Son. Uzun bir maceranın sonu. İnanılmayacak derecede yoğun duygular yaşatan, yüzlerce karakterle tanıştıran, günlerimi gecelerimi alan bir maceranın sonu, ve ne yazık ki serinin asıl yazarı tarafından yazılmamış.
Kitapta ana karakterlerin bakış açısından çok, Brandon Sanderson'ın yeni karakterleri Androl ve Pevara üzerinden olayları takip ediyoruz. Mantıklı bir yol olduğunu düşünüyorum, Sanderson'ın anlatmasını kolaylaştırmış. Ancak kitabın seriyle uyumsuzluğu hiç de bundan ibaret değil... Rand'ın Seanchanlar önünde diz çökecek olması kehanetinin, Rand'ın yalnızca fiziksel olarak diz çökmesiyle gerçekleşmesi, Aviendha'nın bacaklarından itibaren vücudunu feda ederek Graendal ile savaşma sahnesinin ardından aslında aldığı hasarın çok az olduğunu ve ayakta durabildiğini görmemiz, Rand'ın cenazesinde Aviendha, Min, Elayne üçlüsünün "Şimdi Rand'ın ölmediğini kimseye belli etmemeliyiz" deyip Rand ölüm döşeğindeyken hiç umursamayıp yanına bile gitmemeleri, ağlamamaları ile durumu mükemmel şekilde saklamaları (!), Valere Borusunu gölgenin kullanamayacağının açıklanması ve okurken göze çarpan daha pek çok ayrıntı. Hepsi çocuk kandırmaya yönelik gibiydi. Sanderson'ın serideki önceki kitapları bu kadar uyumsuzluk içermiyordu, son kitabı böyle yazmış olmasına gerçekten anlam veremedim.
Bunun dışında, Faile'in yolunun eninde sonunda Valere Borusu ile kesişmesi, Min'in gördüğü simgelerin Seanchanların alametleriyle ilgili olması, Padan Fain ve hançeri yenen kişinin Mat olması gibi bağlantılar güzeldi. (Mat ve Padan Fain karşılaşması çok anlamsız ve mantıksız şekilde gerçekleşmiş olsa da)
Seride en çok beklediğim sahne, Karanlık Varlık'ı görmekti. Ama ne yazık ki kitabın en kötü sahneleri bu sahneler oldu. Bütün kitap boyunca uzatılmış, hiçbir derinliği olmayan bir yüzleşme sahnesi. Robert Jordan nasıl yazardı bilmiyorum, ama ben Karanlık Varlık'ın da tıpkı Yaratıcı gibi insanların algısının ötesinde bir varlık olmasını bekliyordum. Sıradan, tutarsız, tek özelliği büyük harflerle konuşabilmek olan bir kötü karakter. Rand, Nynaeve ve Moiraine de savaşta ne yaptı belli değil. Sanderson'ın Oathbringer kitabında Odium ile yüzleşmenin daha aşağı seviyede bir versiyonu gibiydi. Tam bir hayal kırıklığıydı.
Kitap tam anlamıyla Son Savaş'tan ibaret. İnsanlık dört cephede Gölge'ye karşı savaşıyor. Bu açıdan beklentiyi karşıladığını söyleyebiliriz. Ancak karakterlerin hiçbiriyle bağlantı hissedemedim. Önceki kitaplarda hissedilen, betimlemelerle oluşturulan o harika Zaman Çarkı atmosferini hissedemedim. Yalnızca uzaktan Son Savaş'ın bitmesini bekleyen bir izleyici gibiydim.
En azından Rand ölebilirdi ve tutarlılık bir nebze olsun sağlanabilirdi. Daha söylenecek çok şey var, ancak bu incelemeye sığdıramam.
Sonuçta, efsanevi bir serüvenin sonuydu. Zaman Çarkı'nda sonlar olmaz, ama bu bir sondu. Kim bilir, belki sonraki döngülerde daha iyi sonlar vardır. Hayatıma pek çok yeni hayat eklediğin için teşekkürler Robert Jordan.