Gönderi

404 syf.
10/10 puan verdi
Kollektif Bellek ve Zaman’da bellek olmasaydı ve geçmişi hatırlayamasaydık zamanın içinde bulunduğumuzun ve bu süreç içinde bir yerden başka bir yere taşındığımızın bilincine varabilmemiz mümkün olmazdı, der (bkz: Maurice Halbwachs). Fakat neleri, ne kadar ve nasıl hatırlayabildiğimizi açıklayabilmek zordur. (bkz: Kayıp Zamanın İzinde) yürürken Marcel Proust’un başardığı en önemli şey belki de budur. Belleğin bunca ayrıntıyı saklayabildiğine okuyucuyu inandırabilmek… Swann’ların Tarafı –bu serinin ilk kitabı- üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde kahraman anlatıcı çocukluğunu geçirdiği, Fransa’nın sayfiye yeri olan, Combray anılarını anlatır. Anne, baba, büyükanne, dede, halalar ve ziyaretçilerle oldukça zengin bir şahıs kadrosunun en ince ayrıntısına kadar çizilen portreleri, tahlil edilen karakterleri; ister istemez insana bunca şeyi çağırabilen belleğin gücünün inanılmazlığını düşündürür. Kahramanın anne bağımlılığı bu bölümde en çok vurgulanan yönüdür. Baba ve oğul Swann’lardan bu bölümde pek bahsedilmez. Onları ev halkının gözünden ve onların bakış açısıyla sunar kahramanımız, çünkü kendisi henüz çocuktur ve tek derdi, Swann geldiğinde erkenden yatağına gönderildiği için, annesiyle yeterince vakit geçirememek ve uyumadan önce vereceği öpücüklerden mahrum kalmaktır. Anne ve babanın çocuk üzerindeki tesiri oldukça çarpıcıdır bu bölümde fakat bu daha çok çocuktaki farklılığı, sıra dışı hassasiyet ve duyarlıkları çözmemizi sağlar. Bu bölüme damgasını vuran bir başka unsur da doğa betimlemeleridir. Doğanın kahramanın üzerindeki etkisi ve belleğine işlenişi abartılı gelebilir ama duyguları hep uçlarda yaşayan sıra dışı bir kahraman var karşınızda, unutmayın! İlk bölümde çözemediğim bir durum var ki o da sadece 85. Sayfada kahramanımızın anılarını anlatırken hitap ettiği kişinin kim olduğudur. Şöyle ki: “Combray’deki bahçede, kestane ağacının altından geçen, kendi hayatımın sıradan olaylarını özenle ayıklayıp yerine pınarların suladığı bir diyarın ortasında, garip maceralar ve özlemlerle dolu bir hayatı koyduğum o güzel pazar öğleden sonraları, hâlâ sizi düşündüğümde bana o hayatı hatırlatırsınız…” Her kimse bu muhatap sanki anılar ona yazılmış gibi ama bunu sadece burada görüyoruz. Serinin devamında ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Neyse geçelim ikinci bölüme, yani birinci cildin başkişisi olan M. Swann’ın hayatının ayrıntılarıyla anlatıldığı bölüme. O kadar ayrıntılı ki birinci bölümde çocukluk anılarını anlatan kahramanımız bu bölümde Swann’ın ve çevresindeki kişilerin aralarında geçen olaylardan tutun da, yalnızken düşündüklerine, en mahrem hislerine, rüyalarına hatta kendilerine bile itiraf edemedikleri gerçeklere kadar her şeylerini anlatır bize. “Bütün bunları nereden bilecek canım, ilahî (hakim) anlatıcıdır o, postmodern romanda olur böyle şeyler!” Diyebilirsiniz. Fakat sayfa 185’ten sonra 277’ye kadar unuttuğumuz kahraman anlatıcı birdenbire şöyle karşımıza çıkar mesela: “Çünkü Swann bu sayede, sancılı bir ateş içinde yaşıyordu; aynı duygu Odette’i Verdurin’lerde bulamayıp bütün gece aradığında da aşkını su yüzüne çıkarmaya yetmişti. Üstelik Swann, benim çocukluğumda Combary’de yaşadığım, akşam olduğunda tekrar doğacak olan ıstırapların unutulduğu mutlu gündüz vakitlerinden yoksundu.” Kitabın en uzun bölümü olan (179 sayfa) ikinci bölümde Swann’ın aşkı üzerinden hem müthiş bir karakter tahlili yapılırken hem de Paris yaşamı ve insanları anlatılır. Bu kadar geniş bir çerçeveyi anlatmak için farklı anlatıcıların kullanılması gerekir tabii ki ama bunca sayfada sadece “beş” kez birinci tekil şahıs kullanan kahramanımızdan ben koptum açıkçası ve araya hiç girmeseydi keşke, dedim. Üçüncü ve en kısa bölümde zaten geri döner kahraman anlatıcımız ve Swann’ın onun için öneminin sebebini anlarız. Artık o kadarını da söylemeyeyim. Bu incelemeyi, kitabı okumuş olanların okuyacağını farz ederek yazdım. Fazla uzatmamak için de örnekleri kısmak zorundaydım, bu sebeple meramımı anlatabildim mi emin değilim. Kitaptan yaptığım alıntıların çokluğuna bakarsanız –ki altını çizdiğim daha birçok yer var- beni ne kadar etkilediğini anlarsınız zaten. Proust, herhangi bir istence bağlı olmadan bazı anıları hatırladığında “kendini vasat, sıradan ve ölümlü hissetmediğini” söyler. (Swann’ların tarafı 50-51) ben de onu okuduğumda kendimi vasat, sıradan ve ölümlü olmaktan kurtulmuş hissettim.
Swann'ların Tarafı
Swann'ların TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20214,237 okunma
·
3,633 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.