Gönderi

224 syf.
·
Not rated
·
Read in 12 days
Dava eserinde Kafka, bize 'Korku Çağı' diye adlandırılan, karanlık bir zamanı anlatır. İnsanlar artık kendi iradeleriyle değil, bu korku ile yaşarlar. Bu çağa korku egemen olmuştur. Bu zamanda her şey korku ile yönetilmekte, baskı hemen her yerdedir. Dava kitabı aslında sisteme yapılan en iyi eleştiridir. Hukuk sistemine olan eleştiri… Josef K’yı yargılayan toplumdur. Hapishane hayatı yaşamamış olması tutsak olmadığı anlamına gelmez. Aslında kitabı okurken size sistemin bazı çıkmazlarını ve bu çıkmazların onu tecrübeleriyle aşacağı izlenimini verir. Çünkü kendisi de toplumun bir parçasıdır. Hem de insanlarla iletişimin en güçlü olduğu bir konumda… İçinde bulunduğu davası onu sürekli çıkmaz sokaklara çıkarır. Bir adım daha yaklaştığını hissettiği zaman K, aslında daha da batmaktadır bu köhne zihniyetin içine. Haklı olduğunu, suçsuz olduğunu bildiği halde artık kendisi de bu sistemin içerisinde yerini alır. Hayatını artık bu dava şekillendirmeye başlar. İşi, evi ve yaşantısı artık bir davaya bağlıdır. Nereye giderse yanında artık davasını da götürür. Son olarak dava karara bağlanır ve K’ya bu sistemin değiştirilemeyeceğini gösterir bir yıkık binada içinde… Aslında ortada gerçek bir dava da yoktur. Kafka'nın burada anlatmak istediği Bay K. zaten yaşam ya da dünya tarafından tutuklanmış; fakat bunun bilincine hiçbir zaman varamamış olmasıdır... Kitabın özetine gelirsek; Dava kahramanı K. bir sabah kalkar ve tutuklandığını öğrenir. Tıpkı Dönüşüm'de ki gibi bir başlangıç ile karşılar bizi Kafka. Joseph ne suç işlediğini ve hangi maddeye göre yargılanacağını bilmez. Joseph, kendisini haklı çıkarmak veya bu suçunu anlamak için çalışmalar yapar. Aynı evde kaldığı Fraulein Bürstner’e olayı anlatır. Kız bu olayla ilgilenmez. Joseph bir kez daha mahkemeye çağrılır.Kendisini haklı çıkarmaya çalışır ama mahkeme salonundakiler sarayın ajanlarıdır. Joseph kendisini davaya verir. Kimsenin davayı öğrenmemesi için uğraşsa da aslında etrafındaki herkes davayı bilmektedir. Amcası bu tür davalarda şöhret kazanmış bir avukat bulur. Bu avukat kötürümdür. Fakat, bu işi ondan başka kimsenin yapamayacağını da bilirler. Gerçekte, kanunun sanıklara kendilerini savunma hakkını verdiği de kuşkuludur. K. iş hayatındaki bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Titorelli adındaki bir ressamı görmek ister. Ressam berbat bir evde yaşamaktadır. Sarayın özel ressamı olan Titorelli hakimler arasında büyük etkisi olduğunu iddia eder. K.ye aleyhindeki davanın üç ihtimalini söyler: Kesinlikle beraat, ki buna imkan yoktur; şartlı beraat, ki herhangi bir anda tevkif edilebilir; süresiz erteleme, ki ne beraat demektir ne de mahkumiyet. K. ümitsizlik içinde ressamın yanından ayrılır. Daha sonra, avukatının davayı ihmal ettiğini sanarak başka birini bulmayı düşünür. Huld’un Block adında bir müvekkilini görür. Huld bu adamın bir davasını yüklenmiş, kesin sonuca erdirmeden yıllarca sürdürmüştür. O da, avukatını ihmalinden şikayet eder ve gizlice diğer avukatlara danıştığını söyler. K.’nin iş için gittiği şehrin kilisesinde son görüşme yapılır. Kilise karanlık ve boştur. Birdenbire, mihraptaki kürsüden, K.’ye seslenir. Kürsüdeki kişi papazdır; kendisinin hapishane papazı ve bundan sonra da mahkemenin papazı olduğunu söyler. Durumun kötüye gittiğini, onun, mahkemenin niteliğini anlamadığını, diğerlerinin, özellikle kadınların yardımına çok güvendiğini söyler. Bay K.'nın katedralde hapishane papazı ile konuştuğu sahne kitabın en çarpıcı kısımlarından birisidir. Papaz'ın anlattığı hikaye ise okuyucuya yumruk etkisi gösteren kısımdır. Hikaye şöyledir: Kanuna açılan kapının önünde bir bekçi durur. Bir gün taşradan bir adam gelir ve içeri girmek ister. Bekçi giremeyeceğini söyler. Adam "peki daha sonra?" der. Bekçi "belki, ama şimdi değil" diye yanıtlar. Bekçi şunu da ekler "benden izin almadan girmeyi bir dene istersen. Ben sadece en alt kademedeki bekçiyim. Her salonda bir öncekinden daha güçlü bir bekçi var." Günler geçer, haftalar geçer, aylar geçer. Taşralı adam yıllarca kapının önünde bekler. Artık ihtiyarlaşmaya başlamıştır ve harap düşmüştür. Taşralı adamın gözleri zayıflar ve karanlığın içinden kanuna giden kapıdan bir ışıltı geldiğini görür. Çok geçmeden ölecektir ama zihninde. Bekçi'ye bir soru sormak ister. Bekçi sorabileceğini söyler. "Neden onca sene boyunca benden başka kimse giriş izni istemedi?" der taşralı adam. Bekçi ise şu cevabı verir "buraya başka kimse giremez. Bu kapı sadece senin içindi." der ve kapıyı kapatır. Bay K. taşralı adamın bekçi tarafından kandırıldığını söyler ama Papaz karşı çıkarak bekçinin de kandırılmış olabileceğini söyler. Dünyadaki hiyerarşik sistem Franz Kafka tarafından çok güzel özetlenmiştir aslında. Bizim için var olan, bize ait olan haklarımızdan yararlanamıyoruz. Bu haklarımızdan yararlanmamızın önüne geçen birileri var. Üstelik bu kişileri alt etsek bile bir sonraki kişi bizler için daha büyük bir engel olacak. Ne zamanki umudumuzu kaybediyor, tıpkı taşralı adam gibi zihnen ölüyoruz, o zaman gerçekleri öğreniyor ve görüyoruz. Bay K. bir yıl sonra tekrar iki yabancı tarafından tekrar tutuklanır. Yabancılar bu sefer farklı kılıktadır. Kılıklar, şekiller değişmiştir ama zihniyet aynıdır. K. bir an komşusu Bayan Bürstner'i görür gibi olur. Yardım istemeyi düşünür ama sonra vazgeçer. Bunun artık bir önemi yoktur. Dünya öyle yozlaşmıştır ki, kimseden medet ummanın bir faydası yoktur. Joseph mücadele gücünü kaybetmiştir. Bu adamlara direniş göstermez. Bay K. iki yabancı tarafından uzak bir taş ocağında öldürülmeden önce bir ev ve o evin penceresinden karanlık bir silüetin yardım etmek ister gibi kendisine baktığını görür. Bu bir umuttur. Geleceğe dair bir umut... Kafka, kitap boyunca sistem karşısında insanın güçsüzlüğü ve endişelerini de dile getirmiş. Josef K. ve günümüz insanı zaten kendi dünyasında hapis değil midir? Baş döndüren, düşündüren, bir solukta okunacak bir Kafka eseri. Eğer distopya seviyorsanız mutlaka okuyun... İyi okumalar:)
Dava
DavaFranz Kafka · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202153.9k okunma
·
160 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.