Gönderi

Lütfen Hitler'e "bok atmayın", o öyle bir şey yapmaz (!)
Klasik liberaller bireyi kolektiften daha önemli görür. Bireyin özgürlüğünü, en azından oldukça sağlam bir haklılaştırma olmadan, kolektifin faydası için feda etmezler. Bunun için birkaç farklı neden vardır. Metodolojik bireycilik olarak bilinen bakış açısı, bireylerin ötesinde kolektifin kendi varlığının olmadığını söyler. Toplum, kesinlikle bireylerin toplamından daha fazlasıdır; tıpkı bir evin, tuğlaların toplamından daha fazlası olduğu gibi. Ancak, toplumun kendi kendisine ait bağımsız bir aklı yoktur; düşünen ve değer biçen, olayları seçen ve yönlendiren bireylerdir. Bir topluluğu oluşturan bireylerin çıkarlarından öte kolektif bir ‘kamu çıkarı’ söz konusu değildir. İkinci neden ise bireylerin anlaşamama ihtimaldir. Birinin çıkarına olan bir husus bir başkasının çıkarına ters düşebilir. Bireyin özgürlüğünü, kolektife feda etmenin arkasında yatan gerçeklik, onu herkesin çıkarına değil belirli çıkarlara feda ediyor olmamızdır. Başka bir neden, basitçe deneyimdir. Tarih, kalabalıkların, bazı liderlerin ‘kolektif iyi’ gibi yanlış anlaşılmış fikirlerine feda edilen özgürlüklerinden dolayı dehşet içeren deneyimleri ile doludur. Hatta fazla geriye gitmeden, tarihin yakın zamanlarında Hitler’in yaptığı mezalim, Stalin idaresi altındaki açlık ve tasfiye ya da Pol Pot’un kitlesel katliamlarını hatırlamak yeterlidir. Dördüncü olarak, toplumun devasa bir karmaşa olduğu ve sürekli akışkan bir yapıda olduğunu belirtmek gerekir. Bu karmaşık ve dinamik dünyada, hiç kimse herkes için en iyisinin ne olduğunu bilme imkânına sahip değildir. Bireyler kendi kararlarını vermek konusunda bir başkasından çok daha iyidir ve bunu yapmak konusunda özgür bırakılmalıdırlar.
·
183 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.