Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

196 syf.
7/10 puan verdi
Alakasız bir giriş yapmak istiyorum. Ne kadar cinsiyetçi, homofobik, birtakım pislik huyları olursa olsun, anarşizmin en azından yarısı Proudhon'dur. "Kelimenin bütün gücüyle" kendine ilk anarşist diyen (mülkiyet nedir kitabındaki meşhur monolog), dolayısıyla anti doktriner olan, ( ve belki de böylece tanrıyı Nietzsche'den önce öldüren çünkü arkhe ile arkhos aynı köktendir, Nietzsche tanrı öldü derken sadece yaratıcının değil, tözün, ilk nedenin, mutlağın öldüğünü söylüyordu) mülkiyeti, devleti reddeden, federasyon ve karşılıklılık ilkesini getiren (tabii proudhon bütün prensiplerini açık uçlu bıraktı), böylece anarşizmi ilk sistemleştiren odur. 1939'da İspanya'da anarşistler son büyük yenilgisini aldıktan sonra yok olmaya yüz tuttular, yeraltına çekildiler. 68 hareketi anarşizmin ruhuna yakın olup birtakım anarşist gruplar olsa da gerçekte neredeyse kazanımları olmadı ya da etkileri sürekli hale gelmedi. Özellikle bu kuşak ve sonrası "devrimci" yazar, filozof vslerin çoğu "anarşizmin A'sını" bilmez; Bakunin'in kitaplarını ve onunla Marx arasındaki atışmayı öğrenip Kropotkin'in birkaç kitabını okuduktan sonra anarşizmi öğrendiklerini sanarlar, anarşizmi küçümser, görmezden gelirler; buna Foucault gibi şişirilmiş keltoşlar da dahildir (Foucault dediğim yazarları bile okumamış olabilir), Sik kafalı Todd May de bunlardan biridir. Postmodern filozoflardandır. Anarşizmde zaten olan şeyleri yokmuş gibi gösterip postmodern çizgide "geliştirmeye" çalışır bu kitapta. Mesela yazar doğrudan eylem ve demokrasiyi gerçekten bilseydi temsiliyet meselesini postyapısalcılara bu kadar ısrarla bağlar mıydı bilmiyorum. İkincisi devletin, erkin, aslında bir aygıttan öte aynı zamanda ilişkiler bütünü olarak görülmesi özellikle Gustav Landauer'den beri (19.yy) mevcuttur anarşizmde. Ayrıca Hakim Bey gibi ontolojik anarşistler (Bookchin'in deyimiyle yaşam tarzı anarşistler) bu çizgiyi geliştirmiştir (bunda Lefebvre ve sitüasyonistlerin payı da büyüktür). Yani postyapısalcı ya da postmodernistlerin devrimin kişiden, ilişkilerden ve gündelik hayattan başlama durumu -onlar buna mikro siyaset veya biyopolitika diyor- anarşizmde her zaman vardı. Ama postmodernistlerin ya da postyapısalcıların bana göre yanıldıkları nokta, salt mikrosiyasetle ilgilenmeleri. Devrim (ya da değişim, sistemin ötelenmesi, yok edilmesi) kişiden ve gündelik hayattan başlamalıysa da bunu makro düzeyde ele almamak, kişilerin aynı zamanda makro düzeyde değişim yaratmaması gerektiği anlamına gelmez. Bu yüzden sosyolojik de düşünmek gerekir. İki ya da daha fazla düzeyde de mücadele edilmelidir.
Postyapısalcı Anarşizmin Siyaset Felsefesi
Postyapısalcı Anarşizmin Siyaset FelsefesiTodd May · Ayrıntı Yayınları · 20007 okunma
··
426 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.