I.
Neyiz ki biz?
İlk ışınları görününce güneşin,
Kaparız tepenin gözkapaklarını
Çam değiliz ki, kollarımız açık,
Ürpererek karşılayalım donuk ışığı.
Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız,
Parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz. Tanımayız alacakaranlığı delen,
Tepelerin arasından seçen bakışı.
Kör olmuş ışıktan gözlerimiz.
Gündüz yarasalarıyız biz.
II.
Geceyi düşleriz gündüzken,
Geceyken de gündüzü
Yitirebileceklerimiz yitiktir
Onlardan uzaktayken ama
Özleriz, döneriz yeniden
Yitirebileceklerimizi
Yitiremediklerimize.
Yitirebilirdik, deriz;
Ama yalnızca bir fiil çekimi bu
Tutsaklıklara bağlamışız özgürlüğümüzü. Gündüz yarasalarıyız biz.
III.
Sağlamdır düşünce temellerimiz,
Ama altlarında kist vardır, sonra kum Dururuz gerçi, sapasağlam, kalın
Kaydırır temellerimizi hemen.
Ya temelsizse temeli
Bağlayan Bağın?
Taştan duvarlarımızla, dimdik
Ayakta; ama biraz su, bir sızıntı
Duyarız yerçekimini hemen,
Titreriz.
Sımsıkı, gergin
Bağlar vardır
Düşüncelerimizi ayakta tutan, ama,
Bütün bu bağları
Bağlantısızca bağlarız bağlarımızı.
Gündüz yarasalarıyız biz.
IV.
Yapacaklarımız vardır kocaman,
Kocaman başarılar, yüce çağrılar; ama, Tutmadığımız bir eldedir aklımız,
Bir son selamda, biz aceledeyken gönderilen Nedir ki acelemiz, niyedir ki?
Camın boşluğunu arayan kocaman Pervaneler gibi, kanat çırpan
Işığa ulaşmak için
Çırpınan, camı kıracakmış gibi Düşmanımızdır oysa ışık bizim, Kanatlarımızı yakan, kavuran
Aradığımız ışıkta nedir ki?
Işıktan gelir ölümümüz.
Gündüz yarasalarıyız biz.
V.
Hep bir dimdik, dümdüz dürüstlüktür duyduğumuz,
Ama bir kuşku kurdu kıvır kıvır kemirir köklerimizi
Nasıl da kolaydır yalanlarımız, uydurmalarımız,
Nasıl da rahat.
İç sızlaması nedir bilmeyiz;
Baş edilemez gerekçelerimiz hazırdır çünkü hep
Kozasında mışıl mışıl kanat takınır tırtılımız, Sindire sindire yapraklarımızda açtığı delikleri.
Övünürüz delik deşik, bölük pörçük Yeşilliğimizleyenmiş bitmiştir oysa
Büyüme noktalarımız, su çekmez artık
Kök uçlarımız, dökülüp gitmiştir
Taç yapraklarımız artık.
Nasıl da yabancı topraktan baş uzatmış taze fide bize.
Gündüz yarasalarıyız biz.
VI.
Bir görsek andığımız yüzü,
Tanır mıyız?
Tanır mıyız
Sevdiğimizi, bilir miyiz neydi
Sevdik mi, seviyor muyuz?
Yürüyüşü, saçının dökülüşü
Anımsar mıyız, anımsıyor muyuz?
Bir andan başka nedir ki sevgimiz?
Gündüz yarasalarıyız biz.
VII.
Koy başını omuzuma yine.
Aldırma, söylenmeden kalsın Düşünülmedikler, bilinmedikler bırak Unutulsun geridekiler, özlensin ileridekiler bırak
Yansısın camda donuk ışık, usulca ışıldarken
Sabah, aydınlanırken uçup geçen yeşillik.
Gel uyuyalım güneş görününce,
Aşınca tepeyi göz kamaştırıcı ışık. Uyanacağız nasılsa, dikelmeden ışınlar, Dümdüz, aklaştırıcı olacak yeniden bakışımız.
Şimdi kurduk sanki geceyi gündüzle,
Gündüz yarasalarıyız biz.
Ama şimdi sanki sevdalı gibiyiz şimdi,
Sanki karanlıkta sezinledik aydınlığın başladığı yeri
Şimdi kuruttuk sanki gündüzü geceyle
Aydınlığın karanlığında görür gözlerimiz.