Gönderi

Eğer kendini kabul edersen bu her şeyi kabul etmenin başlangıcı olur. Kendini reddediyorsan, aslında evreni reddediyorsun demektir; kendini reddediyorsan varoluşu reddediyorsun demektir. Kendini kabul ediyorsan, o zaman varoluşu da kabul ettin; o zaman tadını çıkarmaktan, kutlamaktan başka yapacak bir şey yok. Şikâyet yok artık, içerleme yok; şükran duyuyorsun. O zaman yaşam iyi,ölüm de iyi; neşe iyi, keder de iyi; sevgilinle olmak iyi, yalnız olmak da iyi. O zaman ne olursa olsun iyi, çünkü hepsi bütünün içinden çıkıyor. Ama yüzyıllardır kendini kabul etmemeye koşullandın. Dünyanın bütün kültürleri insan zihnini zehirledi, çünkü hepsi tek bir şeye dayanıyordu: Kendini geliştir. Hepsi senin içinde bir endişe yaratır. Endişe, olduğun şeyle olman gereken şey arasındaki gergin durumdur. Hayatta bir gereklilik olduğu sürece insan endişeli kalmaya mahkumdur. Gerçekleştirilmesi gereken bir ideal varsa nasıl rahat olabilirsin? Nasıl evinde hissedebilirsin kendini? Hiçbir şeyi tam olarak yaşamak mümkün değil çünkü zihin sürekli geleceğin peşinde. Ve o gelecek hiç gelmiyor, gelemez. Arzunun doğası gereği bu mümkün değil. Geldiği zaman yeni şeyler hayal etmeye başlayacaksın, başka şeyler arzulamaya başlayacaksın. Her zaman daha iyi bir durum hayal edebilirsin. Her zaman endişeli, gergin kalabilirsin; insanlar yüzyıllardır böyle yaşadı. Sadece çok ender olarak, çok nadiren bir insan bu tuzaktan kurtuldu. O insana bir Buda, bir İsa denir. Uyanmış insan, toplumun tuzağından kayıp çıkabilmiş, bunun bir saçmalık olduğunu görebilmiş olan insandır. Kendini geliştiremezsin. Ve gelişmenin olmadığını söylüyor değilim, unutma ama sen kendini geliştiremezsin. Kendini geliştirmeyi bıraktığın zaman hayat seni geliştirir. O rahatlıkta, o kabullenmede, hayat seni okşamaya başlar, hayat senin içinden akmaya başlar. Ve içerlemediğin, şikâyet etmediğin zaman, büyürsün, çiçeklenirsin.
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.