Gönderi

331 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 17 days
Hangi Körlük?
Jose Saramago 1998'de Nobel Edebiyat ödülü almış. Yazarın en çok bilinen ve okunan, her platformda sıklıkla söz edilen ve tavsiye edilen kitabı ise tartışmasız 'Körlük' kitabı. Ben de çok merak ettim, gerçekten sabırsızlıkla aldım, ama okuma programımı değiştirmek de istemediğim için kitaplığımda günlerce, aylarca birbirimize baktık. Nihayet gün geldi çattı, elime aldım ve okumaya başladım. Güzel de başladı, konu beni hemen içine çekti, fakat ilerlerken bişey beni hafif hafif itmeye, sıkmaya başladı. Kitap bittiğinde biraz düşündüm, günler geçti ben hala düşünüyorum, düşünmeye devam ediyorum ve size bu incelemeyi yazma ihtiyacını hissediyorum kıvranarak. Tüm samimiyetimle de yazmaya çalışıyorum, bundan emin olun lütfen. Kitabın konusu ilginç, farklı, hatta orjinal. Distopik tarzda yazılan bu roman, insanlığa nerdeyse toptan bir eleştiri amacını edinmiş. Yazar, insanların insanlığı unutmasını körlükle metafor yaparak öyle güzel anlatmış ki, mesajı distopik tarzıyla adeta anahtar kilit modeli gibi uymuş. Olay akışında anlattığı hikâyeler de insan zihninde bire bir canlanıyor. Kitabın mesajını bariz bir şekilde alıyorsunuz, istemeseniz bile o mesaj sayfalarla beraber sizin zihninizde seyahate çıkıyor. Lakin bir şey zihnimi adeta tırmaladı. Hani, duvara ya da sert bir nesneye bir çiviyi kazırken çirkin, rahatsız edici bir ses çıkar da kulaklarınızı tırmalar ya, işte öyle bir tırmalama zihnimi alt üst etti. Neydi bu zihnimi tırmalayan şey şimdi? Öncelikle böyle her yerde tavsiye edilen, övülen ve herkesin bu tavsiyeye sayılarla destek olmak istediği eserin benim beklenti eşiğimi ziyadesiyle yükselttiğini farkettim. İlk eksiyi kendi haneme yazmak istedim. Lakin zihnimdeki tırmalama sesi bu kadarcık değildi ki. Tırmalamanın şiddeti daha yüksekti anladığım. Devam ettim ve sancımın şiddetini bariz bir şekilde ifade eden ilk bulgum şu idi; bu kitabı tekrar okur muyum dedim kendi kendime, hemen anında bir ses, hayır tekrar okumak istemem, dedi ki, bu çok büyük bir ters köşe olmuştu bana. Donmuştum, böyle büyük bir eser nasıl olmuştu da bana zihnimde bu soru cevaba sebep olmuştu? Düşündüm tekrar. Konusu ne kadar ilginç ve orijinal olsa da, mesajı ne kadar sağlam ve hakikat olsa da bunun sırrı aslında yazarın üslubunda saklı sadece. Yazar fazlasıyla yalın anlatmış gibi geldi bana, edebi bir tat ve keyif bırakmamıştı bende. Bir şeyler eksikti, yavandı. Bu kadar evrensel bir konu ve mesaj nasıl olur da edebiyatın sihrinden ve kelimelerin lezzetinden mahrum kalabilirdi? Yazar, bir Dostoyevski veya Balzac üslubunda olmayabilir, bir Stefan Zweig ya da Halil Cibran üslubunda da olmayabilir, üslubu kendine aittir, tamam, ama nasıl olur da kelimelerin şöleninden, duyguların festivalinden okuyucuyu mahrum bırakabilir anlayamadım, gerçekten. Haklı olarak insanlığı eleştirmek için başlattığı mücadele bu kadar yüzeysel ve soğuk anlatılmamalıydı doğrusu. Gerilmem gereken yerlerde bile tam olarak gerilemedim, düz yazı okur gibi ilerledim. Doktorun karısı kitabın ilerleyen kısımlarında ağladı da bir nebze de olsun anladım ki, kitaptaki kör olmayan tek karakterin gözlerinin gerçekten de can suyunun henüz kurumadığını, duyguların bir nebze de olsun hayvani yaşamsal ihtiyaçları bastırdığını. Bu iyi bir şeydi tabiki, insanlığın sonunun geldiğini anlatan kitapta insanlığı temsil eden bir karakterin varlığı. Yazarın mesajı gerçekten çok güçlü, ama üslubu neden ters orantılı? Belki de distopik yazmak bunu gerektiriyor olabilir. Yazar karakterlerin psikolojik tahlillerini, felsefelerini neden hikayenin geçtiği mekanlar kadar detaylı ifade etmemiş? Sanki bir sinema senaryosunu okumaktaydım, eksik olan şeyse henüz filmini izlememiş olmamdı, sanki o zaman daha canlı olacaktı. Yazarın yazım üslubunda farklı ve güzel olan şeyler de yok değildi bu arada, dikkatimi çeken ilk şey ise karakterlerin isimlerinin olmayışı ve yazarın noktalama işaretleri ile resmen dalga geçmesiydi. Peşpeşe dialog cümleleri virgüllerle ayrılmış, cümleler bir arada ordu haline gelmiş ve sondaki nokta kilometrelerce uzaklığa gitmiş olmasına rağmen cümleleri anlamakta zorlanmıyorsunuz. Bu daha önce şahit olmadığım bir farklılıktı. Böylesi uzun cümleleri ve karakterleri karıştırmadan son sürat hikaye devam ediyor. Ama benim bu kitaptan beklentim daha farklıydı. Benim aldığım bu yavan tadı aksine çok beğendim diyen de çıkabilir, zevk meselesi. Sonuç olarak bu kitaba yedi puan veriyorum, kurgusu, konusu, mesajı güzeldi, ama üslubu yavandı. Herkese kaliteli okumalar diliyorum. Sağlıkla kalın, kitapla kalın.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104.6k okunma
··
877 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.