Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

kalpler yanlız Allah`ı anmakla huzur bulur.
“Fatiha yedi ayettir. Yediden biri “bismillahirrahmanirrahim” tam bir ayettir. Hem sebul mesani ve Kur’an’ul Azim’dir. Ümmül Kur’an ve fatihatül kitaptır.” Kenz-i mahfiden (gizli hazineden) alemin zuhuru besmelenin ba’sının altındaki noktadan zahirdir. Şeyh Şibbi’ye “Senin hakikatin nedir?” dendiğinde cevaben “Besmelenin altındaki noktayım” buyurmuştur. Hz. Ali (kv) de “Ben Ba’nın altındaki noktayım” buyurarak bu hakikati açmıştır. Manfet-i Vücud ve mebde-i alem büyük Kur’an’dır ki Hakk tilavet-i hal ile nefsi natıkamıza tilavet etmiştir. Bu hakikate binaen hem biz hem alemler fiili Kur’an, temsili Kur’an ve tafsili Kur’an hakikatini taşımaktayız. Her mevcud kendi mertebesinden Kur’an’ı hal lisanıyla tilavet etmektedir. Fatiha ise Kur’an’ın özü, özeti ve sırrıdır. Ebu Medyen Magribi Hazretleri şöyle buyurmuştur: “Hiçbir mevcud yoktur ki üzerinde ba yazılı olmasın” Ba ve altındaki nokta dan alemler zahir almıştır. Abd kelimesindeki nokta (عبد) besmelenin altındaki noktaya tekabül eder. Abduhu sırrı bu hakikati ifade eder. “Allah” isminin elifi (ı) ba’nın altındaki noktadan nefsi rahman ile zuhur etti. Nokta Hakk’ın henüz ismini açıklamadığı “BEN” dediği sırrıdır. Allah ismiyle Zatını açmıştır. Zatı Hak alemleri zuhura getirdiğinde Zatını batında gizledi. İmam-ı Ali (kv) Efendimiz bu sırrı şöyle ifade etti.                         Sen gaib olursan O zahir olur.                         Sen zahir olursan O gaib olur. “Nokta” ve “Elif” bu hakikatin iki zuhurudur. “Ba’nın noktası” kulun vücudu (varlığı), “sin” kulun nefsi natıkasıdır. “Mim” unsur-u Muhammediye risaletidir. Allah’a en yakın olan Hakikat-i Muhammediye’dir. Bize Allah’ı bildiren O’dur. “Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyeci ve uyarıcı olarak gönderdik” (Ahzab/45-46) ayeti buna delildir. Fatiha Kur’an’ı ve Besmele Fatiha’yı Ba ve noktası hepsinin özü ve özeti, sırrıdır. Bu nedenle her şeyin anahtarıdır. Gizli hazineyi açan ve alemlere saçan hakikattir. HZ. Ali (kv) şöyle buyurmuştur: “İlahi kitapların sırrı Kur’anda, Kur’an sırrı ve özeti Fatiha’da, Fatiha’nın sırrı ve özeti Besmelede, Besmelenin sırrı ve özeti “Ba” harfinde, onunda sırrı, özeti altındaki noktadadır. O noktada Benim” Nokta bahsi tasavvufun en önemli bahisleri arasında yer alır. Noktaya ulaşan hakikat ve marifet sırlarına ulaşmış ve arifibillah vasfı kazanmış olur. Nokta ilmi, ledûn ilmi dediğimiz Allah’ın katından (indinden) ihsan olunan ilimle yakın ilişkilidir. Noktaya ulaşan ilmi Hakk’tan alır. Kenan Rıfai (ks) “cümle yaratılan mükevvenat Allah’ın indinde NOKTA’dan ibarettir”. Noktaya ulaşan Allah’ı ve alemleri en iyi bilen arifler sınıfına girer. Nokta’dan murad “Ahadiyeti Zat” mertebesidir. Bu mertebede henüz hiçbir isim, resim, tecelli ve zuhur yoktur. Noktanın ilk açılımı zahire çıkışı ise Taayyün-ü Evvel mertebesidir. Bu ise Nefsi Muhammedi ve hakikati Muhammedinin program olarak açığa çıkışı gibidir. Açılmamış gizli hazine hükmünde bilgisayar Ahadiyeti Zat mertebesini, açıldıktan sonra ana program olan “Windows” yazısının zuhuru Taayyün-ü Evvel mertebesine benzetilebilir. Açma işlemi ise Nefesi Rahman denilen, “genel vücud nuru tecellisi”dir. Noktadan ilk açığa çıkan ise nefsi Muhammedi ve Hakikati-Ruhu Muhammedidir. Bu gerçeğe binaen Hz. Resul (sav) “Allah önce benim nefsimi, ruhumu ve nurumu halketti” buyurmuştur. Bu noktaya ise ancak airfler ulaşabilir. “Noktanın sırrı ariflere takdir edilir” buyurulması bu nedenledir. Noktanın sırrının ve ilahi tecellilerin sınırsız olduğu ehline malumdur. Yaratılmış ve yaratılacak olan ne varsa bu NOKTA’da dürülmüştür. Astrofizikçiler bu gün itibariyle kainatın oluşumunu şöyle tarif etmektedirler: “Sonsuz enerji yüklü, zamansız ve mekansız bir “ideal nokta”dan kainat meydana gelmiştir”. Bilimin söyleyemediği ise “Allah” kelimesidir. Noktadan murad batını Ahadiyeti Zat, zahiri ise Hakikati Muhammediye’dir. Hakikati Muhammedi, İlahi Zat’a ayna olduğu gibi Hakka ulaşmaya da vesiledir. Bu nokta kainatın her cüzünde, her zerresinde seyran eder. Bunu şöyle ifade edebiliriz: Allah, TEK VÜCUD HÜVİYETİN de (nokta) (gizli hazine) Zatıyla kaim ve batın, vücuduyla mevcud, sıfatıyla muhit ve tecelli, esmasıyla malum ve tecelli, kudretiyle fail, fiiliyle zahir, eseriyle meşhud, batını ile sırdır. Bütün her şey TEK NOKTA SIR’rında dürülmüştür. Alemlerin açığa çıkışı ve varlık sebebide bu noktadır. Arifelere göre bu nokta, evvel, ahir, zatın, batını hüviyetiyle sarmıştır. Ulvi ve sufli bütün alemleri doldurmuştur. Yani “Windows” programı açılmış, programdaki her şey açığa çıkmıştır. Kaynak ZAT’tır. O’da noktada dürülmüştür. İlahi hüviyetini Allah bu noktadan açmış, alemlerdeki her mevcud kendi mertebesinden nefsi hüviyetine kavuşmuştur. “Hüvel evveli vel ahiri vez zahiri vel batın ve hüve külli şeyin alim” (Hadid/3) “O ilahi hüviyetiyle evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır ve ilahi hüviyetiyle her şeyi bilicidir” ayetiyle TEK VÜCUD HÜVİYETİYLE evveli, ahiri, zahiri ve batını noktada toplar ve bu nedenle ezel-ebed her şeyi bilendir. Kolay anlaşılabilmesi için NOKTA dört şekilde anlatılır. Harfani Nokta Zulmani Nokta Nurani Nokta Rahmani Nokta Harfani noktanın aslı Kur’an’dır. Buda besmelenin “BA”sından ibarettir. Bu noktanın nefesi rahmanın tecellisiyle elif (ا) oluşmuş. Tüm harflerde elifin nefesi rahmanla eğilip bükülmesinden meydana gelmiştir. Bu nokta ve elifin zahirde seyrinden kelimelerin harfleri, ayetler ve sureler meydana gelmiş, bunların ilahi tertibi ile de Kur’an zahir olmuştur. Basiret ehli arifler noktada Kur’an’ı, Kur’anda’da NOKTA’yı müşahede ederler. Zira onlar için ne harflerin çokluğu noktanın vahdetine, ne de noktanın vahdeti harflerin çokluğuna perde teşkil eder. Vahdet ve kesretin izafetlerden ibaret olan tek hakikatin idrak edildiği “Muhammedi Şuhud” mertebesidir. Noktanın açılması ve sırların açılması ile kelam ve ilmi Zat’a Kur’an adı verilmiştir. Zatından ayrı değil, Zatın aynıdır. Zulmani nokta, alemin karanlık merkezinden ibarettir. Alemlerin maddi-zahiri varlıklarının dayandığı nokta burasıdır. Astrofizikçiler buna “karanlık-soğuk madde” adını vermektedirler ve henüz açıklayamamaktadırlar. Bu nokta bütün maddi varlıkların aslıdır. Kanımızca İlahi isimlerin zuhurundan başka bir şey değildir. Zira zahiren bu noktanın seyri ile maddi mevcudat hasıl olmuş, mertebelerdeki taayyün ve tecelliler ile maddi mevcudat meydana gelmiştir. Basiret ehli arifler bu noktada afakı- varlıkları ve afakta-varlıklarda da bu noktayı müşahede ederler. Onlar için ne zahiri mevcudatın çokluğu (kesret) noktanın aslının tek (vahdet) oluşuna ve de noktanın aslının tek oluşu, zahiri varlıkların çokluğuna perde teşkil eder. İşte buna “nüshai- Afak” derler. Nurani nokta, insan vücudunun aslı ve ilahi tecellilerin zuhur mahalli olan kalpten ibarettir. Kalpteki bu noktaya “nokta-i süveyda” derler. Bu noktanın zahirde seyri ile insan vücudunun hakikati olan nefsi natıka zahir olmuş ve vücudda her noktada hükümdarlığını sürdürmüştür. Basiret ehli arifler bu noktada vücudlardaki hem zahir hem batını çok oluşu müşahede etmişlerdir. İnsanların ve uzuvların çok oluşu (kesret) bu noktanın tek oluşu perde olmamıştır. Her insanda bu asli noktayı (vahdet) müşahede etmişlerdir. İşte buna “nüsha-i enfüs” denir. Rahmani nokta, Ahadiyet mertebesindeki Zati noktadır. Batını amaiyyet zahiri taayyünü evvel’dir. Her mevcutta asıl olan varlık nuru (genel vücud nuru tecellisi) işte budur. Bu nokta diğer üç noktanın esrarı ve kaynağıdır. Diğer üç nokta bu noktanın izafetleri ve itibarlarıdır. ASILLARI TEK VÜCUD HÜVİYETİ ni temsil eden “GİZLİ HAZİNE” hükmünde olan bu noktadır. Bu noktadan oluşan seyr ve tecelliler ile alemler oluşmuş ve her mevcud kendi mertebesinde hüviyetiyle alemde yerini almıştır. Evveli, ahiri, zahiri ve batını birleştiren bu ZATİ NOKTA’dır. Basiret ehli arifler bu noktada (vahdet) tüm alemleri ve alemlerdeki varlıkları (kesret) müşahede etmişler. Kesret ve vahdetin izafi olduğunu idrak etmişler. TEK VÜCUD HÜVİYETİN’ de Hakkın tecellilerini ve zuhurlarını ZAT NOKTA’ sından müşahede etmişlerdir. Onlar için ne var olan vehmi çokluk (kesret), noktanın Zati vahdetine ve ne de noktanın Zati vahdeti var olan vehmi çokluğa perde teşkil etmiştir. İşte buna “Rahmani Hakikatler Nüshası” denir. Mevlana Cami (ks) bu hususa şöyle işaret eder. “Kainat, bizim yaratanımızın güzelliğinin aynasıdır. Bak da her zerrede O’nun cemalini müşahede eyle”. Noktanın insanı ilgilendiren kısmı budur. Kalbin merkezinde olan noktaya “nokta-i süveyda” derler. Zemini siyahtır. Ve ondan her atımda nur peyda olur ve alemlere yayılır. Ehline malumdur. Bu nokta Ahadiyeti Zat noktası olduğundan Hakk’la iletişim merkezidir. O’nun fazileti ve kudreti arş gibi istiva sırrındadır. Uluhiyet sıfatı burada tecelli eder. Bu noktanın bir adıda “kutb-u beden”dir. İnsanın “BATIN GÜNEŞİ”dir. Bu noktanın sırrı ferd-i mücerreddir. Beşer sıfatlarından temizlenip mücerred olsa, görünmez, hissedilmez ve ondan ezeli ve ebedi bir nur zahir olur. Siyah zemine doğan beyaz nur veya beyaz zemine doğan siyah nur şeklinde müşahede edilir. Ehline malumdur. Zahirde işitip bilinebilecek bir şey değildir. Nefsinle cihad etki sırrından bilesin. Batını olarak insan bedeninin arşıdır. Nefsi natıka denilen hakikat budur. İnsan cismi velayetinin padişahıdır. Bu noktanın istiva sırrından harf zuhur eder. Zat noktasının tam mazharı olup alemleri dürer. Akıl dahi bu harf ve noktanın nurudur. Hz. Resul bu nedenle “Akıl, kalpte Hakk’la batılı ayıran bir nurdur” buyurmuştur. İşte bu nokta (nefsi natıka) senin hakikatindir. Her şey onda olur ve onda biter. Arşın istiva sırrı bu noktadadır. “Rahman arşı istiva eder” (Taha/5) ayetinin sendeki tecellisidir. Rahman ismiyle Allah bu noktada tüm ilahi isim ve sıfatlarını dürmüştür. Bu noktadan tecellilerini ve hükümranlığını yürütür. İlmi ledun ve sır ilminin ve kader ilminin dürüldüğü noktadır. Ezeli ve ebedi irade ve kudret bu noktada dürülmüştür...
·
206 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.