anda 2021 yılındayız ve 1951 yılına gitmek istediğinde burada kaybolup orada var olup orada olacak ya da su an ben burada kalacağım zaman yolculuğu yapacağım diğer yıllarda gezineceğim ve burada kaldığım yere gerı donecegım gerçek hayatta bir saniye bile geçmemiş olacak kimse bunu fark etmeyecek ama ben yıllarca yaşamış olacağım gibi. Bir başkası ise ben bu beden ile geçmişe gidemeyeceğim benim bedenim atomlarım buna dayanamayacak. Ancak bilincim ile geçmişe gideceğim. Bin yıl önceki bir bedende bu bilinç ile hareket edebileceğim. Veyahut gelecekte robotik bedenlerden birinde bu bilinç ile hareket edebileceğim gibi. Zaman yolculuğu ile alakalı ilk fikir şu biz ışık ışında gidersek herşeyi fotoğraf gibi göreceğizdir bu fotoğraflarda fotonların kırılmaları sayesinde bize görülecek çünkü zaman mekan ile birlikte var olan bir şey dördüncü boyut o kareyi görebilsek bile biz geçmişe etki edemeyiz çünkü biz aslında bir tablo göreceğiz.O tabloyu yaşayabiliriz orada donuk bir nehir göreceğiz o nehirde yürüyebiliriz geçmişteki herşeyi donuk bir video gibi izleyebiliriz ama değiştiremeyiz çünkü o bir kere yaşandı.İşte zaman yolculuğu bazı bilim adamlarınca böyle İstanbulun fethini gidip görüp yaşayabiliriz ancak en ufak bir ayrıntısını dahi değiştiremeyiz.Çünkü somut olarak geçmişe değil zamanın bize göstermiş olduğu geçmişe gidebileceğiz.Ayrıca bunu bir beden ile yapmak mümkün değil bunu bir parçacık sevıyesınde veyahut zihnimizi göndererek yapabiliriz.Dolayısıyla herhangi bir insanı geçmişe göndermek mümkün değil. Diyebilirsiniz ki madem ki geçmiş sadece ışıklardan ibaret ve gelecekte oluşacak ışıklardan ibaret öyleyse geleceğe gidemeyiz.Geçmişe gidip herşeyi görebiliriz ama geleceğe gidemeyiz.Çünkü gelecek henüz oluşmadı.Aslında zaman olarak mekan olarak gelecek var ancak henüz aydınlanmadı.Yani biz ışığıda geçip ışık hızınıda geçip geleceğe gidemeyiz.Çünkü ışık hızını geçtiğimiz taktirde görecek bir şey kalmayacak. İkinci bir teoride tam tersi geçmişe gidemezsiniz ama geleceğe gidebilrisiniz.Nasıl mı ? Örneğin bana göre ışık hızında bir yıl geçiyorken size göre 30 yıl geçirirsek ben 29 yıl ileri geçmiş olacağım.Yıldızlararası filminde olduğu gibi kızımı yaşlanmış bir yatakta bulabilirim.Ki buda zaman yolculuğu demek.Eğerki siz çekim gücü farklı olan bir gezegende yada ışık hızında ilerleyen bir araçta durursanız zaman akış hızımız değişeceği için birimiz için 1 yıl geçerken diğeri için 30 yıl geçebilir.Buradaki 30 yılı 500 yıl gibide düşünebilirsiniz.Ancak buradaki durum direkt olarak zamanın içinde hareket etmek olmayacağı için geçmişe gidemem çünkü geçmiş yaşandı ve ona etki edemem ancak gelecek henüz gelmediği ve geliş hızıda sabit olduğu için ve ben ışık hızında giden bir aracın içinde olduğum için geleceğe gidebilir varlığa orada devam ettirebilirim. Peki geçmişi neden değiştiremiyoruz ? Yaşandı bir kere etki edemeyiz dememizin sebebi geçmiş değiştirilirse artık gerçek olan geçmiş değiştirilmiş olan geçmiş olur siz değiştirilmiş olan geçmişte yaşarsınız ve neyin değiştirildiğini anlamazsınız.İstanbulun fethi tarih boyunca hiç konuşulmamış ve İstanbul hiç fethedilmemiş olurdu ve siz bunun farkına bile varmazdınız.Çünkü değiştirilmiş geçmiş gerçek geçmişin yerini alırdı.Ki buda tek bir evrenin var olduğunu düşünürsek olabiliyor.Aslında buna dedenizi öldürme paradoksu deniliyor.Şöyle ki geçmişe gittiniz geçmişte dedenizi öldürdünüz dedenizi çocukken öldürdüğünüz için onun çocuklarıda olmayacak onların çocukları olmyacaksa bende olmayacağım bu durumda dedem ölürse bende doğamayacağım için geçmişe gidemeyecektim.Bu paradoxtan kurtulmanın yolu ise gerçekliğin tek bir alternatiften olmadığını düşünmek. Yani zamanın tek bir hızda akmadığını düşünmek.Biz zamanı tek bir yolda ilerleyen bir çizgi gibi düşünüyoruz.Yaşanılanlar ve yaşanacaklar çizgisi.Peki ya zaman birçok yönde akan bir çok çizgiden ibaretse bu durumda paralel evrenler teorisine giriş yapmış oluruz.Ve her bir geçmişe gidip her bir değişiklik demek paralel bir gerçeklik yaratmak demek oluyor. Bunu gündelik hayatımızda kullanıyoruz aslında nasıl mı biz her karar verdiğimizde o kararı verdiğimiz ve vermediğimiz iki gerçeklik yaratmış oluyoruz.’’o kişiyle tanışmasaydınız hayatınız farklı olacaktı,o bölümü okumasaydınız hayatınız farklı olacaktı,o kursa gitmeseydiniz hayatınız farklı olacaktı’’ gibi gibi. Daha basite indirgeyecek olursak ben akşam dışarı çıkarsam bazı şeyler olur çıkmazsam evde olurum yine bazı şeyler olur dışarı çıkarsam biri beni bıçaklayabilir birisiyle tanışabilirim evde oturursam kitap okuyabilir film izleyebilirim hayatımızda bunun gibi birçok kararlar alıyor her kararımız birçok ihtimale çıkıyor bu şekilde ve eş zamanlı olarak birçok ihtimal yaşanıyor.Ben birşeye karar verdiğim anda karar vermediğim alternatif bir gelecekte yazılıyor. Ve herşeyin sonunda zaman yolculuğuna bir şey yapamadık geçmişe gidemedik tüm bunlar teorik fikirler.Ancak bunların gerçekleşmemesi içinde hiçbir sebep yok.Parçacık düzeyinde bir yapılan deneyler oldu ve başarıla olan deneylerde var.Minyatür bir karadelik bile oluşturuldu.Karadelikler evrendeki en büyük güç.Belkide yaratılışın sırrı.Veyahut kıyametin kendisi.Çünkü çekim gücü o kadar güçlü ki ışığı ve zamanı bükebiliyor. Uzaya baktığımızda karanlık olarak gördüğümüz kısım aslında karanlık değil.Uzayı bir boşluk olarak düşünüyoruz ancak uzay aslında bir örtü gibi.Evrende olan herşey boşlukta değil belirli bir çekim alanında(örtü diye düşünebilriz) olmakta. Eğer örtüye bir top koyarsanız örtüde çukur/eğiklik yaratacaktır. Ve daha küçük toplar koyduğunuz zaman o toplar bu çukura doğru çekileceklerdir.Koyduğumuz yerde sabit kalamayacaklardır. Ancak siz bu küçük topları çok hızlı bir şekilde atarsanız hemen çukura düşmeyecek etrafında uzun bir süre döneceklerdir.Evren için bu uzun süre milyarlarca yıl olabilir.Dünyamız güneşin etrafında 365 günde 1 kez tam tur atarken diğer gezegenler hızları,uzaklıkları,büyüklükleri gibi etkenlerle farklılık göstermektedirler.Bu etkenler neticesinde bizim gezegenimizde 1kg başka bir gezegende 5kg a denk gelebiliyor. Farklı bir gezegende olsaydık belkide zaman bizim için farklı akacaktı.Bizim bir saatimizin on saat gibi gelebileceği gezegenler var.Orada olsaydık bunun bilincinde olacağımızı pek sanmıyorum.Belkide bir insan ömrü 70-80 yıl değil 700-800 yıl olacaktı ve bu normal gelecekti.Bazı parçacıkların bir milyon yıl yaşadığı bile görülebiliyor mesela methuselah mikrobu(260 milyon yıl) gibi ki bu durumda zamanında pek bir anlamı kalmayacaktır. Anlam her zaman bilinçle birlikte gelecektir. Pekı bizim için ışık hızının ötesi yok başka bir gezegende başka varlıklar için en alt sınır ışık hızı ise ? Birbirimizden hiçbir zaman haberimiz olmayacak demektir bu. Çok uzun bir bilgilendirme,inceleme oldu havada kalmış gibi olsada burada nokta koyuyorum.
Kuantum Mekaniği
Kuantum MekaniğiLeonard Susskind · Alfa Yayıncılık · 201767 okunma
·
1.271 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.