Aşkın Psikolojisi?
Bu kitaba inceleme yazmak benim için gerçekten çok hoş bir olay. Kitabın çevirisini değerli hocam 
Onur Işık yaptı, kendisinin ilk çeviri kitabı, bu yüzden kitapla aramda tuhaf ama bir o kadar güzel bir bağ oluştu.
Hikâyeden bahsetmeden önce aşk'ı düşüncelerinizde ön safhalara çağırmak istiyorum. İnsanların birbirlerini bu uğurda öldürmesi, nice kalplerin kırılması, fiziksel ve psikolojik hastalıklarla boğuşturduğu, yalanların, ihanetlerin ve göz yaşlarının bu uğurda hunharca harcanması. Evet bahsettiğim şey gerçekten aşk. Nedir aşk sana göre? Etrafımda hiç mutlu bir evlilik görmemem ve buna karşın her yerde şiddeti görmem sebebiyle bir süre inanmadım aşka. Sonra bu "şeyin" aslında sadece sıradan bir duygu olduğunu kavradım. Diğer her kavramda olduğu gibi aşk da maalesef insanların kendi kendine içini dolduruğu büyük bir balon aslında. Ben tabii ki aşkı yalnızca üreme için kullanılan bir araç olarak gören insanlardan da değilim. Fakat bir gerçek var ki aşkı biz istediğimiz gibi şekillendiriyoruz. Belki karşımızdaki insanı ilk tanımaya başladığımızda duyduğumuz heyecanın yoğunluğu yüzünden bunu böyle görüyoruz. Ya da her zaman olduğu gibi görmek istiyoruz. Sevgiye kesinlikle inanıyorum ama aşk bir süre sonra etkisini yitiren bir illüzyon bence. Bu illüzyonun sonucunda çiftler ya parlaklığın etkisiyle birbirlerini çok üstün görüyorlar ve bu parıltı yitince heyecanları da bitiyor, ya da parlaklık gitse bile birbirlerine ışık olmaya devam ediyorlar.
Peki neden onca insan sırf bu illüzyon nedeniyle yukarıdaki onca çılgınlığı kendisine ve etrafına yapıyor? İşte burda kitap biraz olsun gözünüzü açabilir. Hikâyede de her şeyini feda edebilecek kadar delicesine aşık olan bir kadını tanıyoruz. Stella, Max ve oğulları Charlie ile oldukça normal bir hayat yaşıyorlardı. Fakat bir psikiyatrist olan Max işi için bir tımarhanenin bahçesindeki eve taşınırlar. Bahçedeki serayla ilgilenmesi için de etrafta dolanması yasak olmayan hastalar çalıştırılır. İşte Stella ile Edgar da burada tanışırlar ve ikisi de birbirlerinin hayatında hiç unutamayacakları izler bırakır.
Kitap oldukça etkileyici ve akıcı. Hikâyeyi doğrudan değil de başka bir psikiyatrist olan Peter'in ağzından zamansal atlamalarla birlikte okuyoruz. Bu da gerilimi ve heyecanı oldukça sağlam tutuyor. Ayrıca kitapta depresyon konusu kesinlikle çok güzel işlenmiş, okurken depresyona girmemeye dikkat ediniz. Karakterlerin ruhsal durumu ve mekanların tasvirleri bu etkiyi kat kat artırmış.
Kitapta tek sevmediğim nokta- SPOİLER- Stella'nın hasta olduktan sonra ona Peter'in bakması. Psikolojiden ya da hasta-doktor ilişkisinden anlamam ama bence olayların bu kadar içinde olmuş doktorun bir yakınını tedavi etmeye çalışması pek mantıklı değil. Ki bu sonunda görüyoruz zaten ama böyle iyi bir doktorun bunu öngörememesi akla yatkın gelmedi.
Bunların dışında ben, yaptığı hataları başkasını etkileyen insanlara ve karakterlere sıcak bakamıyorum. Her ne hata yapıyorsan bu çevreye zarar vermemeli. Tabii burda bile isteye yapılan hatadan bahsediyorum.
Stella hasta olduğu için mi Edgar'ı sevdi yoksa onu sevdiği için mi hastalandı bilmiyorum. Fakat her türlü duyguya bu şekilde, gözleri kör edercesine bağlanmak çok çok tehlikeli bir durum. Kaldı kı nasıl şiddetli nefret cinayet işletiyorsa aynı şekilde şiddetli aşk da bu tür eylemlere neden oluyor. Bu yüzden şiddetin her türlüsünden uzak duralım lütfen! Sevgiyle okuyun.
··
511 views
İncelemende bazı olgulara farklı açılardan değinmen güzel ve manidar olmuş, bunu beğenmekle birlikte yazını daha da ilgi çekici hale getirdiğini söylemeliyim. Umarım bu değerli hocamızı farklı çevirilerde görmek ve yine okumak şansını elde edebiliriz. 🙆♂️🎉
Aslında kitapta konuşulması gereken o kadar çok konu var ki, genel hattıyla yüzeysel olarak değinebildim ben. Beğenmene sevindim, bitirince senin yorumlarını da çok merak ediyorum 🔥Umarım son çeviri olmaz dediğin gibi 🤩✨
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.