Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
HEMİNGWAY BUKOWSKİ VE DAHA BAŞKA ŞEYLER. Hayır, ne Hemingway’ın edebi dehası ne 'Çanlar Kimin İçin Çalıyor' adlı pek ünlü çalışmasının düşün dünyasında uyandırdığı ilgi ve etkileri konu alan yeni bir edebi metin ekleme çabası değil bu yazı. Kitabının adı tümüyle farklı olsaydı da bir edebiyat tutkunu onu alır okurdu, -Bukowski'nin Hemingway’a göndermede bulunduğu küçükte olsa farklı bir çağrışım yapan kitabın adından bahsediyorum tabii, önemsiz bir ayrıntı gibi görülebilecek bu ayrıntı, benzeşim, kitabı daha ilgi çekici boyuta taşımıştır belki kim bilir. Bukowski'nin bir taraftan 'Çanlar Kimse İçin Çalmıyor' kitabını okuyup diğer yandan içten içe tebessüm ediyordum. O'nun kitaplarını iki üç yıldır okuyorum, söylemem gerek şimdiye değin bir kaç kitabını okudum. Arka arkaya öz yaşam hikâyelerinden oluşan adeta 'Pis Moruğun Notları' serisinin devamı niteliğindeki öz yaşamının pınarından damıtılmış ondan beslenen arka arkaya dizili kimi sıra dışılıklar içeren şahane enfes öykülerdi, çoğu. Bu öyküler hüzün yüklü çünkü yazarın yaşamı biraz -hatta kimilerine göre tamamen- böyle, yazarın duruşunun bu yönde olduğu da zaten çok net bilinen bir gerçek. Örneğin sadece 'Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan' şiir kitabının başlığı bile onu tanımayanlar için ‘’onu tanımlamaya yeten’’ kanıksanan bir gerçeklik halini almış durumdadır. Dolayısıyla Bukowski kitapları okumak ve anlamak tolerans* ister. (tolerans: Komşun farklı düşünüyor ya da farklı görünüyor diye, onu eleştirmemektir.) Sahici kültür ve sanat ürünlerinin en iyilerinin toleranslı ortamlarda var olabilmeleri aksi durumda sanat ve kültür adına ne kalır geriye? Bunu şunun için söylüyorum tarihteki totaliter, en hoşgörüsüz toplumlardan biri Nazi toplumuydu, Naziler İnsanlık suçu işlediler –bilmeyen kalmamıştır- 2. Dünya savaşını başlatmanın yanı sıra yeni doğmuş bebekleri ve kitapları yığınlar halinde yakıp yok ettiler, kendisi Auschwitz tutuklusu olmuş Nobel barış ödüllü Elıe Wıesel‘Gece’ kitabında bunları bir, bir anlatır. Yine Örneğin Bukowski, 'Çanlar Kimse İçin Çalmıyor' eserindeki öykülerinden birinde sinemacı Herman karakterini işlediği kare’de yazarlığının hangi temeller üzerinde yükseldiğini çok güzel vurgular: Herman sigarasını söndürdü: ''Karanlık çağlara döndük, katledildik. Muhafazakârlar bot giymeye döndüler. Kiliselerin ağızları kulaklarında, rahiplerden bağış kutusuna varıncaya kadar.'' der. Özgür düşünceye dönük katı sansür yasakları dönem, dönem her ülke'de yaşandığı için 'karanlık çağ' vurgusu bilhassa çok önemli değil mi? Kitapları, yazıları zaman içinde pek çok ülkede yasaklanmış yazarlardan 'Yengeç Dönencesi' ile Miller 'Brookleyn'e Son Çıkış' İle Selby jr., ve 45'in üzerinde yazılı eser veren Bukowski binlercesinden yalnızca birkaçı. Yasaklayıcıları çoktan unutulmuş, varlıkları ebediyete göç etmiş bu yazarlar bugün dünyanın sayılı saygın bilinen yazarları olarak okurların gönlünde taht kurmuş klasikleşmiş yazarlar. Bu yazıya veda etmeden önce bir kaç paragraf geriye gidip sözümü tamamlamak istiyorum önce, -ne diyordum: 'Çanlar Kimse İçin Çalmıyor' kitabını okuyup diğer yandan içten içe tebessüm ediyordum. Kahkahalarınız fırtına olup çın, çın çınlayabilir bile, fakat yazar ardında ve bu arada sizde iz bırakabileceği bir hikâye istediği için kola asidi gibi köpürüp ansızın kaybolmak istemediğinden olacak bir ölçek düşünce katıyor hazırladığı yapıtına. Bunu iki nedenden söylüyorum herhangi bir yazar açısından okuyucuyu düşündürmek marifetse, mizahta başka bir marifet sayılmayacak şeylerden biri de güldürmektir. Düz yazının genel çerçevesi içerisinde onun ölçülerine sadık kalarak okuyucuyu güldürebilmek gerçektende gelişmiş bir mizah anlayışı gerektirir. Gülüşün günümüz 'Realite Show' benzeri programlarından aşina olduğumuz adeta otomatik kahkaha tufanından ziyadesiyle bambaşka oluşu yalnızca biçimsel farklılığın tezahürü değildir. Bukowski'deki hüzün yüklü mizah anlayışının bir nevi sessiz biteviye oluşu, tümüyle bambaşka içerikte karşımıza çıkışı onun mizahının kalite standartlarının üstünde yükseklerde yer almasındandır. Modernizm eleştirisinin ise onun hüzün ve mizah kokan sanatının bir nevi tescillenmiş başarı öyküsü imal etmesindeki payıysa gerçekten büyüktür. Bukowski okurken sürüklediği hüzün duygusunun mizahı es geçmeyip ona kapı araladığını aralık kapıdan geçerken size eşlik ettiğini geç olmadan fark ederseniz: Nargile düşkünleri gibi Bukowski yapıtlarının tutkunu hatta bağımlısı olabilirsiniz benden söylemesi. Dipnot: *tolerans: A Patch of Blue (1965) tarihli film de -Sıdney Poıtıer'ın canlandırdığı- Gordon Ralfe adlı karakter kavramı bu şekilde tanımlamıştır.
Çanlar Kimse İçin Çalmıyor
Çanlar Kimse İçin ÇalmıyorCharles Bukowski · Parantez Gazetecilik ve Yayıncılık · 2016578 okunma
·
107 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.