Gönderi

KIRIM HARBİ: İlklerin Savaşı
Bir noktadan sonra savaşmak ve kaybetmek veya kazansa bile masada yenilmek kaderi olan Osmanlı, dünya güçleri ile var gücüyle mücadele ederken Rusya, Osmanlı Devleti’ne “Hasta Adam” gözü ile bakıyor ölmeden evvel bu büyük lokmayı parçalayıp yutmak istiyordu. Öyle ki, Rus Çarı I.Nikola; 9 Ocak 1853’te Sen-Petersburg’un kış sarayında verilen bir baloda İngiliz Elçisi Sir George Hamilton Seymour’a: “kollarımız arasında bir hasta adam var. Çok hasta. Size açıkça söylemeliyim ki, gereken bütün tedbirleri almadan önce onu günün birinde kaybetmemiz büyük felaket olacaktır.” sözleriyle; İngiltere’ye açıkça Osmanlı’yı birlikte parçalama teklifinde bulunuyordu. Ancak İngiltere henüz Osmanlı’yı parçalama zamanının geldiğini düşünmüyordu. Zira Hindistan’da bulunan sömürgelerini, olası bir Rus istilasından koruyan bir tampon niteliğinde gördüğü bu devletin bir bütün halinde kalması şimdilik işine geliyordu. Küçük Kaynarca antlaşması ile İstanbul’da kurulacak Ortodoks Kilisesinin hamisi olan Rusya, İngiltere’yi ikna edemeyeceğini anlayınca tek başına harekete geçmeye karar veriyor ve ilk olarak Kudüs’te bulunan Kutsal Yerler meselesini gündeme getiriyordu. Katolik-Ortodoks sürtüşmesinde Fransa Cumhurbaşkanı 3.Napolyon bir İmparator olmanın hayallerini kurduğu için Kudüs’te bulunan Kutsal Yerler’de, Osmanlı Devleti’nden Katolikler lehine imtiyazlar isterken Çar I.Nikola, Padişaha özel bir mektup yazarak meselenin Ortodokslar lehine çözülmesi için araya giriyor ve bir kez daha Ortodoks tebaanın sevgisini kazanıyordu. Devamında olağanüstü elçi Prens Mençikof’u İstanbul’a gönderiyor, küstah elçi Mençikof, uluslararası diplomasinin nezaket kurallarını çiğneyerek Osmanlı Devletine adeta hakaret ediyordu. Bir savaş için bahane arayan Rusya Osmanlı Devleti’nden kabul edilmeyecek isteklerde bulunuyordu. Tüm Ortodoks tebaanın himayesine talip olan Rusya’nın bu çılgın isteği elbette Osmanlı tarafından reddedilecek mesele Fransa ve İngiltere’ye bildirilecekti. Bu noktada Osmanlı Devleti’nin ne kadar zayıf ve savunmasız kaldığı da apaçık ortada maalesef. Eski Osmanlı olsa küstah Mençikof’u hemen tutuklar ve hiç beklemeden Rusya’ya savaş ilan ederdi ancak güç kaybı böyle hakaretlere sabretmeyi öğretiyor. Yine de bu köklü devleti parçalamak asırlar sürecektir. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasının asıl sebebinin Osmanlı Devleti’ni parçalayıp yeni sömürgeler elde etmek olduğu düşünülürse bu büyük güçlerin ne kadar kana susamış olduğu anlaşılacaktır. Uzun lafın kısası Rusya isteklerinin kabul edilmemesi üzerine Osmanlı Devleti ile münasebetlerini kesti ve Osmanlı’ya savaş açtı. Hemen akabinde İngilizler ve Fransızlar donanmalarını İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına yaklaştırdılar. Osmanlı ise 60 bin kişilik kuvvetlerini çeşitli harp merkezlerine yolladı. Rus Çarı I.Nikola Eflak ve Boğdan’ı işgal etti (22 Haziran 1853). Bu bölgenin işgali Avusturya ve Prusya’nın da işine gelmediği için savaşta Rus destekçisi olmadılar. Fransa ve İngiltere ise başından beri Osmanlı taraftarıydı. Özellikle Osmanlı’da bulunan İngiliz elçisi Stratford Redcliff savaşın önemli şahsiyetlerinden biridir. Sultan Abdülmecid ise 29 Eylül 1853’te bir hatt-ı hümayün ile Rusya’ya savaş ilan etti. Rumeli ve Anadolu’da Türk ordusu önemli başarılar gösterirken Ruslar ani bir manevra ile Sinop’ta Türk donanmasını yaktılar. (30 Kasım 1853) Sinop Felaketi’nden sonra Rusların Karadeniz’deki gücünü gören İngiliz ve Fransızlar İstanbul ve Boğazları korumak için harekete geçtiler. Donanmalarını sözde, padişahı korumak amacıyla İstanbul Boğazı’na çektiler. Rusya bir anda üç devlete karşı tek başına kalmıştı. Din faktörünü tekrardan devreye sokan Rusya, Rum Ortodoks tebaaya ajanlarını gönderdi. Propaganda hareketleri etkili olsa da Ayasofya’da tekrardan ayin yapmak hayaliyle ayaklanan Yunanlılar, Fransızlar tarafından bastırıldı. Yunanistan’ın tarafsız kalışı Rusya’yı iyice zora soktu. 28 Ocak 1854’te genel bir saldırıya geçen Rusya, Silistre’yi (Güney Dobruca/ Günümüz Bulgaristan sınırları içerisinde kalır) kuşatmayı başarmış, Topçu feriki Musa Paşa ve on bin askeri burada parlak bir savunma ile Rus kuvvetlerine karşı koymuşlardır. Bu sırada İngiliz ve Fransız kuvvetleri yardıma yetişmiş ve Avusturya da Rusya’yı tehdit etmeye başlayınca Ruslar geri çekilmek zorunda kalmış hatta Eflak-Boğdan’ı bile boşaltmaya başlamışlardır. Kırım’ın Sivastopol limanına demirlenen Rusya’yı burada sıkıştırıp harbi bitirmek niyetinde olan İngilizler ve Fransızlar hiç beklemedikleri kış şartlarından dolayı hastalık ile mücadele etmek zorunda kaldılar. 1855 yılının sonunda Çar Nikola’nın ölümü ve müttefiklerin başarıları neticesinde Ruslar barış yapılması teklifini kabul etmek zorunda kalmışlardı. Evet… böylece tarihimize Kırım Harbi olarak geçen bu çetin mücadele sona erdi. Ancak toplanan Paris Barış Kongresi’nde Islahat Fermanı zorla Osmanlı Devleti’ne ilan ettirildi. Böylece İngiltere ve Fransa’nın ileride Hristiyan tebaanın haklarının muhafazası bahanesiyle Osmanlı’nın iç işlerine karışmasının zemini hazırlanmış oldu. Şimdi siz bana diyeceksiniz ki ulan bu lambasını kırdığımın Florence’i nerede? Haklısınız. Bilenler bilir; Kırım Harbi pek çok ilkin yaşandığı bir savaştır. İlk defa bir savaş muhabiri W. Howard Russell günü gününe savaşta yaşanan gelişmeleri ülkesine gönderip fotoğraflar yayınlarken gelişmeleri takip eden bir hemşire; Florence Nightingale yardım etmek için 30-40 kişilik bir gönüllü hemşire birliği kurup İstanbul’a geliyor ve burada Levent ve Selimiye kışlalarına götürülen Fransız ve İngiliz savaş yaralılarının tedavisine yardımcı oluyor. F.N modern hemşireliğin kurucusu sayılmaktadır. Namı ise gece vakti elinde gaz lambası ile hastaların arasında dolaşıp durumlarını kontrol ettiği için savaş gazileri tarafından ona takılan isimden dolayıdır. Onun doğum günü olan 12 Mayıs ‘Dünya Hemşireler Günü’ olarak kutlanmaktadır. Ayrıca bu savaşta Osmanlı ilk defa dış borç almış, telgrafın bulunmasından sadece 18 yıl sonra ilk defa İstanbul’a telefon ve telgraf hatları döşenmiştir. Namık Kemal’in meşhur Vatan yahut Silistre adlı eseri bu savaşta Türklerin gösterdiği kahramanlıkları anlatır. Dünyaca ünlü Umberto Eco’nun Prag Mezarlığı kitabında bu savaştan bahsedilir. Kısacası Kırım Harbi sadece Türk tarihi için değil Avrupa Tarihi için de önemli ve pek çok ilkin yaşandığı bir olaydır. Bu uzun yazımı sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Umuyorum ki faydalı ve sıkıcı olmayan bir yazı olmuştur. Kaynak: Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, V.Cilt, TTK Yayınları.
·
180 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.