Küçük yaştan itibaren kaç kez okuduğumu bilmediğim, her seferinde yeniden hatırlamak için unuttuğum bir eser. Çok sevmemden kaynaklı, her okuduğumda ilk kez okuyormuş gibi hissetmem o yüzden sanırım.
Knut Hamsun'dan okuduğum ilk eserdi. Gözyaşlarımı tutamadığım her okuyuşta sona yaklaşırken okumakta zorlandığım bir kitap. Bu incelemeyi yazarken de ağlıyorum, bir kurgu ancak bu kadar gerçekliği hissettirebilirdi bence. Yazar baş karakter üzerinden öyle iyi deneyimler gözler önüne seriyor ki tartışılmaz, kısa ve çıkarımı bol kıssalar...
Konusu bakımından kendi türü içerisinde bence çok etkileyici bir kitaptı. Genelde insanlara göre bu tarz eserler "klasik" denilecek türde ama kendi klasiği içerisinde bence sonu hüsranda olsa ölümsüz bir aşk hikayesi. En azından benim için öyle.
Kalın, sayfa sayısı göz korkutacak bir kitap değil ama "az ve öz" tadında bir eser.
İmkansız gibi görünen ama gayrete bağlı bir aşk hikayesiydi. Tabi her zaman mutluluk vermiyor her satır, her an güldürmüyor karanlık içindeki aydınlığı.
Kitap bitince her seferinde keşke sonunu değiştirebilseydim diyorum ama sonu değişse belki de bu kadar tesirli olmazdı. Yazarın en sonunda bize bıraktığı sessizlik yüreğimi konuşturuyor istemsizce ve düşündürürken üzüyor. Belki de bir gerçeğin kurgusuydu çok da olağan aslında.
Kendi içinde akıcı, derin ve sessizliğin aşkı konuşturduğu tamamen temiz duygularla yazılmış ve acı gerçekleri daha doğrusu toplumun "ön yargılı" düzenini de ele almış görüyorum. Bize sunulmak istenen sadece "iki bakış, iki yanış" değil bence. Çok fazla çıkarım yapılacak yerler var, bunlarıda ileride okuyacaklara bırakıyorum.
Bu alıntı bir nebze anlatır diyorum bazı şeyleri.
"Aşk bir insanı yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi. Bugün bakarsın beni sevmiş, yarın seni, öbür gün onu! Böyle kararsızdı aşk. Koparılması imkansız bir mühür mumu gibi dayanıklı da olurdu, ölüm saatine kadar tıpkı sönmez bir nur gibi parlardı da; ölümsüzdü bu kadar. Peki neydi aşk?"
"iyi ama, korkuyorum ben!" cevabını verdi Victoria. "Çok karanlık demedin mi?"
Büyük üzüntüsüne rağmen gülümsedi Johannes ve cesaretle karşılık verdi: "Karanlık. Fakat ben varım yanında."
Son sözlerde ise "hepsinden önce karanlık değildi etraf" derken o anda da yanında hissetti belki onun aydınlığını. "Bir kenarda kalmış ben de aydınlığa çıkarıldım" diyordu Johannes şimdi de karanlık aydınlığa kavuştu Victoria için son anda bile. Elimden gelse buraya tüm alıntılarımı tekrar atacağım o kadar seviyorum...
Gerisini okuyacaklara bırakıyorum. Keyifli okumalar. :)