Mevzubahis Alexandre Dumas olduğu zaman akan sular durur bende. Yazımındaki sıradanlıktan sıyrılış biçimine bayılıyorum. Bu kitabı da sırf yazarından ötürü aldığımı tahmin etmek zor olmamıştır sanırım. Ancak beni şaşırtan ufak bir durumla karşılaştım kitaba başladığımda. Meğer bu kitabın yazarı Alexandre Dumas’ın oğlu imiş. Yine de hevesimi kaçırmadan başladım okumaya. Bazı yetenekler genle aktarılıyor sanırım. En az babası kadar muhteşem bir yazarmış Alexandre Dumas Fils. Okuma sürecim boyunca bu duruma her an şahitlik ettim. Benim için yazarlıkta ustalığın kanıtlandığı bazı noktalar bulunmakta. Mesela bir kitabın başlangıç ve bitiş cümleleri çok önemlidir bence. Başlangıç cümlesi, yazarın okuru kazanacağı veya kaybedeceği cümledir. Bitiş cümlesiyse kitabın okurda kalıcılığını sınayacağı cümledir. Yani usta bir yazar bu iki cümleye önem verir diye düşünürüm hep. Ben bu kitapta başlangıç ve bitiş cümlelerine ciddi manada vuruldum. Çok çok iyi yazılmıştı gerçekten. Sırf o satırlar için bile yeniden okumak geliyor içimden. Sizlerle bu satırları paylaşmayacağım, okuyup o keyfi kendiniz tatmalısınız. . Kısaca kitabın konusundan bahsedelim. Kitabın şekillendiği ana konu bir metresle aşk yaşayan adam üzerine. Aslında günlük hayatta karşılaştığımızda bayağı ve rahatsız edici bulacağımız bir olayı klasikleşmiş bir kitapta okumak oldukça tuhaf hissettirebilir. Ama size temin ederim ki önyargılarınızı yerle bir edecek kadar sıradışı hisler yaşatacak bu kitap. Bir metresle yaşanan aşkı ne kadar nahif ve zarafetle anlatabilirsiniz? Ya da bir metrese duyulan sevginin ne kadar masum olduğundan söz edebilirsiniz? İçinde vahşi ve aç bakışlar barındırmayan, tamamiyle saf duygularla bezeli bir aşktan söz ediyorum. Biliyorum, oldukça tuhaf kaçacak bir durum belki ama okurken büyüleniyor insan. Onlarca defa nasıl böyle güzel yazılabildiğini kendime sorup durdum hatta. Aşkın olabildiğine gerçek ve sadakat yüklü anlatımıyla okuru son derece etkileyici bir yolculuğa çıkarmayı başarabilmiş yazar. Neyse, fazla uzatmadan devam edelim biz. Kitap aslında geçmişe dönük anıların anlatımına dayanıyor. Yani bir anlatıcı bir de dinleyici karakterimiz var kitapta. Kitabımız, dinleyici rolüne bürünecek olan karakterimizin, zengin ama oldukça fazla borcu birikmiş olan bir kadının vefat etmesi üzerine eşyalarının açık arttırma usulüyle evinde satışa çıkarılmasını görmesi ve oradan nedensizce epeyce yüksek bir fiyata bir kitap satın almasıyla başlamakta. Ardından birkaç gün sonra kapısı çalınıp kitabı kendisinden satın almayı teklif eden bir adam ile karşılaşana kadar asıl olayımıza giriş yapmıyoruz. Dinleyici karakterimiz kitabı bu adama vermeye çoktan ikna olmakla birlikte hikayesini merak etmiştir. Bunun üzerine kitabı satın almak isteyen adam hayli biçare ve yıkılmış bir vaziyette kitabı satın almak istemesinin sebebini anlatmaya başlar. Ve böyle başlar Kamelyalı Kadın’ın hikayesi. Neyse, çok uzatmadan sözü bitireyim ben. Kitabı gerçekten çok sevdim. Birkaç yıl sonra yeniden okumak isteyeceklerim arasında. Mutlaka herkesin okuması gerektiğini tavsiye edip hoşçakalın diyorum. Sağlıkla kalın! Puanım:5/5

Kamelyalı KadınAlexandre Dumas (fils) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201917,9bin okunma

·

469 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Zeynep