Gönderi

736 syf.
·
Not rated
·
Read in 118 days
UMBERTO ECO-GÜLÜN ADI                                                                    Gülün Adı, Umberto Eco'nun okuduğum ilk kitabıdır. Uzun zamandır rafta okunmayı bekleyen fakat kalınlığından ötürü hep okumayı ertelediğim bir kitaptı. Kitaplar okunmak için okurlarını beklediği gibi okurlarda doğru zamanı bekliyor.    Bilgi, Umberto Eco'nun en sevdiği şeylerden biridir. Yazarımız bir röportajında şu cümleleri kuruyor: “Dünyayı ben yönetseydim, insanları bütün kitapları okumaya mecbur kılardım. Bırak okuyup benim gibi bilgili olsunlar ve bizim dünya liderine ihtiyacımız olmadığını anlasınlar.” Bilgiyi bu kadar seven bir insanın romanında da bilgiye yer vermesine şaşırmamak gerekiyor.     Orta çağ İtalya’sında imparator ve papa çatışmalarını inanç farklılıklarını verdiği örneklerle, yaptığı benzetmelerle bir bilgi seli şekillinde romanında bizlere aktarıyor.” Kocaman, görkemli bir ırmak düşün; toprağın sağlam olduğu güçlü yatağında kilometrelerce akıp gidiyor; ırmağın kıyılarının, sağlam toprağın nerede olduğunu biliyorsun. Bir an gelir, bu ırmak çok uzun bir zaman, çok geniş bir alanda aktığı, tüm ırmakları kendi içinde yok eden denize yaklaşmakta olduğu için yorgun düşmüş, artık ne olduğunu bilmez. Kendi kendisinin deltası olur. Bir ana kolu hâlâ varlığını sürdürebilir, ama birçok kol ondan ayrılıp her yöne dağılır, kimileri yeniden birbirine karışır; artık neyin neden çıktığını anlayamazsın, bazen hâlâ ırmak olanla, çoktan deniz olanı ayırt edemezsin..."    Umberto Eco hikayesinde Hristiyanlık inancının derinliklerine inmiş ve birçok aydın kişinin eserleri hakkında bilgiler vererek romanını zenginleştirmiştir. Hıristiyanlık dininin tarikatları hakkında da bilgiler verdiği için imparatora veya papaya kimin daha yakın olduğu bilgisini de elde etmiş oluyoruz. Verdiği bu bilgileri romanın kurgusu ile harmanlayıp sayfaların arasına serpiştirmiştir. Romanda bilginin bu kadar çok olması ilk yüz sayfada okurda sanki bir ansiklopedi okuyormuş izlenimini veriyor ama Eco'nun muhteşem yazarlığı ile bu düşünce yerini heyecan ve meraka bırakıyor.  “Uzun öğretici parçaların bir başka nedeni daha vardı. Elyazmasını okuduktan sonra, yayınevindeki arkadaşlar çok zorlayıcı ve usanç verici buldukları ilk yüz sayfayı kısaltmamı öğütlediler. Hiç kuşkunuz olmasın, reddettim; çünkü, diye öne sürüyordum, bir insan manastıra girip orada yedi gün yaşamak istiyorsa, onun ritmini kabul etmek zorundadır. Bunu başaramazsa, kitabın bütününü okumayı da hiçbir zaman başaramayacaktır. Bu nedenle, ilk yüz sayfanın bir kefaret ve başlangıç işlevi vardır; her kim bundan hoşlanmazsa kendi bilir, tepenin eteklerinde kalır.” Yazarın da dediği gibi ilk yüz sayfa okuru zirveye hazırlıyor, manzarayı güzelleştiriyor. İlk paragrafta da bahsettiğim gibi eğer ilk yüz sayfayı okur, okumaktan sıkılıyorsa o kitapla olan buluşma zamanı daha gelmemiş demektir.     Biraz geç olacak ama yeri gelmişken Umberto Eco'nun hayatından kısaca bahsetmek istiyorum. “İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır.” Romanına da uzmanı olduğu bu alanları yansıtmıştır.”Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policy ve İngiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünya'nın ilk 100 entelektüeli listelerinde, 2005 yılında 2'nci, 2008 yılında 14'üncü sırada yer almıştır.” Otuz bin kitaptan oluşan kütüphanesi ve eski kitaplardan oluşan değerli koleksiyonu olan Umberto Eco, Gülün Adı'nda da elyazması bir kitapla romana giriş yapmıştır.“Kitaplar her zaman başka kitaplardan söz ederler ve her öykü daha önce anlatılmış bir öyküyü anlatır: Rabelais ya da Cervantes bir yana, Homeros bunu biliyordu, Aristoteles de biliyordu. Bu nedenle, benim öyküm ancak bulunmuş elyazmasıyla başlayabilirdi; üstelik o da bir alıntı olacaktı”      Orta çağ, bilgi, polisiye, el yazması ve daha birçok şeyleri kapsayan Gülün Adı,  Adso karakterinin ağzından anlatılır. Manastırda bir cinayet işlenir. Bu gizemli cinayeti çözmek için William adlı bir dedektif getirtilir. Analitik düşünce sistemiyle  olayları ustaca çözümleyen bir bilgedir.  Manastıra geldikten sonra olayın anlatıcısı Adso ile daha karmaşık olayların içinde kendisini bulur.       Kitabin bölümleri birbirini takip ederken, suçlar ise âdeta birbirini doğur. Labirentin içinde kaybolan zihinlerle baş başa kalkarız.” ...eğer akıllıysan, seni nasıl tuzağa düşürdüğümün farkına varacaksın, çünkü önünde sonunda bunu her adımda söylüyordum sana; seni cehennemlik olmaya sürüklemekte olduğum konusunda iyice uyarıyordum seni, ama şeytanla yapılan anlaşmaların güzel yanı, insanın onları kiminle iş yaptığını bile bile imzalamasıdır.” Polisiyenin içinde tarih, tarihin içinde felsefe, felsefenin içinde dil, dilin içinde yazarımızın hâkim olduğu göstergebilim devreye giriyor. Her türle bir bağlantısı olan ama tam anlamıyla bir yere bağlantısı olmayan bir romandır” Gülün Adı".     Kitabın, tartışma konusu olmuş “Gülün Adı” isminden de bahsetmek istiyorum. Eco, kitaba isim vermenin eseri kısıtladığını savunan birisidir.” Bir yazar kendi yapıtı üstüne yorum yapmamalıdır, yoksa bir roman yazmamış olur, çünkü roman yorumlar üreten bir makinedir. Ama bu erdemli amacın gerçekleştirilmesinde başlıca engellerden biri, bir romanın bir adı olması gerektiği olgusudur.” Eco romanına isim verme taraftarı olmadığı hâlde, isim verme olgusu diye bir düşünce olduğu için istemsizce romanına isim veren bir yazardır.   Aslında romanına “Suç Manastırı" adını verecekmiş. “Bir kitabın adı fikirleri karıştırmalı, onları bir araya toplayıp düzene sokmamalıdır.” Böyle bir düşünceye sahip olan Eco rastlantısal olarak “Gülün Adı” ismini romanına vermiştir.” gül öylesine anlam yüklü, simgesel bir nesnedir ki, neredeyse artık hiçbir anlamı yoktur; gizemli gül ve bir gül güllerin yaşantılarını yaşamıştır, Güller Savaşları", bir gül bir güldür, bir gül bir güldür, bir gül bir güldür...” Gülün birden fazla anlamı olduğu için anlamını yitirmiştir diyor. Anlamsız olduğu içinde romanına dair okura bir fikir vermeyeceği için Gülün Adı ismini seçmiştir.     Bu ismi romanın sonundaki şiirden almıştır.” Ey gül, çayırda kızarıp/Kurumlanıyorsun /Kıpkırmızı, bürünmüş allara / Kır şen ve hoş /Ama mutsuz olacaksın /nice güzel olsan da.”  Nedensizce “Gülün Adı" ismini koymuş. İşte Eco bu noktada yazarlığını ortaya koymuştur. Çünkü yazar belli bir anlayışa göre hareket etmek durumunda değildir. Roman yazarken bölümler birbirini doğurur, isimler ise bir şekilde bulunur. Bazen isim hemen bulunur, bazen rastlantı sonucu. Önemli olan metnin okuyucuda bıraktığı izdir.     “Bir roman yazdım, çünkü canım bir roman yazmak istiyordu.” Eco Açıklamasında bu sözü söylemiş. Yazdığı eseri yok sayarak büyük bir mütevazilikle. Okuyucunun  ilgisinin yazarda değil, kitapta olmasını istemiştir. “Ben nasıl bir örnek okuyucu istiyordum? Kuşkusuz benim oyunuma gelen bir suç ortağı.” Gülün Adı, Eco'nun suç ortağı olmak için büyük bir fırsattır.
Gülün Adı
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 202012.7k okunma
·
1,179 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.