Gönderi

64 syf.
·
Not rated
Fazla bilgi ve insanı mutlu etmediği gibi şüphelere mahkûm eder. En mükemmeli yapmak  en anlaşılmaz olmak, en iyi sanatçı olmak en yalınız sanatçı olmak demektir.  Anlaşılamayacak kadar üstün eser bırakan kişi anlaşılamadığı için üzülememeyi de bilmelidir. Ressam Frenhofer, on yıl boyunca  atölyesine kapanarak soyut bir olağan dışı resim yapmaya çalışır. Resimlerinin sergilenmesinden hoşlanmayan Frenhofer, “gözü gibi koruduğu, ruhu olduğuna inandığı eserini resimden anlayacaklarını umduğu hayranı olan genç bir ressam ile arkadaşı usta bir ressama gösterir.  Kendince olağanüstü bir resim yapmış ve buna uygun bir eleştiri hatta beğeni beklemektedir. Ama tenkitler umduğu gibi olmayınca ressam aklını yitirmiş, çılgınca bir karar vermiştir. Genç ve adı pek duyulmayan bir ressam olan Nicolas Poussin, usta ve tanınmış bir ressam olan Porbus'u ziyaret etmek için onun atölyesine gider   Oysaki atölyede Frenhofer ‘de vardır. Nicolas Poussin atölyede Frenhofer ile Porbus’un tartışmasına şahit olur. Frenhofer, arkadaşı Porbus’un yeni bitirdiği büyük bir tablo hakkında ustaca yorumlar yapmaktadır.  Bu resim de Porpus bir kadını resmetmiştir. Frenhofer  adı Mısırlı Meryem olan Porbus’un bu resmini kendi sanat anlayışına göre eleştirmiştir.   “Hanımı yeterince bu resme iyi monte etmişsiniz. Ama bu bir canlı değil, bu bir resim ölüsüdür. Siz insanlar bir cesedi anatomi yasalarına göre en doğru ve en dikkatli şekilde resmettiğinize inanıyorsunuz! Ana hatları, paletinizde önceden karıştırılmış et tonları ile dolduruyorsunuz, bir tarafını diğerinden daha koyu tutmaya dikkat de ediyorsunuz.  Masanın üstünde duran çıplak bir kadına göz attığınız için, doğayı  en doğru hali ile  kopyaladığınızı düşünüyorsunuz. Ki siz resamların Tanrı'nın sırlarını çaldığınızı varsayalım. . . .”   Mısırlı Meryem resmini iyice eleştiren Frenhofer, işin bitmemiş gibi göründüğünü ima ederek birkaç dokunuş ile Porbus'un i Mısırlı Mary resminin eskizini de yapmıştır. Diğer iki ressam da Frenhofer’in birkaç dokunuşta yaptığı eskizi takdir etmiştir.   Daha sonra üç ressam da akşam yemeğini yemek için Frenhofer'in atölyesine geçerler. Orada ise Frenhofer’in on yıldır üzerinde çalıştığı bir resim hakkında konuşmaya başlarlar. Frenhofer onlara  La Belle  olarak bilinen ve Catherine Lescault adında güzel bir fahişeyi betimleyen kendi şaheser tablosu için uygun bir model bulamadığını itiraf etmiştir.  Frenhofer, on yıldan beridir hiç kimsenin görmediği ve bilmediği bu şaheser resmi bitirmek için çabalamaktadır. On yıldan beri üzerinde durduğu bu mükemmel nü tabloyu bitirmek için mükemmel bir model aramaktadır.   Akşam yemeğinden sonra Poussin eve dönüp metresi Gillette'yi Frenhofer için çıplak poz vermeye ikna etmeye çalışır. Fakat Gılette, “Beni artık sevmiyor musun!”  diyerek ona sitem etmiş ama Porbus’un ısrarı karşısında onu eskisinden daha az sevdiğini hissederek teklifi kabul etmiştir.   Böylece , Poussin, kendi sevgilisi Gillette'i  arkadaşı Frenhofer’e manken olarak sunar. Gillette içeri girdiğinde Frenhofer büyülenir.  “Oh, onu bir süreliğine benimle birlikte bırak. . . ve onu Catherine'imle karşılaştırabilirsin. Evet, rıza gösteriyorum. ”  Gillette çok güzel bir kadındır ve Frenhofer, resmini bitirebilmek için Gılette’den önemli bir ilham alır.  En sonunda Frenhofer bu sayede resmini tamamlamayı başarmıştır.   “Geleceği parlak insanlar, işlerini yaparken bu utanma duygusundan kurtulmayı bilirler; tıpkı cilve yapmaya başladıklarında çekingenliklerini yitiren güzel kadınlar gibi. Başarı alışkanlığı kuşkuyu azaltır; utangaçlıksa bir kuşkudan başka bir şey değildir belki.''   Bunun üzerine Frenhofer büyük bir heyecanla bu resmini Poussin ve Porbus ‘a gösterir. ''Tüm insan duygularının başlangıcında bir çiçek vardır; soylu bir heyecandan doğan bir çiçektir bu ve mutluluğun anılarda kaldığı, şöhretin de bir yalandan başka bir şey olmadığının anlaşıldığı günlere dek yavaş yavaş solar.''  Poussin ve Porbus’un tek görebildikleri ve anlayabildikleri şey bir renk girdabında kaybolan bir ayağın parçası olmuştur. “Tek gördüğüm, bir diğerinin üstüne sürülen ve bir boya duvarı oluşturan garip çizgilerle dolu renkler. . . .”  “Bu ayak, bazı parian mermeri Venüs'ün gövdesi gibi ortaya çıkmış, bir kentin kalıntılarından yükselip küllere yanmıştır.”    İki ressamın da resmi hakkında söyledikleri şeyler Frenhofer’i çıldırtmıştır.  Her iki ressam da uzun uzun tuvale bakıp hiçbir şey anlamadıklarını itiraf etmiş, on yıldır üzerinde çalıştığı bu tablonun anlaşılmaması Frenhofer’i derinden hırpalamıştır.   “Er ya da geç, tuvalinde hiçbir şey olmadığını görecek!” Bu Frenhofer'ı ağlamaya zorluyor: “Ben bir embesilim, ne yetenekli ne de yetenekli bir deli. . . . Hiçbir şey yaratmadım! ”   Anlaşılamamıştır işte ve on yıl boşa gitmiştir. Frenhofer o gece hiç uyuyamaz üstelik aklını yitirmiş ve çıldırmıştır.    
Gizli Başyapıt
Gizli BaşyapıtHonore de Balzac · Can Yayınları · 20193,758 okunma
·
131 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.