Gönderi

527 syf.
7/10 puan verdi
·
19 günde okudu
Kitabın girişinde söylendiği gibi: Ne tarih kitabı ne de roman. Aslında bana kalırsa tarih kitabı değil kesinlikle. Tam bir roman. Tarihî bir roman mı? Evet. Ama bugüne kadar okuduklarımdan biraz farklı bir teknikle yazılmış. Zaman zaman roman formundan çıkar gibi yapıyor. Anlatıcı araya girerek hikâyenin dışından tarih bilgisini veriyor. Ağılıklı olarak gerçek kişilerle yarı kurgu yarı tarih bir öykü anlatılmış. Olaylar bazı yerlerde başladığı anlatımda bitirilmiyor. Yarım bırakılıp ileride devam ediliyor ya da sadece birkaç cümleyle sonuçlandırılıyor. Yarım bırakıldığı da oluyor ve "bu konuda ayrıntıya gerek yok" gibi bir ifadeyle devamı verilmiyor. Abdülhamit zamanında veba salgını yaşanan bir adada, salgın merkezli çeşitli olaylar sıralanmış. Ve bir dönem bu olayın akışında genelde olumsuz şekilde eleştirilmeye çalışılmış. Çok sürükleyici, akıcı ve heyecan verici bir şekilde merakla okunması gereken ancak bana hiç de hızlı ilerlemeyen, durağan bir anlatımda geldi. Masumiyer Müzesi' ni okurken de böyle hissetmiştim. Acak bu romanda sıkılmadım. Anlatım sırasında yeri geldikçe tüm tarihe ve günümüze (çok sert yergiler içeren) göndermeler var. Minger devletinin kuruluşuyla ilgili anlatımlar bana Türkiye cumhuriyetinin kuruluşunu hatırlattı. Ayrıca adada geçen olaylar, yöneticilerin tutum ve uygulamaları, hem Osmanlı' nın hem cumhuriyet yönetiminin tutum ve uygulamalarına ciddi gönderimler içeriyor gibi geldi. Arada sadece birer ikişer cümleyle çok sert eleştirilere yer verilmiş. Özellikle kitabın kapanış bölümünde bir tür özet geçerken o kadar ciddi ve sert yergiler var ki, nasıl kitap ve Pamuk mahkemelik olmadı hayret. Nobel' li bir yazarı bir kez daha dava konusu etmeye utandılar mı acaba? Sanmıyorum. Hatta tam da her şey kötü giderken sunî gündemle bir iki ayı idare edebilirlerdi. Ya da muhafazakârlar ve Osmanlı' dan çok ilk yıllardaki CHP' ye vurduğu için işlerine geldi. Veya işler bununla uğraşamayacak kadar berbat. Bunlarla birlikte bir yandan da son bir buçuk yıldır yaşadığımız salgın sürecini de çeşitli açılardan düşünmeye sevk ediyor. İçinde bulunduğumuz günlerde yaşadığımız pek çok olayı öyküde de buluyoruz. Salgın sürecinde insanların farklı farklı tutum ve davranışları, salgın şartlarındaki inançları, tepkileri, duruma uyumları ya da karşı çıkışları, yasaklara direnişleri, türlü kişilikteki insanların değişik halleri günümüzle paralellikler kurularak verilmiş. Sonuç olarak iyi bir roman çıkmış ortaya ama nerede o eski Pamuk romanları demeden edemiyorum. Hatta tarihî roman denince nerede Benim Adım Kırmızı, nerede Beyaz Kale? Onların suyu gibi kalmış dersem sanırım abartılı bulunmaz. Bu arada bir de ne olmuş Pamuk' un diline anlamadım. O kadar çok yazım yanlışı ve Türkçe hatası var ki şaşırdım. Anlam çıkartamadığım cümleler. Öznesi belirsiz cümleler. Aynı cümle içinde, peş peşe gelen iki sözcüğe de eklenen -ki ekleri. Pek çok virgül hatası. Ya olmaması gereken yerde virgül var ya olması gereken yerde yok veya yanlış yere konan virgülle anlam kaymaları. Bazı konmayan vigüller cümleyi öznesi belirsiz bırakmış. Kitabın bütünü içinde belki istisnaî sayılabilecek kadar az sayıda ama bu hatalar Orhan Pamuk' tan gelince göze batıyor. Açıkçası şaşırdım. Olumsuzluklarına rağmen Orhan Pamuk sevenlere tavsiye edeceğim ama Orhan Pamuk okumaya başlamak için, ilk kitap olarak önermeyeceğim bir eser. Otuz yıllık hazırlık, beş yıllık yazım süreci diye reklâmları yapıla yapıla beklenti yükseltilince dağ fare doğurmuş oldu.
Veba Geceleri
Veba GeceleriOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20216,8bin okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.