Gönderi

400 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
AŞK-I MEMNU ÜZERİNE: Aşk-ı Memnu, Bihter’in romanıdır. Romanın memnu olan tarafında iki kişi vardır ama aşk olan tarafında yalnızca Bihter vardır. Behlül, geçici zevklerin peşinde, tensel bir iştahla her gördüğü kadınla birlikte olacakmış gibi bir ilişki sürdürür. Onlarca kişinin ortasında amcasının evli baldızı Peyker’i sıkıştırmakta beis görmez, üstelik çocuğu ve kocası yanında iken. Ondan sonuç alamayınca aynı kadının annesine yani amcasının kayınvalidesine yönelip, kendinden 20-30 yaş büyük olmasını dert etmeden, üstelik eğlencesine ve dönemin kaç-göç kurallarını alt üst etmekten çekinmeden. Onunla ilgili belki en iyi tespiti Peyker yapmış ve bu yüzsüz çocuğun yüzüne karşı “siz fena terbiye almış bir çocuktan başka bir şey, değilsiniz” demiştir. Roman boyunca, bunun dışında bir değerlendirmeye rastlamayız Behlül’e ilişkin. Sanırım Halit Ziya, çok yaygın olan bir tipi ayrıca değerlendirmeye ihtiyaç duymaz, neden böyle davranıyor diye yani sonuçlardan nedene de gitmez. Oysa Bihter’in tüm davranışlarının altındaki nedenleri bizim bulmamıza müsaade etmez, kendisi anlatır. Behlül, Galatasaray Sultanisinde öğrencidir, biraz gecikmiş öğrencilik olsa 20’li yaşların başında bir gençtir. Roman boyunca tipleri tanırken Behlül’le ilgili herhangi bir iç konuşmaya rastlamayız ihtiyaç da duymayız, onu yaşadıklarından tanırız. Aşkla, sevgiyle ilgili birisi değildir Bihter’le yakınlaşmasında da yalnızca tensel dürtülerle davranmış bir müddet sonrada bu ilişkiden sıkılmıştır. Ancak Amcasının karısıyla gizlice sevişmeyi bitirir bitirmez, aynı amcanın kızıyla üstelik aynı mekânda yaşamayı düşünerek evlenmekte bir sorun görmeyecek kadar insani hiçbir kaygı barındırmayan boş birisidir. Firdevs Hanım, kızları Peyker ve Bihter ile İstanbul’un eğlencesiyle ünlü Kâğıthane, Göksu, Çamlıca gibi yerlerin vazgeçilemez ve herkesin parmakla gösterdiği üçüne birden “Melih Bey Takımı” diye anılan kadınlarındandılar. O devirde peçesiz dolaşmanın bile kadınlar için ağır bedelleri olduğundan bu üç kadının İstanbul’un bu eğlence yerlerine sıklıkla giden erkekler tarafından kötü tanınmaları Firdevs Hanım için genç kızlığından itibaren çok önemsemediği bir durumken, kızlarının iyi bir evlilik yapmalarına yani kendilerini iyi yaşatacak zengin, itibarlı kocalar bulmalarına da engeldi. Dönemin zenginliği Bab-ı Ali’nin iyi bir kaleminde çalışmaktan ve devlette önemli bir göreve gelmekten başka da bir şey olmadığını düşünürsek ve bu görevlerde Paşazadelik gerektirdiğinden beklenen paşazadeler kolay kolay kızların kapılarını çalmayacaktı. Zaten Peyker bu beklentiden umudunu kesip yoksulluğu garanti bir taşra kökenli delikanlı ile evlenmişti. Ama Bihter ona zenginlik ve itibar verecek koca adayının çıkmamasından hep annesinin -kendilerini de alıştırdığı- hafif meşrep yaşantısını sorumlu tutuyordu. Bihter, Peyker ve anneleri, İstanbul’un en zevkli giyinen üç kadını olarak da ünlüydüler. “Onlardan taklit edilemeyen şey giydikleri değil, giyinişleriydi.” Ancak mücevherler ve kumaşlar seçilirken pahalılar her zaman hakir ve zevksiz görülür, asıl beğenilenler onlar olsa bile. Güçleri yetmeyeceklerle ilgilenmeme bir otokontrol mekanizması olmuştu bu üç kadında da. İşte bu ayağı yorgana göre uzatma duygusu, “işte o çılgıncasına sevilip de alınamamış şeyler” kendinden 30 yaş kadar büyük de olsa zengin bir erkekle evlenerek aşılmaya çalışılacak ve isteyerek, gücü yeterken eleyebilecek süslerini diye düşünmüştü Bihter. Boğazın en büyük birkaç yalısından birisi, 15. Louis tarzı mobilyalarıyla ünlü, ağır perdelerle süslü bu evin hanımefendisi olmaktır amaç. Evlilik kararında bu ihtişamlı yaşama sahip olmak dışında aşka da ihtiyaç duyacağını düşünmez Bihter. Adnan Bey ile acele evlenip bir yıllık monoton ilişki sonunda Behlül’le ilişkisi henüz başlamamışken, çırıl çıplak olarak yatak odalarının penceresinden denize bakarken odaya giren Adnan Bey’e kayıtsız bakacak, sanki kısa süre sonra olacakların sinyalini okurlara verecektir. Bihter, yatak odalarına açılan, kendine ait kilitli bir başka odada yalnız geçiriyordu çoğu gecelerini. Halit Ziya, Bihter’in duygularını: “Onun (Adnan Bey’in) kollarının arasında iken bütün vücudunda bir kaçınmak, bir erimek, hemen orada o dakika içinde ölmüş bulunmak ihtiyaçlarını uyandırırdı.” Kocasının yakınlaşma beklentilerinden bu denli ürken Bihter, bir müddet sonra da Behlül ‘ün odasına sürüklenecektir. Ancak bu sürüklenişin başlarında annesi Firdevs’ten alınan genetik mirastan mıdır? diye henüz pişmanlıklar yaşarken, Behlül ‘ün: “Amcam bizi böyle -yatakta- yakalasa, tutarım elinden dünyanın öbür ucuna kaçırırım seni.” Diyerek çılgın aşık rolüyle Bihter’in gözünde aşkı için her şeyi göze alan adam gibi sunmuştu kendini. Elbette bu iddia yasak ilişkinin devamına ikna etti Bihter’i. Belki de o da o an öyle bir çılgınlık yapacak gibi görüyordu kendisini. Bu cüreti aşk sandı Bihter ya da öyle olmasını istedi. Ancak kendinden alacaklarını aldıktan sonra bırakıldığını ve de en çirkini kocasının kızı Nihal’le yani Bihter’in üvey kızı ile evlenmeyi düşünecek kadar midesiz bir aşığı olduğunu anlayınca hatasını düzeltecek hiçbir yolun olmadığını, çıkışın ölüm olduğuna karar verdi. Yazarın anlatısında kendisine ve duygularına oldukça geniş yer verilen ikinci kişi Nihal’dir. O tüm kaderine ilişkin kararlarını başkalarının tasarladığı yaşananların mağdurudur. Adnan Bey karısı öldükten beş yıl sonra kızı Nihal’den birkaç yaş büyük birisiyle yani Bihter’le evlenme kararını vermiş ve en sonunda Nihal’in onayını almaktan ziyade haberdar etmek için onunla konuşur. Nihal’in babasından sonra en sevdiği varlığı kardeşi Bülent yatılı okula yazdırılır, Nihal’in deyimiyle “elinden alınır” o zaman kendisine haber verilir. Yaşının artık kapanmaya elverecek düzeye geldiğine de Matmazel Courton’un itirazlarına rağmen ama Nihal’in aklında yokken aniden karar verilir Nihal’in onayı alınır yalnızca. Matmazel, Paris’e döneceğini bir gün evvel söyler Nihal’e ve Nihal: “Bütün sevdiklerim elimden alınıyor” diye tepki vererek kendine ilişkin kararlardan en son haberdar olduğunu nihayet anlar, belki de haksız yere Bihter’i suçlar ama biz biliriz ki Nihal’in başına gelenler olayların doğal sonucudur. En önemlisi şimdiye kadar bir ağabeyi ama çatışmalı bir küçük kardeş ağabeyi ilişkisinden başka bir düşüncesi yokken Behlül hakkında önce şaka, sonra Firdevs Hanımın kızı Bihter’in Behlül’e karşı belki sezgisel olarak hissettiği eğilimlerinin sonuçsuz kalması için önayak olduğu Nihal-Behlül nişanlanma hadisesi. Nihal’in aklında yokken Behlül’e yakıştırılması ve onun da tereddütle kendi kararını kendi veriyormuş durumuna zorunlu bir aşk gibi yaklaşması. Sonunda Bihter ile Behlül ’ün ilişkisini öğrenip, derinden etkilenmesi ölümün eşiğine gelmesi. Kimsenin yaşarken farkında olmadığı ama Nihal’in “Beşir ölüyor” diye öksürüklerinden verem olduğunu anladığımız Habeş Köle’nin bile kaderinde rol oynayamadığı, ancak ölümünden birkaç gün önce doktorun kayıtsız muayenesinden geçirtebilmeyi başaran Nihal, kaderi hakkında hiçbir şeye kendisi karar veremeyen klasik Osmanlı kadınıdır. Bihter’in Aşk-ı Memnusu aynı zamanda kadının tüm ruhsal derinlikleriyle romana girdiği, batıdaki örneklerinden hiç de geri olmayan anlatım teknikleri ve ruh çözümlemeleriyle: Türkçe de yazılabiliyor diyebileceğimiz ilk eserdir. Edebiyat-ı Cedide ’nin ve Türk Romanın en büyük eserlerindendir.
Aşk-ı Memnu
Aşk-ı MemnuHalid Ziya Uşaklıgil · Alter Yayınları · 201618.1k okunma
·
192 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.